Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '10

 
Kategori
Siyaset
 

Allah’tan reva mı?

Allah’tan reva mı?
 

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül


29 Ekim Resepsiyonu’nu geride bıraktık artık. 

Nerdeyse bir ay önceden başlayan resepsiyon tartışmaları da sona ermiş oldu. 

Resepsiyona kimlerin katılacağı ya da kimlerin katılmayacağı konusunda çok kupon dolduruldu, tahminler yapıldı. 

Tüm bunlar geride kaldı kalmasına ama o gece Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e reva görülenler unutulmadı. 

Unutulması da mümkün değil gibi görünüyor. 

O geceye katılanlar ya da katılmayanlar aynı zamanda Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun fotoğrafını gösteriyor bizlere. 

Olaya sadece bir resepsiyon olarak bakmak da bu noktada yeterli olmayacaktır. 

Bu aynı zamanda devletin en yüksek makamını içselleştirme ya da ötekileştirme anlamlarını da taşımaktadır. 

Malumunuz 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı sürecinde Sayın Abdullah Gül ve AK Parti çok sıkıntı çekti. 

Hukukta yeri bile olmayan çok ucube bir kavram olan 367 sendromu, dönemin hukuk dehaları tarafından dillendirildi. 

O dönemlerde ucube gibi görünse dahi bu kavrama sarılanlar bir nebze de olsa kendilerince başarılı oldular. 

Tabii unuttukları bir şey vardı. 

Milletin iradesi ve milletin kararı

Hukukun elit kesimi diye atlandırabileceğimiz bu cenah kendi hesaplarını yaparken, halkı hiç de hesaba katmadı. 

Halkı hiçe sayıp, kendi kararlarını mühür vurulmuş son söz olarak adlandırdılar. 

Ama yanıldılar, sırtlarını dayandıkları dayanak halk olmadığı için 2007 yılında istedikleri sonucu da alamadılar. 

Neticede onların istediği gibi değil de halkın istediği biri Çankaya Köşkü’ne çıktı. 

Tabii Sayın Abdullah Gül’ün Çankaya Köşkü’ne çıkmaması için çok çaba harcanmıştı. 

Protestolar düzenlendi, yürüyüşler yapıldı, duyulan rahatsızlık gazete manşetlerinden hiç inmedi. 

Onlara göre eşi başörtülü olan biri ne kadar iyi bir yönetici olursa olsun o köşke çıkmamalıydı. 

Dediğimiz gibi onlar istemiyor olabilirdi ama halk Sayın Abdullah Gül’ü istiyordu. 

Ve halk, her istediğini yaptığı gibi bunu da kendi istekleri doğrultusunda yaptı. 

Sayın Abdullah Gül, Çankaya Köşkü’ne çıktıktan sonra da bu kesim rahatsızlığını yine sürdürdü. 

Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen resepsiyonlara, tertip edilen toplantılara katılmamaya başladılar. 

Bu çok iyi bilindiği için köşk tarafından verilen Cumhuriyet resepsiyonları, üç yıl boyunca iki aşamalı olarak düzenlendi. 

Askerler ve devlet erkanı için verilen resepsiyonda Hayrünnisa Gül yer almıyordu. 

Bu uygulamaya son verildi. 

Bana kalırsa bu son derece doğru bir adım ve doğru bir karardı

İki kutuplu gibi görünen köşkün aslında tek olduğunu göstermesi bakımından iyi bir adımdı. 

Aynı zamanda her geçen gün demokratikleşme çıtasını yükselten Türkiye’de, başörtüsünün artık sorun olmaması gerektiği anlatılmaya çalışıldı. 

Ancak tüm yaşananlardan sonra yine de CHP ve bazı büroktatik kesimler bu resepsiyona katılmayı kendilerince uygun görmedi. 

Asker ise kendi kutlamaları için aynı bir resepsiyon tertip etti. 

Sırtını halka, halkın isteklerine dayaması gereken bir siyasi parti, halkın seçtiği bir Cumhurbaşkanına sırtını dönmeyi tercih etti. 

Halkın cumhuru olan kişinin eşi başörtülü olduğu için bu resepsiyona katılmak istemediler. 

Bir taraftan başörtüsü konusunu çözmeye talip olan bir parti, diğer taraftan eşi başörtülü olan bir Cumhurbaşkanının verdiği resepsiyona katılmak istemiyor. 

Bunun izahı nasıl olacak, bunu da onlara bırakmak gerekiyor. 

Böylesine davranışların kimseye bir şey kazandırmayacağı artık kesin. 

Halkın ortak değerlerine sırtını dönenler, halktan hiçbir zaman istedikleri desteği göremezler. 

Halkın değerleri, yaşam biçimleri ile barışık olmak lazım. 

Eğer gerçekten halktan biri olmak isteniliyorsa, halkın istekleri göz önünde bulundurulmalı ve bunlara aykırı hareket edilmemelidir. 

Bugün Avrupa ve dünyanın dört bir yanında serbest olan başörtüsü, halkın nerdeyse tamamı Müslüman olan bir ülkede yasaklı konumda. 

Bu çelişkiyi ve ikilemi artık sona erdirmemiz lazım. 

Devletin bütün kademerinde çalışan, bütün devlet yöneticilerinin; eşlerinin giyimine veya yaşam biçimine bakılmamalı. 

Asıl kıstas devletine bağlı bir şekilde görevini en iyi şekilde yapmak olmalıdır. 

Bunun dışındaki hiçbir ölçü, hiçbir değerlendirme halk nezlinde itibar görmeyecektir. 

www.muratvarol.com 

 
Toplam blog
: 16
: 619
Kayıt tarihi
: 27.04.10
 
 

1985 yılında Bingöl'de doğdu. İlkokulu yaşadığı köyde okudu. Ortaokula Bingöl İmam Hatip Lisesi'nde ..