Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Şubat '08

 
Kategori
Tarih
 

Alman Nazizmi ve "Bubi" Hitler

Alman Nazizmi ve "Bubi" Hitler
 

Resím Zabaldi.org'dan Alintidir.


İnsanlık tarihinin son üç asırlık macerasını incelediğimizde, insanlığı felaketin eşiğene getiren baş belası sosyalizim ve faşizm gibi rejimlerin, Avrupa kıtasından türeyerek dünyanın başına bela olduğunu görmekteyiz. Eğer biz insanlar tarih bilmini millet ve ulusların geçmişinde tahakkuk etmiş gerçek olayları hikaye ederek, maziden atiye bakan yüzüyle ders alıp, tecrübe edilmesi olarak algılayamazsak geleceğimizi kurtarmış sayılamayız. Bu manada sosyal bilimlerin tüm uyarı ve ikazlarına rağmen tarihi tekerrür ve deviri-daimlerin kısır döngüsüne takılır, başımız döner, onun-bunun şamaroğlanı olarak, battıkça batarız karanlığın girdabına. Geleceğimizin mutlu ve huzurlu yarınlar olmasını istiyorsak, luzumsuz saplantılardan ve ona bağlı olarak her türlü ideolojik şartlanmışlıktan arınıp tarihi hakikatlerden ders almak durumundayız.

Yakın tarih diyebileceğimiz kadar kısa bir dönem içerisinde, insanlığın kaderine tahakküm eden olaylara bakacak olursak, Fransız ihtilalinin yeniden yapılanma anlayışı sosyalizim ve faşizm gibi berbat rejimlerin doğuşunda en önemli esin kaynağı olmuştur. Özellikle 19. yüzyılın modası olarak gelişmeye başlayan milliyetçilik akımları Avrupanın kendi içerisinde güçler dengesi oluşturma çabası içerisinde 1815 Viyana Kongresini yapmaya zorlarken, diğer tarftanda ham made ve pazar arayışlarına çözüm getirecek sömürge edinmeyi cazip hale getiren yöntemler üzerinde karalar almaya yönlendirmiştir. Bir tarafta hammade ve pazar arayışlarının sömürgeciliği cazip hale getiren işin ekonomik yönü olarak gözikirken, diğer taraftanda’da Almanya, Fransa ve ingiltere gibi ülkeleri silahlanma yarışına teşvik eden militarist yüzü, beri tarafta İngilizlerin siyonistlere yaranmak adına ısrarla kaşıyıp gündeme taşıdığı “dogu sorunu, ” ve Filistin meselesi gibi siyasi sebepler Avrupayı içersinde boğulacağı bir dizi sorunla yüz-yüze getirmiştir.

Yine bu dönemin batı devletleri arasında sanayileşmesini gerçekleştirmiş fakat, siyasi birliğini kurmak’ta geç kalmış olan Almanya’yı, (Batı Purusya Kırallığı) Avusturya-Macaristan imparatorluğu ile siyasi birlik oluşturma çabası yanında sömürge arayışıları içerisinde buluruz. Almanların içinde bulunduğu durumdan faydalanmak isteyen siyonistlerin fırsatları değerlendirme adına, Theoder Herzl vasıtasıyla Kayzer II. Wilhelm’le iyi ilişkiler geliştirdiklerine şahit oluruz. Bu anlamda Kayzeri ortadoğuda sömürge edinmeye ve Kudüste bir protestan kilisesi yapmaya ikna ederler. Daha sonrada iişası tamamlanan Protestan (Evangelische) kilisesinin açılış merasimi için 2 Kasım 1898‘de Kudüse giden Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Kudüsü ziyareti esnasında siyonist lider Theoder Herzl arasında tüm diplomasi kurallarını hiçe sayarak gizli bir görüşme gerçekleştirdiğini bilemekteyiz. O dönemde Filistin Osmanlı eyaleti ve diplomatik nezaket gereği Kayzerin ziyaret proğramı Osmanlı Padişahı II. Abdulhamid’in onayına sunulmuş fakat, sözkonusu görüşmeye dair hiç bir bilginin ziyaret proğramında yer almadığına tesadüf etmekteyiz.

Vakti zamanında tahakkuk eden bu gizli görüşme, İsvicre’nin Bazel kentinde toplanan 4. siyonist kongresinde siyonist lider Theoder Herzl’in tekrar başkan seçilebilmek için delegelere hitaben yaptığı konuşmada açığa çıkar. Theoder Herzl konuşmasında “İsrail devletinin kuruluşu işin tüm şartların olgunlaştığı ve siyonizmin artık devlet başkanları seviyesinde kabul gördüğünü anlattıktan sonra, Filistin topraklarına yönelik göçün istenilen düzeyde olmadığından dert yanarak, göçü hızlandıracak her türlü önlemin alınması gerektiğini ileri sürer” ve Almanya, Avusturya, Macaristan ve Polanya gibi ülkelerde bulunun Yahudileri Filistine göçe teşvik edecek çalışmalara hız verilmesini ister. Kudüste Alman İmparatoru II. Wilhelmle yaptığı görüşmenin çok yararlı ve olumlu geçtiğini İmparatordan ter türlü destek ve yardım sözü aldığını anlatan Herzl, bu durumun siyonizim adına çok önemli bir fırsat olduğu konusu üzerinde ısrarla durur. Kayzerden alınan bu yardım ve destek sözü daha sonra Hitler’le varılan gizli anlaşmaya netice verecek ve sonuçta binlerce masum ve mazlum insanın kan iksirinin kokuşturduğu soykırımı dalaveresinin ihya ve inşa ettiği “İsaril Devletinin” kuruluşu gerçekleştirilir.

“Bubi” Hitlerin Siyaset Sahnesine Çıkışı:

Okurları fazla merakta bırakmamak için “Bubi” kelimesinin hangi manada kullanıldığını terbiyemizin müsade ettiği sınırlar içerisinde izah etmeye çalışacağım. “Bubi, “ Adolf Hitlerin homoseksuel arkadaşları için kullandığı özel bir sıfat ve hitabet şeklidir. Bubi, sözcüğü bruder (brader) ve biseksuel kelimelerinin kısaltılmasıdan türetilmiş bir kelime olarak ne erkeklik, nede dişiliği, yani eşcinselliği ifade ettiğini söylemekle yetineceğim. Bu cümleden hareketle “Bubi Hitler”in polis kayıtlarına’da geçen gençlik yıllarında sahip olduğu ünvanıdır. Hitler’in gençlik yıllarında kendisini para karşılığında eşcinsellere kiralayarak hayatını idame ettirdiği bilgisini verdikten sonra, Hitler’in eşcinsel yaşamında en önemli değişime neden olan başka bir kelime daha var, o da “Thule” kelimesidir. Hitler’in siyasal yaşamını adete bir dantela gibi örgüleyen “Thule” sözcüğünün tüm insanlığı ilgilendiren önemli bir ayrıntısı daha var... Evet “Thule” Yahudi Kalabalacılığının “kara büyü” konusunda uzmanlaşmış üyelerinin ve yanlızca üsdat ünvanlı 33. dereceden masonların kabul edildiği bir mason locasıdır ve “Bubi Hitler”de bu locanın önemli bir üyesidir. Yani Hitler eşcinselliğinin yanında “kara büyü” konusunda Kabalacı eğitimi almış, sapkın, sadist, ruhsuz ve acımasız bir mahlukat, her yönüyle cinsi-cibilliyeti bozuk, kişiliksiz ve kimliksiz bir zerzevat. (Modern Magick, Donald Michael Kraig, sf.33)

Ayrıca Hitler anne tarafından Yahudi olmasının sağladığı avantajlarla, hem masonlar, hem’de siyonist akrabalarıyla iyi ilişkiler içerisinde olur. Bu iyi ilişkileri sayesinde “Thule mason locasına” kolay alınır ve orada kabalacılık ve “kara büyü” konusunda eğitim alır. Sapkınlığa yatkın bir mizaca sahip olan Hitler, Thule’de yeterli eğitimi aldıktan sonra, yine aynı locanın bir yan kuruluşu olan Alman İşçi Partisi’ne 1919’da üye yapılarak ilk siyasi yaşamına adımını atmış olur. Bu parti “Thule Locası” tarafından desteklenen ve üyeleri arasında J.H. Stein Bankasının sahibi aynı zamanda Polonya bankacılarının ortağı ünlü Baron Kurt Von Schroder’in yanı sıra, Deutsche Reichsbank’ın ortakları ve diğer yüksek seviyede yöneticilerin üye olduğu, aristokratik yapıya sahip bir örgüttür. Hitler’in bu partide ki hararetli siyonizim tarftarlığı, O’nu yine Thule üyesi siyonist Karl Harrer’in Münih’te kurduğu “Alman Sosyalist Partisine” üye olmasını sağlar. Adolf Hitler bu örgüte katılmakla siyasi ve ideolojik hayatını, düşünce ve fikri gelişimini bu parti içerisinde şekilendirecek, aşırı sosyalist ve komünist fikirlere sahip bir kişi olarak dikkatlerin kendi üzerinde odaklanmasını temin edecaktir. Bubi Adolf, artık iman etmiş iyi bir siyonist, aynı zamanda sadık bir mason, dikkate alınmayan eşcinsel kişiliğinin yanında, aşırı sosyalist ve komünist fikirleri savunan yeni bir siyasal kimlik edinmiş olur.

“Bubi Hitler”in Alman Sosyalist Partisinde siyonizme olan sadakatından endişe duymayan “büyücü mason locası Thule” ve siyonistler, ruhsal dengesinin bozuk olduğunu bildikleri Hitler’e siyasi istikbal garantisi vererek, komünist yapısına yüzde-yüz ters düşen bir ideolojiyi “nasyonal-sosyalizimi” benimseyen bir patiyi, Alman Nasyonal Sosyalist İşçi Partisini (NSDAP) kurdururlar. 1920’de Siyonist finansörler ve Thule mason locasının yardımlarıyla kurulan bu parti “Thule”nin sembolu olan “Gamalı Haçı” partinin amblemi olarak kabul eder ve gamalı haç hala günümüz faşistlerinin sembolü olarak kullanılmaktadır.

II. Dünya Savaşı sırasında bütün Avrupa'yı kasıp kavuran Hitler ve Nasyonal Sosyalist Parti, Almanya'da ortaya çıktığı ve henüz tanınmaz ve taraftar bulamazken, siyonist masonların talimatıyla ülkenin önde gelen bazı Yahudi kökenli sanayici ve bankerler Hitler’e destek amacıyla partisine üye olurlar. 1929 Yılında hitlerin partisine girenler arasında I.G Farben'den Bosch ve Schnitzler, Krupp von Bohlen, Birleşik Çelik Kurumu'ndan Voegler ve diğer bazı Yahudi kökenli şirketlerin sahiplerinin üyeliklerini görmekteyiz. Hitler'i 1933 yılında Almanya'nın başına getiren genel seçimlerde ona en büyük maddi-manevi destek sağlayanlar ve seçim kampanyasının yürütülmesini üstlenenlerde yine aynı siyonist finansörlerdir. (The World Order, A Study in the hegemony of parasitism, Eustace Mullins, sf. 63-107-108 )

Almanya içerisinde siyonist masonlar "Almanya Siyonist Federasyonu" vasıtasıyla Hitler'e maddi-manevi her türlü desteği sağlamaktan geri durmazlar ve bu desteklerini yazılı bir açıklamayla’da resmileştirirler. "Irk ilkesini hayata geçiren yeni (Nazi) devletin ayakta dura bilmesi için Yahudi toplumuna ayrılacak alanda baba yurdu (Fatherland) için elimizden gelen her türlü faaliyeti sürdürmeye kararlıyız..." şeklinde desteklerini açığa vururlar. (Zionism, Brenner, sf.48) Almanya dışından gelecek yardımları ise, özellikle uluslararası alanda çalışan Yahudi banker Siegmund Warburg ve aralarında Rockefeller'in de bulunduğu Amerika'daki diğer Yahudi bankerler adına Warburg organize eder. Bu bankerlerin dışında dünya petrol pazarının en büyük payını elinde bulunduran Royal Dutch Shell şirketinin sahibi Samuel Ailesi ve Sir Henry Deterding'de hatırı sayılır yardımda bulunurlar arasındadır. Oswald Dutch'ın yazdığına göre 1931'de Sir Henry Deterding ve destekçisi Samuel Ailesi, Hitler'e 30 milyon pound verirler. Siyonistler sadece yardım yapmakla kalmazlar "Dünya Siyonist Örgütü" vasıtasıyla Nazi mallarının Ortadoğu ve Kuzey Avrupa'da dağıtımcılığını yaparakta baba yurdu Almanya’yı ekonomik yönden güçlendirmeye çalışırlar. (The Hidden History of Zionism, 1988, Ralph Schoenman, sf.51)

II. Dünya Savaşı sırasında da Hitler'in en büyük destekçileri’de yine Siyonistler olur. Yahudi şirketleri Hitler'i savaşa sokamak için ihtiyaç duyduğu top güllesi ve petrol ihtiyacını karşılayarak lojistik destek sağlarlar. İsveç Enskilda Bankası'ndan Yahudi Jacob Wallenberg 'SKK' top güllesi üretim fabrikasını savaş boyunca Naziler için çalıştırır. Rockefeller'in sahibi olduğu 'Standard Oil', Nazi gemilerine İspanya ve Latin Amerika'daki petrol istasyonlarından petrol sağlar. II. Dünya Savaşı başlamadan önce, “Ethyl-Standard”, 500 tonluk ethyl kurşununu Warburg’ların sahibi olduğu 'I.G Farben' aracılığıyla Almanyaya ulaştırır. Hitler ise, siyonistlerin kendisine verdikleri desteği şu ifadesiyle açıkça ortaya koyar: "Yahudiler bana mücadelemde önemli katkılarda bulundular. Hareketimizde çok sayıda Yahudi banker ve işadmı bana mali ve parasal konularda yardım sağladı, destekledi, " der. (Les Secrets de L'Empire Nietzschéen, Aron Monus, sf. 265 - 614)

Tarihin en dengesiz ve ruh hastası diktatörlerinden biri olan Hitler'in, buna rağmen kitleleri ardından sürüklemesinin en önemli etkenlerinden birisi’de Hitlerin propoganda faaliyetlerinin siyonistlerce yürütülmesidir. Mason ve siyonistler onun cinsi sapıklık ve özel hayatında’ki pisliklerini gizleyerek, onu üstün bir varlık olarak taktim ediyor ve halkı inandırıyorlardı. Ayrıca Hitlerin etrafında oluşturulan üst düzey nazi kadroları bilerek seçilen, ve genelde ya ruh hastası, yada cinsel sapkınlığı olan kişiler oldukları için, siyonist ve masonların talimatlarına harfiyen uyuyor Hitler’i olağanüstü bir varlıkmış gibi lanse etmekte herhangi bir sakınca görmüyorlardı. Hitler’in Hava Kuvvetleri Komutanı Goering'in şu ifadesinde olduğu gibi; “ben vicdansızım. Benim vicdanım Adolf hitlerdir” şeklinde ilginç açıklamalar yapıyorlardı. (Hitler Melek mi, Şeytan mı?, sf.52) Yeri gelmişken büylesi ilginç kişilerden bazılarına kısada olsa yervermek istiyorum.

Paul Joseph Goebbels;

Hitler'in propagandadan sorumlu bakanı siyonizmi öven Der Angriff (Hücum) adını verdiği 12 bölümlük bir manifesto hazırlayan Naziler içerisinde siyonizmi temsil eden ve öven kişileriden ilk akla gelen bir isimdir.

Reinhart Heydrich;

Reinhart Heydrich’te SS'lerin “Das Schwarze Korps” adlı resmi yayın organında Siyonizmi öven bir yazı yazmaya çesaret eden meşhur Nazi subaylarından birisidir.

Adolf Eichmann;

Yahudilerin Filistin'e göçünü organize eden Nazi subaylarından Adolf Eichmann; "Benim kişisel çabalarım Yahudilere toprak ve vatan sağlamak içindir, zihnimde tasarladığım çözüm, Yahudilerin ayaklarının altına katı ve taze toprak koymak. Böylece kendilerine, sadece kendilerine ait toprakları olacak. Ben böyle bir çözüme memnuniyetle katılırım” ( Eichmann in Jerusalem, Hannah Arendt, sf.45-51)

Fritsch von Werner;

Hitlerin Kara Kuvvetleri komutanı iken Homoseksüel ilişki esnasında yakalanıp askeri mahkemede yargılanmış sapık bir kişidir. (Nazi İmparatorluğu, William L. Shirer, cilt 1, sf.497-554 )

Alfred Rosenberg;

Nazilerin Yahudi ideoloğu Alfred Rosenberg sürekli kırbaç taşıyan ve sinirlenip kızdığı insanları kırbaçlayarak öldüren ve bununla övünen sadis ruhlu kişiliğe sahip birisidir. (Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, cilt 3, sf.863)

Bir sonraki konu başlığımız “Hitlerin Nazi Fırtınası ve Hitlerin Yahudilerin Filistine Göçü Anlaşması” olacaktır.

Metin YAZAREL

Kaynakça:

Donald Michael Kraig, Modern Magick, sf.33

The World Order, A Study in the hegemony of parasitism, Eustace Mullins, sf. 63-107-108

Brenner, Zionism, sf.48

Ralph Schoenman, The Hidden History of Zionism, sf.51

Aron Monus, Les Secrets de L'Empire Nietzschéen, sf. 265 - 614

Hitler Melek mi, Şeytan mı?, sf.52

Hannah Arendt, Eichmann in Jerusalem, sf.45-51

William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, cilt 1, sf.497-554)

Çağdaş Liderler Ansiklopedisi, cilt 3, sf.863

 
Toplam blog
: 65
: 3015
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji bölümü  terk. Hollanda'da ikamet etmekte. Hollanda'da ..