Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Temmuz '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Almanci Hasan Amca...

Almanci Hasan Amca...
 

Hasan amca, kendi deyisiyle tam 78 yasinda. Almanya´ya, bu ülkenin Türkiye´den son işçi alımını gerçekleştirdiği 1973 yılında gelmiş. Önce yarı sitemkar sonra da incinerek ardından da biraz övünerek konuşuyor. "Buraya bir deri bir kemik, bir tahta bavul ve 65 kilo olarak geldim. Şimdi ise allaha sükür burada dört aile olduk. Herşeye de sahip olduk ama olmaz olaydık. Çalışmıyorlar birader, çalışmıyorlar... Şimdiki nesilden hayır yok! Tembeller, kendimiz birşeyler üretelim demiyorlar. Cebindeki üç beş kuruşu bir an önce aşırıp öyle yaşamak istiyorlar“ diyor... 

Bir ara canı sıkılarak, konuşmak istemez gibi, "en iyisi ne sen sor ne de ben söyleyeyim" diyor ama zaman zaman da birşeyler anlatmadan duramıyor Hasan amca... 

Sonra yine devam ediyor. "Kimin aklına gelirdi burada kalıcı olacağımız. Önce bir kaç kuruş biriktirdikten sonra çekip gideriz ülkemize, sonra da rahat ederiz dedik ama bu defa kazın ayağı başka türlü çıktı" diyor gülerek. 

"Kafamız işte, hiç düşünmemişiz, burada doğup büyüyecek olanın yarın memleketi nereden bileceğini ve bilse de oraya gidip gitmeyeceğini... Büyüdüler, okula gittiler, sonra herbirisi değişik birer meslek sahibi de oldular. Bu defa ah desek de vah desek de burada kalıcı olduğumuzu anladık…" 

Kendisini can kulagiyla dinledigimi farkedince bir ara bir suç işlemiş gibi korkarak soruyor Hasan amca: “Bu konuştuklarımız aramızda kalsın. Nemelazım duyan olur bşımız ağırmasın. 32 dişin arasında çıkanı 32 köy duyarmış" diyerek bilinen özdeyişle beni uyarmayı da ihmal etmiyor… 

Hasan amcanın korkusunu yenmek için “Merak etme Hasan amca, benden laf cikmaz. Sen ayağının altina söyle” özdeyişiyle karşılık vererek onu az da olsa, korkusundan ve endişelerinden uzaklaştırıyorum… 

Bir ara susuyor, ardından of çekerek belli ki daha birşeyler söyleyecek ama 'nereden başlasam' dercesine hafif yutkunduktan sonra yeniden basliyor… 

“Yas seksene dayandı. Bu gidişle bu memlekette toprak olacağız. Para da pul da var çok sükür ama olsa ne olacak ki. Önceleri yemedik içmedik, üç beş kuruşu biriktirdik yaşlandığımızda rahat edelim de kimseye muhtaç olmayalım diye ama yanılmışız. Şimdi para da var herşeyimiz var ama rahat ve mutlu değiliz. Neden anlamadım gitti… Dünya mı değişti biz mi değiştik. Ne oldu bize, dünya tersine mi döndü bilemiyorum…" 

Sitemine şöyle devam ediyor:

"Dediğim gibi herşeye sahip olduk iyi kötü ama daha da yalnız kaldık. Misal, memlekete gidemiyoruz. Eskisi gibi bir dost bulamıyoruz. Kimseye güven kalmadı. Kendi evladımız dahi üç beş kuruşun ucunu göstermeyince sana yardımcı ve destek olmuyor… En zorlandığımız bir mektup, bize cevap yazacak adam bulamıyoruz. Önceleri çocuklar dil öğrendi, okul okudular artık sırtımız yere gelmez dedik, bu defa çocuklar bile bizim için bir mektuba cevap yazmaya üşenir oldular…" 


Bu defa ben Hasan amcaya soruyorum “Bari kazandıklarını ye harca, biraz değişik yerler gör. O zaman belki ruhen daha rahatlarsın. Kazanmış biriktirmişsin işte harcamanın zamanı..." diyerek Hasan amcayı uyarıyorum ama onun aklı fikri hala para pul biriktirmede. Hala bir Euro´nun kaç lira ettiğinde... Belli ki değiseceği de yok.

Benim sözüm bitince yine devam ediyor Hasan amca, sanki ebediyete kadar yaşayacakmış gibi, “Öyle deme kolay kazanmadık. Kolay da harcamak istemiyorum” dedikten sonra hala “Gazeteye baktın mı bir euro kac lira olmuş?” deyince, cok şaşırıyorum… Sonra da müsaade isteyerek kalkıp gitmem gerektiğini söyledikten sonra yanından ayrılıyorum… 

Işte Hasan amcanın hikayesini dinlediniz.

Onun deyişiyle her şeye sahip olmuş, bankalardaki parasının ve pulunun hesabını dahi bilmiyor ama evinin yakınındaki küçük bahçesinde, günde üç öğün de soğan ekmek yiyerek yaşamını sürdürüyor. 

 
Toplam blog
: 9
: 218
Kayıt tarihi
: 08.05.11
 
 

1960 Kahraman Maraş Elbistan doğumluyum. Eskişehir Anadolu Üniverrsitesi Halkla İlişkiler Batı Avrup..