Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '12

 
Kategori
İnançlar
 

Allah ile aldatmanın Türkçe meali…

Allah ile aldatmanın Türkçe meali…
 

Allah ile aldatmanın Türkçe meali…

Aldatmak ve aldanmak kelimelerini duyduğumuzda dudaklarımızın kenarına ufacık, her anlama gelen bir tebessüm oturuverir. Kolaycılığa kaçışın bir tezahürü olan aldatmak ve aldanmak büyük çoğunluğumuzun sığındığı geçici limandır. Geçici diyoruz, hiçbir aldatma ve aldanmanın uzun sürdüğü görülmemiştir. Düşünün bir âdemoğluna veya kızına deliler gibi âşık oluruz. O artık aldığımız nefes olmuştur. Öldükten sonra bile beraber olma planları yaparız. Bir süre sonra bir de bakarız ki bu ölümsüz aşktan geriye gözyaşı ve pişmanlıklar kalmış. Nasıl aldandığımıza yanarız, bir daha asla diye yeminler ederken bir de bakarız ki başka birinin elleri elimizde.

Bu sadece bir örnekti. Hayatın çeşitli evrelerinde, sosyal yaşamımızda kimi bilerek, kimi bilmeden aldatırız ve aldanırız. Tabii ki insanlar dürüst olsalar, abartıdan uzak yaşasalar, kimseyi aldatmasalar iyi olacak. Kimse kimseyi aldatmazsa ortada aldanan da olmayacaktır. Kişisel aldatma ve aldanmalar, kişinin kendini ilgilendireceğinden bu tercih üzerinde fazla bir şey söylemek yersizdir. Zaten yasalar suç sayılan aldatmalarda kişinin karşısına dikiliverir.

Bir de toplumsal aldatmalar vardır. Bunların en kötüsü de Allah ile aldatmadır. Toplumları cahil olan dinlerde ise Allah en büyük aldatma aracı olarak kullanılır. Müslüman toplumları ise aldatılanların başında gelir. Bu konuya biraz daha derin dalmadan önce bilimin üzerinde hemfikir olduğu bazı gerçeklerden bahsedelim. Evren, tamamen doğal denge esasına göre oluşmuş bir sistemdir. İyi, kötü, güzel, çirkin gibi tüm sıfatlar, bizim nesneler, olaylar veya davranışlara verdiğimiz tanıma isimlerinden başka bir şey değildir.

Doğal denge esasına göre ne kadar iyi varsa o kadar da kötü olacaktır. Cennet varsa cehennem de olacaktır. Bütün bunlar tamamen denge esasına göredir ve bizim anladığımız anlamda iyi, kötü, güzel, çirkin değildir. Bu dengeyi bozmak ise hiçbir canlının yapabileceği bir iş değildir.

Dinimizin kitabı Kuranıkerim’i sanki okumak topluma yasak edilmiştir. “Siz okuyup anlayasınız diye bu kitabı Arapça indirdik” ayeti ile aldatmaca başlar. Tanrı istese başka bir dilde de indirir, siz bu dili öğrenin derdi. Oysa yine bazı ayetlerde dinin son derece kolaylaştırıldığından bahseder. Kuranın bütün âlemlere indiği düşünülürse, her millet sırf kuranı okuyup anlasın diye Arapça mı öğrenmelidir? Bu düşünce yukarıdaki ayetlere taban tabana ters değil midir? Arapça tam anlamı ile çevrilemiyormuş gibi mazeretler aldatmanın başka bir şeklidir. Hiç anlamadan papağan gibi kitabı okumaktansa, az bir kısmını eksik anlayarak kendi dilinden okumak çok daha iyidir ve kuranın isteğine uymaktır. Biz ise okunmasın, hatta el bile sürülmesin diye kat kat kılıfa sarıyoruz, yine de akla bir soru geldiğinde hemen sıcağı sıcağına kurana başvurmaya kalksak, “dur, abdest al” emri geliyor. Heves kaçıyor. Oysa benim başucu kitabımdır. Ne zaman içimden başvurmak gelse hemen alır araştırır okurum.

Kuranı dilinize çevrilmeyince (Meali var alın okuyun bir kandırmacadır. Aldatıcıların baş propagandası Kura nın Arapça okunursa sevap kazanılacağıdır) duvarda asılı durunca aldatmanın yeni versiyonları devreye girer. Örneğin, “Hayır ve şer Allah’tandır” Bu bir ayettir. Aldatıcılar hemen iş b aşındadır.  Yukarıda bahsettiğimiz doğal denge anlatılmış ve her iki ucun da Allahtan olduğu belirtilmiştir. Oysa vatandaşa söylenen şudur. “Başına gelen her şey Allah’tandır”. Adam suratına saf saf bakıyorsa ikinci darbe hemen ardından gelecektir. “Kuranda yazıyor” Sana inanmaya teşne olmuş adam yerle bir olmuştur artık. Hemen şark kurnazı düşünceler filizleniverir. Eğer her şey Allahtan sa çalışmaya, araştırmaya, sorgulamaya gerek yoktur. Nasıl olsa egemenler bir şekilde beni aç bırakmıyor.

Eğer adam biraz uyanıksa veya mealleri okuyup biraz düşünmüşse onun için taktik ayrıdır. “Hazreti bilmemne hoca efendi bilmemne-i nur kitabında böyle yazmış. Aaaah ah bunlar derin konular, biz cühela ne anlarız ki?” Adam nakavt. Eh koskoca din âlimi böyle demişse bize laf mı düşer.

Oysa dikkatle okusa dinimizde ruhban takımının olmadığı kitabımızda var. Allah, kitabı okumanı, düşünmeni ve yaşamanı istemiş. Dememiş sana ulemaya danış ve sırt üstü yat.

Sevgili okur, bir örnekle buraya geldik gerisini siz düşünün artık. Sürç – ü lisan ettimse afola…

 İzmir 2012

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..