Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '12

 
Kategori
Siyaset
 

Alıştıra alıştıra Kürdistan…

Alıştıra alıştıra Kürdistan…
 

Başlarken BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) olarak başladık…

Hatta Sayın Başbakan, kendisinin BOP “Eş Başkanı” olduğunu açıkladı.

Sonra?

Bu kez adının “Arap Baharı” koyduk. Nasıl bir “Bahar” ise, Kaddafi linç edildi, Mübarek maymun kafesinde yargılandı. Ortadoğu bölgesinde bırakın “Baharı”, sanki mahşer yaşanır oldu.

Bütün bunlar burnumuzun dibinde oluyor ve biz de Türkiye olarak işin içinde, hatta tam ortasında yaşıyoruz. Ne var ki burnumuzun önünü bile görmekte zorlanıyoruz.

Yıl 1990…

Irak, Kuveyt’e girdi.

Daha sonra Amerika, Irak’ta Saddam’ın Kuveyt’i işgalini bahane göstererek Bağdat’ı bombalamıştı. O günleri aklımdan hiç çıkaramam. Her bombanın Bağdat’ta bir yerlere düştüğüne çıkan gümbürtüye yönleniyor ve görüntüyü rahatlıkla seyrediyorduk.

BM örgütü, bundan sonra Irak’ın 36 paralel üzerine geçmesine engel olmuş, Barzani ve Talabani bu bölgelerde hakimiyetlerini kurmuşlardı.

O günlerde de, bugün olduğu gibi, Kuzey Irak bölgesinden kaçanlara kucak açmış, onları sınır bölgelerimizde misafir etmiştik.

Yine o günlerde Kuzey Irak bölgesine, yani Zaho, Dohuk, Erbil, Süleymaniye’ye rahatlıkla girip çıkabiliyorduk. Vizeye filan gerek yoktu. Ta ki merkezi hükümetin, yani Saddam’ın bölgesine geçmek isteyinceye kadar…

İşte o günlerde, Barzani’nin kontrolünde olan şehirlerdeki iş yerlerinin duvarlarına bazı harita asılmaya başladı, yavaştan yavaştan…

O harita, bugün Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerinin fiili haritası, bir başka deme ile “Kürdistan(!)” haritası idi.

Oralarda görüştüğümüz kişilerle hep dalga geçerdim…

“Maşallah… Haritanız de pek güzelmiş. Aç tavuk kendini darı ambarında görür” diye.

O haritalarda, Kayseri sınırları dışında görünüyordu. Bana “Bak… Kızdırma senin memleketini de sınırlarımız içine alırız” derlerdi de “Gelin bakalım, ne bulacağınız belli olmaz” derdim. Laflarımızı, “Şaka” sınırlarının ötesine taşımaz, pek uzatmazdık, çünkü arkasının nasıl biteceği belli olmayan tehlikeli sulardı.

Giderek Irak’ın kuzeyinde “Özerk Kürdistan”ın kurulduğunu seyrettik durduk.

Karşı olduğumuz halde. Bugün geldiğimiz noktada, “Özerk” bölgeden, merkezi hükümetten bağımsız olarak petrol alma noktasında geldik, nasıl oduysa!...

Önce, Suriye’de “Demokrasi” için ayaklananlara destek verdik. Başbakanımız “Kanka’sını” bile feda etti bu aşamada. Ancak görüyoruz ki, etrafımız “Karadul” örümceğinin ağları ile örülmeye başladı, farkında mıyız?

Eğer fakındaysak, ne gibi önlemler aldık, bu konuda neler düşünüyoruz?

Farkında değilsek ki sonucu da apaçık belli değil, haritanın gerçekleştiğini de yine farkında olmadan izleyeceğiz, tamamlandığında ise artık çok geç olacak…

Hayretler içinde “Aaaa… Kürdistan kurulmuş, ülkemiz bölünmüş, bize n’oldu” demekten başka yapacağımız bir şey kalmayacak…

Farkında değilseniz, farkında olmanızı sağlayayım…

Ümit Yaşar Oğuzcan’ın şiiriyle hem de…

sanırdım gündüzdü onlarla gece
içimde ümitti dost bildiklerim
ne zaman yıkılıp yere düştüysem
bırakıpta gitti dost bildiklerim

nerde o sözlere kandığım günler
her gülen yüzü dost sandığım günler
acıdan kahrolup yandığım günler
terkedipte gitti dost bildiklerim

korkar oldum bana dostum diyenden
varsa var olandan yoksa gidenden
ne onlardan eser kaldı ne benden
beni benden etti dost bildiklerim

meydana cıkalı asıl cehreler
aydınlanmaz oldu artık geceler
yalanlar tükendi düştü maskeler
beni benden etti dost bildiklerim...

“Dost bildiklerimiz”den yiyeceğimiz kazığa “Yavaştan” hazırlayın kendinizi…

Ya da karşı durmayı öğrenin, hem de "Acil" tarafından. Sayılı günler çabuk gelir...

25 TEMMUZ 2012
İBRAHİM PEKBAY

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..