Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '06

 
Kategori
Tiyatro
 

Allah rızası için tiyatrolara yardım..

Allah rızası için tiyatrolara yardım..
 

" Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, doğruluk, herkese kendine uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme" gibi anlamlara gelen " adalet öyle zannediyorum ki, yerine getirilmesi en zor ilkelerden biridir.

Herkese uygun düşeni, herkesin kendi hakkı olanı tesbit etmek o kadar kolay mı zannediyorsunuz? Diyelim iki terzi var, ikisinin de hakkı aynı olabilir mi? Ya da iki yaşlı kadın.. Onlara uygun düşen şeyler tıpatıp birbirinin benzeri midir?

Adaleti hakkıyla uygulamaya kalkarsanız, herhalde her bireyin ayrı ayrı ele alınarak ihtiyaçlarının tesbit edilmesi, özelliklerinin belirlenmesi, kendisine uygun düşen şeylerin dökümü yapıldıktan sonra hakkının ona verilmesi gerekir.

Böyle bir uygulamaya da, ne hakim yeter, ne savcı, ne zaman, ne mekân, ne para, ne ömür...

Peki tek tek insanların durumunu belirlemek imkânsız diye adaletten yüz mü çevireceğiz? Elbette hayır. Fakat sonuçta kimse memnun olmayacak "hak yerini buldu" demeyecek ve kendisine haksızlık yapıldığı kanaatinden vazgeçmeyecektir.

Bu duyguyladır ki, son zamanlarda kendi intikamını kendi almaya, uğradığı zararı kendi mantığı çerçevesinde telafi etmeye çalışanlara, bunu yaparken de başkalarına zarar verenlere sıkça rastlıyoruz.

Ticaret yapmak herkesin en doğal hakkı. Kazanmak içinse biraz beceriye ihtiyaç var. Eğer işinizde iyiyseniz, önünde sonunda başarıya ulaşma ihtimaliniz yüksektir. Ancak hiç hesapta olmayan engeller yüzünden kaybetme riski de, ticarette her zaman vardır.

Belki de bunu bildikleri için insanlar, fırsat bulduklarında aşırı derecede kazanmaya, bunun için gerekirse haksızlık yapmaya, başkalarına zarar vermeye, hatta kanunsuz yollara sapmaya bile çekinmiyorlar.

Alışverişte öncelikle ortada satılan bir mal, onu pazarlayan bir satıcı ve bunu almaya hazır bir alıcı bulunur. Talep varsa siz de bunu görür, ihtiyacı karşılamak üzere piyasaya mal arzedersiniz.

Günümüzde ise reklam, promosyon gibi yöntemlerle önce mal piyasaya arzedilerek sonradan talep yaratılabiliyor. Çağdaş ticaretin uygulama şekli bu. Ve bu yüzden siz yumurta almaya gittiğiniz marketten ayakkabı, ya da süs eşyası alıp çıkıyorsunuz.

Tiyatro da bir tür dükkan. Dram, komedi, vodvil gibi edebiyat türleriyle sahnelenmek için yazılmış oyunların halka sunulduğu bir yer. Satılan veya satın alınan şeyse bir hizmet...

Eğer açtığınız tiyatroda, sergilediğiniz oyunun niteliği ve oyunculuğunuzla seyirci toplayabileceğinize inanıyorsanız, bu işten para kazanabileceğinize güveniyorsanız, yatırımınızı yapar, salonunuzun kapılarını seyirciye açarsınız.

Yeterince seyirci toplayamıyor, giderinizi karşılayamıyor ve zarar ediyorsanuz, her yıl işyerini kapatan binlerce esnaf, tüccar, sanayici gibi tiyatronuzu kaparsınız. Doğrusu ve âdil olanı da bu değil mi?

Hayır! Bizde uygulama farklı... Tiyatro bir kültür aracı kabul edildiği için, devlet özel tiyatrolara yardım ediyor.

İlk bakışta doğru bir karar gibi... Peki doğru mu? Daha da önemlisi âdil mi? Değil... Kitap yazarak da kültüre katkı sağlanabilir. Film çevrilerek, beste yapılarak, konser verilerek, sanatın her dalında ortaya emek mahsulü eserler verilerek kültürel hizmet yapılabilir.

Neden bu tür özel kabiliyeti ve gayreti olanlara devlet yardım etmez de sadece tiyatrolara veya bir başka deyimle tiyatroculara devlet yardım eder? Bu yardım karşılığı bu tiyatrolar halka ne kazandırır?

Kültür Bakanlığı'nın bu desteği kesmesi üzerine bazı tiyatrocular "Atatürk'e Şikâyet" yürüyüşü yapmışlar. "Akparti hükümetine karşı yapılan bir eylem ancak bu şekilde dikkat çeker ve bizi haklı çıkarır" diye düşünmüş olabilirler.

Fakat biraz insaflı olamaz mıyız? Tiyatrolara verilen ödeneğin kesilmesiyle Atatürk arasında nasıl bir bağlantı var? Bu ödeneği Atatürk mü koydurtmuştu?

Bir de şöyle düşünebilir miyiz, şu yürüyüş yapan tiyatrocuların oyunlarını bir şekilde şimdiye kadar seyredenler, kültür adına ne kazanmışlardır, seyredemeyenler de kültür adına ne kaybetmişlerdir?

Keşke devlet güçlü olsa da herkesin açığını kapasa, zararını telafi etse... Ama böyle bir imkân maalesef yok...

Şimdi siz kendinizi devletin yerine koyun ve adaletli bir şekilde herkese, kendine uygun düşeni ve hak ettiğini verin. Bakalım tiyatrocuların payına bir şey düşüyor mu?

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..