Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ALİ GALİP AKYILDIRIM

http://blog.milliyet.com.tr/aligalip

26 Ekim '15

 
Kategori
Siyaset
 

Allah Türkiye’ye bir daha tek parti iktidarı nasip etmesin!

Allah Türkiye’ye bir daha tek parti iktidarı nasip etmesin!
 

Tek parti yönetimlerinde iktidar da bulunanlar istediklerinde, çıkaracakları kanunlarla hepimizi susturabilirler. Özgürlüklerimizi kısıtlayabilirler. Kazanılmış haklarımızı elimizden alabilirler.


Gerçek demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerde, seçimler demokrasi görünümü altında yapılır.

Görünüşte halk kendi yöneticilerini seçiyor olarak gözükmektedir.

Gerçek böyle mi? Tabi ki, değil…

Bir devletin demokratik olması için; hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, sivil toplum, sosyal adalet, hak, özgürlük gibi kurum, ilke ve kavramları içinde barındırması gerekir. Biz de var mı? “Tabi ki yok” dediğinizi duyar gibi oldum.

Demokrasinin, insan haklarına saygılı, özgürlükçü, eşitlikçi, uzlaşmacı, hukuk devleti olma vb. özellikleri vardır.

Bu özellikler farklı kişilik ve kültürel özelliklere sahip bireylerin, grupların, toplulukların birlikte yaşamalarına ortam hazırlar. Biz de var mı? “Bunlar da biz de yok” dediğinizi de duyar gibi oluyorum.

Demokrasi; Gerçek anlam da halkın egemenliğine dayanan yönetim modelidir. Özgür bir seçim sistemi sonucunda seçilen temsilcilerden kurulan halk yönetimidir. Halkın halk tarafından yönetimidir.
Temel insan hak ve özgürlüklerinin korunduğu bir sistemdir.
Bir erdemlilik rejimi, bir yaşam biçimidir.

 “Biz bu demokrasinin neresindeyiz?” bilen var mı?

Veya bizdeki demokrasi nasıl bir şeydir? Tabi ki bunun cevabını hepimiz biliyoruz.

Bir gazete de okumuştum. Değerli bir hukukçu yazarımız bizdeki demokrasiyi  “tebeşirle tahtaya araba resmi çizip, hadi bin de git,” diyerek tarif etmişti.    

Bizdeki Demokrasi! İnsanların seçtiği yöneticilerden korktukları, eleştirdikleri zaman başlarına nelerin geleceğini bilmedikleri, bir sabah gün doğmadan polis baskını ile gözaltına alınıp, sorgusuz sualsiz senelerce hapishanelerde çürütülmek, neden gözaltına alındığını bilmemektir.

Bizdeki demokrasi, neyle suçlandığını bilmeyen binlerce insanın gözaltında tutuklu kalmasıdır. Gazetecilerin yazdıkları her satır için hapishanelerde çürütülmesidir.

Şimdi bu şartlarda, demokrat bir ülkede insan olarak, vatandaş olarak, birey olarak yaşıyoruz diyen var mı?

Bugün ülkede demokrasiye yakışan bir yaşam ve düşünce özgürlüğü var mı?

Ama bizi yönetenler meydanlarda demokrasiden dem vurmaya devam ediyorlar. Sadece adı olup kendisi olmayan bir kelimeden başka bir şey değildir bizim ülkemiz de…

Çünkü bizim ülkemizde tek başına iktidara gelen bir siyasi partinin genel başkanı ve mensupları, yandaşları, sempatizanları, üyeleri bulundukları her yerde kendilerini yüreklere korku salarak hissettirirler.

“Bizden olanlar ve olmayanlar” diye toplum ayrıştırılır.

İktidar gibi düşünmeyenlere mümkün olsa nefes bile aldırılmayacak duruma getirilir.

Bizde ki demokrasi de; her türlü devlet işlerinde, atamalarda,”liyakat değil iktidar siyaseti” aranır.

 Köylere, ilçelere, şehirlere yapılacak hizmetler bile iktidara partisine nereden çok oy çıkmışsa oraya yapılır.

İktidarda ki yöneticilerimiz, her gün televizyonlarda muhalefete veya canını sıkan Sivil Toplum Kuruluşlarına, gazetecilere, gazete patronlarına ağır ifadelerle hakaret eder…

İlçelerde ki en küçük iktidar siyasetçisi bile insanların kaderi ile oynayabilmektedir bizim demokrasi de.

Bizim demokrasi de, bizi yöneten tek parti lideri, hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını, sivil toplumu, sosyal adaleti, hak ve özgürlükler gibi kavramları istediği zaman kendi elinde bulundurmak için çareler aramakta ülkeyi gerdikçe germektedir.

Tek parti yönetimlerinde iktidar da bulunanlar istediklerinde, çıkaracakları kanunlarla hepimizi susturabilirler. Özgürlüklerimizi kısıtlayabilirler. Kazanılmış haklarımızı elimizden alabilirler.

Tek parti dönemlerinde bu saydıklarımı yapabilmek için silah kullanmaya gerek yoktur. Çıkarılan kanunlarla her şeyi yapmak ve yasaklamak mümkündür. Bunun da adı “devletin selameti içindir.”

 Ülkemiz de cumhuriyetin ilanından sonra, Atatürk ve İnönü dönemleri dışında tek parti hükümetleri demokrasiyi de ekonomiyi de tahrip etmişlerdir.

Tek başına iktidar olan partiler baktığımız da bunlarda ilk icraat, kendisine yakın olanları zengin etmek, laiklikle, cumhuriyetle, Atatürk ile hesaplaşma, rakip olanı tasfiye etme, mağduriyet edebiyatı, tek parti iktidarlarının tipik uygulamaları olmuştur. Üstelik bunları da  istikrar diye halka pazarlamışlardır..

Tek partiler ülkemiz de demokrasiyi ve demokrasi kültürünü yok etmekten başka bir işe yaramamışlardır. Tek partiler başladıkları gibi devam etmediklerinden, yıprandıkça devletin imkânlarını kullanarak, halkı yoksullukla, kaosla, istikrarsızlıkla korkutarak ve de elinde ki medya gücünü kullanarak herkesi kendisine biat etmeye zorlarlar…

Ülkemiz de,1950-1960 yıllarında tek başına iktidar olan Demokrat Parti yönetimi aslında çok çarpıcı yaşanmış bir örnektir.

Ellerinde ki güç o kadar başlarını döndürmüştü ki, muhalefet yok sayılıyor, ülke kutuplaşmaya götürülüyor, “vatan cephesi” diye yandaş cepheler kuruluyor, “her mahalleden bir veya birkaç milyoner çıkarılacağını” ve “biz istersek hilafeti bile geri getiririz” diyebilmekteydiler.

Özetle şunu demek istiyorum, ülkemizde özlemini duyduğumuz birinci sınıf bir demokrasi kültürü ülke yönetiminde, iktidarın değil de halkın dediğinin olduğu bir yönetimle demokrasiyi içselleştirmemiz ve geliştirmemizle birlikte kurulacak  “koalisyon” hükümetleri ile mümkündür.

Bu ülkede hangi parti tek başına gelirse gelsin belli bir süreden sonra elindeki gücü amacı dışında göstermekte ve halkı, muhalefeti ezmektedir. Çünkü ülkemiz de tek parti iktidarları “tek adam” yönetimi yaratmaktadır.

Önümüz de bir Genel Seçim var.1 Kasım’da sandığa gideceğiz. İnşallah sandıktan “koalisyon” çıkar. Aksi halde, 13 yıllık ekonomi ve demokrasi tahribatlarını düzeltmek, başkanlık hevesine dur demek zor olacaktır.  

Gerçek demokrasi halkın dediği ile olur.

Halka mal olan, halka mal edilen, halkın katıldığı, halkın gücünü emeğini kattığı bir yönetim demokrasidir.

 Demokratik siyasal düzen de, laiklik, demokratiklik, sosyal bir hukuk devleti düzeni vardır. Bu da özgürlüklerimizdir…

Bunun dışında da ki yönetimlerde,  İnsan yoktur, yurttaş yoktur. Sadece kula kulluk, kölelik ve sürü kültürü vardır.

Yeni bir yazıda buluşmak dileği ile…

Ali Galip AKYILDIRIM

Eğitimci/Yazar

 

 
Toplam blog
: 264
: 396
Kayıt tarihi
: 28.07.14
 
 

1959'da doğdu. Sınıf Öğretmenliği okudu.1979'da Öğretmenlik görevine başladı. Hayatın; okumak, ya..