Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '11

 
Kategori
Köpek Bakımı
 

Allah aşkına sokak köpeklerini daha az sevelim! Aşırı merhametimiz onları katletmemize yol açıyor.

Allah aşkına sokak köpeklerini daha az sevelim! Aşırı merhametimiz onları katletmemize yol açıyor.
 

Köpekleri daha az seversek, belki bu şekilde onların katledilmesinin önüne geçebiliriz.


Sokak hayvanlarını, özellikle de sokak köpeklerini çok sevdiğimiz için onları katlediyoruz!

‘Böyle bir şey nasıl olabilir? Bu dediğin apaçık bir çelişki değil mi?’ diyenlerinizi duyar gibi oldum.

Yazımı sonuna değin okursanız, iddiamın altını doldurduğumu göreceksiniz.

Bir çeşit ‘malumu ilâm’ bu ama, yine de söyleyeceğim: Evet, biz millet olarak köpekleri çok seviyoruz.

Bunu ben değil, ülkemizi asırlardır ziyaret eden yabancılar söylüyor.

Başta İstanbul olmak üzere, Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli yaşam merkezlerinin son 3 – 4 asırda yapılmış gravürlerine, resimlerine, tablolarına ve çekilmiş fotoğraflarına baktığımızda, kedi ve köpek gibi hayvanların sokaklarda nasıl rahatça yaşadıklarını görmemiz işten bile değildir.

Bu durum, Batılıların dikkatinde kaçmamış, onlar tarafından, bahsettiğim görsel malzemenin yanı sıra, Türklerin kedi ve köpek sevgisine dair çok sayıda metnin de üretilmesine neden olmuştur.

Aradan asırlar geçti. Dünya ve Türkiye tanınamayacak denli değişti. Ancak, ülkemizdeki kedi ve köpeklerin durumu neredeyse hiç değişmedi. Bugün de onların büyük kısmı yine sokaklarda yaşamaktadır*.

Batı Medeniyetine dahil olan ülkeler sokak hayvanları denen meseleyi kökünden halledeli  neredeyse bir asır oldu. Nasıl mı yaptılar bu işi? Aslında, bu problemi çözerken kullandıkları reçete, izledikleri  yol haritası çok basitti. Önce sokak hayvanlarını belli istasyonlarda topladılar. Bunlardan sağlıklı ve türünün güzel örneği olanları ayırdılar. Büyük kısmı hastalıklı olan geri kalanları ise ne yazık ki itlaf ettiler. Ayırdıkları az sayıda sokak hayvanını, kedi ve köpek sahibi olmak isteyen kent sakinlerine teslim ettiler. Hayvanları alan kişilerin, bunların aşı, kısırlaştırma gibi tıbbi bakımını yaptırmalarını şart koşup bu süreci de kontrol altına aldılar. Böylelikle, sokaklardaki hayvan sayısı sıfırlanmış oldu.

Batı ülkelerinde; bizde dönem dönem gündeme gelen sokak hayvanı itlafının, neredeyse bir asırdır uygulanmama nedeni, onların bu çok sevimsiz ve acımasız operasyonu, sürecin başında bir kere yapıp, ardından da meseleyi çok medeni bir sürece dönüştürmeyi becermelerinden kaynaklanmaktadır.

Bütün bunları bana düşündürten, İstanbul’un Arnavutköy ilçesine bağlı Bolluca ormanı yakınlarında zehirlenen sokak hayvanlarının basına mal olan görüntüleridir.

Aşırı merhametimizden ve hayvan sevgimizden doğan ve asırlardır sayılamayacak kadar çok tekrarlanan hayvan itlaf sürecimiz, birbirinin karbon kopyası diyebileceğimiz bir mekanizma çerçevesinde işte aşağı yukarı şöyle işlemektedir: İlk adımda, sokak hayvanlarımız, onları seven merhametli insanlarımız tarafından beslenir. Beslenen, kollanan sokak hayvanlarının sayısı zaman içinde artar. Gün gelir bu sayı, onların yeterince beslenemeyecekleri bir üst sınıra dayanır. Yeterince beslenemeyen sokak hayvanları sinirli ve saldırgan tavırlar sergilemeye başlar. Sokak hayvanlarının, özellikle de köpeklerin saldırgan tavırları söz konusu muhitin sakinlerini önce rahatsız etmeye, ardından korkutmaya ve nihayet öfkelendirerek tedbir arayışları içine girmesine neden olur.

İşte, sokak hayvanlarını itlafı tam da bu noktada devreye girer. Aşırı artan sayıları ve giderek de agresifleşen ve saldırganlaşan tavırlarıyla köpekleri bekleyen akıbet neredeyse belli olmuştur artık: Tolu kıyım!

Görüldüğü üzere, sevgi ve merhametle başlayan semt sakini – sokak köpeği ilişkisi, neredeyse kaçınılmaz bir biçimde zaman içerisinde, sahipsiz hayvanların itlafına evrilen insafsız ve acımasız bir finale kilitlenivermektedir.

Bu kompleks sürecin rasyonel çözümü, Batılı ülkelerin bir asırdan fazla bir zaman önce gerçekleştirdikleri projeyi zamana ve zemine uyan tadilatlarla uygulamamızdır. Vakit geçirmeden, biz de söz konusu yol haritasını izlemez, aynı reçeteyi uygulamazsak, Bolluca Ormanı yakınlarında yaşanan hayvan itlafı teşebbüsünün benzerlerine daha çok şahit olacağız demektir.

*Aslında, benzer manzaraları;  Doğu diye tarif edilen ve Orta Doğu’yu, Kuzey Afrika’yı ve Asya’yı  kapsayan bir coğrafyanın neredeyse tamamında görmemiz mümkündür. 

 
Toplam blog
: 297
: 1623
Kayıt tarihi
: 29.08.11
 
 

1958 Fatih / İstanbul doğumlu. Etiler Lisesi ve İTÜ Maden Fakültesi Petrol Mühendisliği Bölümü me..