Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '09

 
Kategori
İnançlar
 

Allahın evinde misafir olmak (7)

Allahın evinde misafir olmak (7)
 

gece bulutların altında Kabeo kadar aydınlık ki resim flaşsız çekilmiştir


Yazılarıma biraz ara vermiştim tekrar döndüm kaldığım yerden devam ediyorum.

Yatsı namazı için yine Kabe’deyim. Muhteşem bir güzellik. Havanın gündüz mü yoksa gece mi olduğunu anlamanız ilk anda zor. Çünkü öylesine güçlü bir aydınlatma sistemleri var ki bir an daldığınızda gündüz gibi zannediyorsunuz. Her yer ışıl ışıl, erken gelip iç avluya geçiyoruz. Kabeyi tam karşıma alarak namaz kılmak çok farklı bir duygu. İçiniz garip bir çoşkuyla doluyor. Yerler tertemiz akşam ve yatsı namazı için bembeyaz mermerin üstüne halılar serilmiş. Aynı avlunun içinde kadınlar ve erkekler yan yana namazlarını kılıyorlar. Her yer insan dolu ve namaz öylesine güzel bir huşu içinde kılınıyor ki. Avlunun olduğu yer, sonra kapalı olan yerler, avluya bakan mekanlar, say yapılan yerler, duvarların dışındaki avlu her yer insan dolu. Hepsi Allahın rızasını kazanmak için gelen güzel insanlarla dolu. Bize bu güzel bahar akşamında gökyüzündeki yıldızlar bize eşlik ediyorlar.

Namaz bitiyor ve Kabe’nin etrafındaki tavaf tekrar başlıyor. Kabe yeryüzünde yapılan ilk mabed, ibadet yeri, Müslümanların kıblesi, namazda döndükleri cihet, taraf. Mekke-i mükerreme şehrinde Mescid-i Haram’ın tam ortasında dört köşeli taştan yapılmış bir odadır. Yeryüzünün en kıymetli yeri Kabe’dir. Kabe görünüşte dünyadaki evlerden biridir. Gerçekte ise ahrettendir. Kabe dünya ve ahreti kendinde toplamıştır. Kabe, Beytullah (Allahın evi) tır. Kabe’yi yeryüzünde Adem aleyhisselamın inşa ettiğini Muhammed el-Erzaki, Ahbaru Mekke adlı eserinde söyle anlatmaktadır: Bir defasında Adem aleyhisselam secdedeyken, “Ya Rabbi! Bana ne oldu ki, artık meleklerin seslerini, senin zatını tesbih ve takdis etmelerin duyamıyorum. Onları göremiyorum” diye arz edince, Cenab-ı hak buyurdu ki: “Ey Adem Senden sadır olan zelle, meleklerin tesbihini işitmene manidir. Ancak beyim yeryüzünde bir beytim vardır. Sen onun temelini bulup üzerine bir beyt bina et. Beni takdis ve beytin etrafını tavaf et. Ey Adem! O beyti Mekke’de kıldım. Evladından her kim beytime gelip, sadece benim rızamı isterse, bizzat beni ziyaret eden misafirim gibidir. Bunları şanıma layık bir şekilde ağırlarım ve bütün ihtiyaçlarını gideririm.”

Kabe’nin tufandan sonra İbrahim aleyhisselama kadar yeri belirsiz olup yalnız bulunduğu saha bilinmekteydi. Bu bölge kırmızı topraklı ve sel sularınını yükselemeyeceği kadar tümsek bir tepe durumundaydı. Yeri kesin bilinmemekle beraber, insanlar Kabe’nin o bölgede olduğunu biliyorlardı. Yeryüzünün çeşitli memleketlerinden zulme uğramış, kederli, sıkıntılı, dertli ve Allahü tealaya sığınmak isteyen kimseler bu bölgeye gelip dua ederler, maksatlarının hasıl olduğunu görünce geri dönerlerdi. İbrahim aleyhisselamın, Beytullah’ı yeniden yapmasına kadar bu bölgeye hürmet ve saygı devam etti.

İbrahim aleyhisselam, Allahü tealanın emriyle Kabe-i muazzamayı yapmak için Mekke’ye gitti. Oğlu İsmail aleyhisselamı ve Hacer validemizi yıllar önce oraya bırakmıştı. Hazret-i İbrahim, oğlu İsmail aleyhisselam ile Zemzem kuyusunun başında karşılaştılar. Senelerdir görüşmeyen baba oğul, sevinçle birbirine sarılıp hasret giderdiler. Zemzem kuyusunun başında oturdukları zaman İbrahim aleyhisselam; “Ey İsmail! Allahü telala, bana kendi zatı için bir beyt yapmamı emrediyor. Sen de yardım eder misin ?” buyurdu. İsmail aleyhisselam da, “Elbette yardım ederim” diye cevap verdi. İbrahim aleyhisselam; “Ya Rabbi! Kabe’yi nerede yapayım diye sual etti. Cenabı-hak; “biz sana onun yerini göstereceğiz.” Buyurdu. Bir rivayete göre Kabe’nin yerini Cebrail aleyhisselam gösterdi. Böylece İbrahim aleyhisselam, oğlu İsmail ile birlikte temel kazmaya başladı. Adem aleyhisselam zamanında kazılan temeli buldular. Aynı temel üzerine, Kabe’yi inşa etmeye başladılar. Cebrail aleyhisselamın tarifine göre İbrahim aleyhisselam, binayı İsmail aleyhisselamın getirdiği taşlarla yapıyordu. Nihayet Kabe’nin duvarları yükseldi ve yukarıya taş yetişemez oldu. Bunun üzerine büyükçe bir taş getirdiler. İbrahim aleyhisselam bu taşa basarak duvarı örmeye devam etti. Mübarek ayağının izi çıkan bu taşa Makam-ı İbrahim dendi. Kabe’de tavaf namazı bu taşın bulunduğu yer olan Makam-ı İbrahim’de kılınır. Binanın yapımında, melekler, taş getirmede İsmail aleyhisselama yardım ettiler.

Sıra Hacer-ül Esved’e gelince İbrahim aleyhisselam, bundan daha iyi bir taş getir ki, hacılara işaret olsun!” buyurdu. İsmail aleyhisselam bir taş getirdi. İbrahim aleyhisselam; “bundan daha iyi bir taş getir.” Deyince, Ebu Kubeys dağından; “Cebrail aleyhisselam tufanda bana bir taş emanet etti. Gel onu al” diye bir ses işitti. Bunun üzerine Hacer-ül Esved taşı, Ebu Kubeys Dağından alınıp, Kabedeki yerine yerleştirildi. Bir rivayete göre de bu taşın cennetten indirildiği, Nuh tufanı sırasında Ebu kubeys dağında korunduğu ve ibrahimin Kabe’yi inşası sırasında yerine konulduğudur. Onun insanların Allaha verdikleri sözü yerine getirenler şahitlik edeceği ve insanların ruhlar aleminde verdikleri sözleri hatırlatan bir taş olduğudur. Ona dokunanlar öpenler sözlerini hatırlarlar.

Risalet öncesi Kabe’nin onarımı sırasında Hacer-ül Esved’i yerine kimin koyacağı konusunda kabileler birbirlerine düştüklerinde Hazreti Peygaber hakem seçilmiş ve onu bir örtü üzerine koyup, her kabileden bir kişiye örtüden tutturduktan sonra, onu kendi elleriyle yerine yerleştirmişti. Hazreti Peygamber, uygunsa Hacer-ül Esved’i öper, değilse eliyle selamlayarak tavafa başlardı.

Bu kadar bilgiden sonra yine kaldığım yere Kabe’deki o akşama geri dönüyorum. Bende peygamberimizin sünnetini yapmak o taşı öpmek istiyorum. İbrahimin makamı ile Kabe arasında namazımı kılmak istiyorum. O taraf çok kalabalık ama Kabe’yi ilk gördüğümde yaptığım duam aklıma geldi. Çünkü Allahın o duamı kabul edeceğinden çok emindim. Orada şöyle dua etmiştim. “Allahım senin misafirin olarak geldim.Hacer-ül Esved taşına dokunmamı sağla Hz İbrahimin makamı ile Hacer-ül Esved taşı arasında namaz kılmamı sağla” Bu duamdan cesaret alarak kendimi Kabe’nin yanına doğru yaklaşmaya başladım ya Fettah diyerek kalabalıkları yardım ve Kabe’nin dibindeydim ve örtüsüne tutunarak taşa doğru yaklaşıyordum. Birinci hamlemde taşa dokundum. Bana o kadar yumuşak geldi ki ilk defasında sanki bir jele dokunur gibi hissettim. Daha sonraki günlerde de iki kere dokundum ama hala öpmeyi başaramamıştım. En sonunda ya Fettah diyerek yakaştım yine ama başı çok kalabalıktı taşı koruyan gümüş çerçeveye başınızı soktuğunuzda izdihamdan boynunuzun kırılma riski de vardı. Ama ben her şeyin kolayında kolayı bir şekilde olması için dördüncü dokunuşumdan önce bir daha dua ettim ve o inançla yaklaşmaya başladım örtüye tutuna tutuna çünkü açıktan girmeniz mümkün değil, aşırı izdiham var. Ama bir mucize oldu ve temizlik için bant çekiliyordu tam benim onümdeki 4 kişiyle birlikte bende o kordonun içinde kaldım ve iki muhafiz kabe koruyucusu kimseyi yaklaştırmadı o kordonun yakınına. Ben çok şanslıydım her zaman izdihamdan ezilen yerde simdi çok sakin bir şekilde taşa doğru ilerliyordum. Duamı yaptım ve başımı gümüş çerçeveden içeri sakince soktum ve taşı öptüm. İçimde çok tuhaf bir dalgalanma başladı sanki bir veri aktarımı gibi bir şey, sanki taştan bana bilgi akıyor gibiydi alnımın taşa dokunduğu yer ve beynim uyuştu. Başımı geri çektigimde Mekke’den aldığım sarı renk topaz benzeri bir taştan oluşan tespihimide o taşla temas ettirdim. Onu çekerken geri döndüğümde de o cennetten gelme taşın enerjisini hep hissedeyim diye. Allaha ve ruh dostlarıma verdiğim sözlerimi hatırlamak çok güzel bir duygu olsa gerek diye düşündüm. Hala beynimin biryerlerinde çok güzel bilgilerin aktarıldığını hissediyorum. Orada sakince dua ederek o taşın enerjisini hissetmek öylesine güzeldi ki. Sanki cenneti yeniden hatırlamak gibi bir şey.

O gece İbrahim makamı ile Hacer-ül Esved taşı arasında Kabe’ye başımı dayayarak o kadar çok nazma kıldım ki. Kendi büyüklerim için o sırada aklıma gelen tüm dostlarım için her biri için ikişer rekat olmak üzere onlarca kere namaz kıldım. Kabeden ayrılmadan önce birkaç günde 200 den fazla namaz kıldığımı hatırlıyorum. O dostlarımın da günahlarının affedilmesini, onlarında rızklarının açılması ve bu dünyadan arınarak gitmeleri için dua ettim. Bekarlar içinde aşkı bulmalarını diledim. Diğerlerinin de Allah aşkını fark etmelerini istedim.

Bir sonraki yazıya kadar sevgi ile kalın

Alahattin Öztekin

 
Toplam blog
: 101
: 5279
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Ege Üniv. İşletme Fakultesi'ni, daha sonra da Harward Üniversitesi'nin Master programını Türkiye'de ..