Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Almanya anıları 1

Almanya anıları 1
 

Almanya Parlamento Binası Berlin (Bundestag)


Mayıs ayı benim için ilklerin yaşandığı ay oldu. İlk defa uçağa bindim, ilk defa Avrupa’ya gittim. Çok heyecanlıydım. İzmir’den ayrıldığımda korkuyla karışık bir heyecan vardı. Hamburg uçağına bindiğimde pencere yanına oturmam benim için şans oldu. Seyrederek gittim. Hamburg’a yaklaştığımda heyecanım daha da arttı. Her taraf yemyeşildi. Yeşilin tüm tonları vardı. Boş bir arsa görmek mümkün değil. Yukardan çok hoş görünüyor. Elbe nehri çevresi ağaçlarla çevrili, yerlere yeşil bir halı serilmiş, açık koyu nefti yeşil.

Hamburg’a inince oğlum beni karşıladı. Birlikte onun kaldığı öğrenci yurduna gittik. Benim seyahatim hem ziyaret hem ticaret gibi oldu. Hem oğlumu görecek, özlemimi giderecek hem de görmediğim bir ülkeyi gezecektim. Gezdikçe şaşkınlığım arttı. İnsanlar ne kadar kurallara uyuyorlar. Karşıdan karşıya geçerken Türkiye’deki alışkanlığım koşuyorum. Orada yaya geçidine adımını attığın an araçlar durup sana yol veriyorlar. Kaldırımlar yüksek değil, geniş ve boş. Kaldırımlara park edilmiş araçlar yok. Yolların kenarları park yeri olarak ayrılmış. Kaldırımlarda bisiklet yolları var. Genci yaşlısı herkes bisiklet kullanıyor. Hatta otobüse metroya bile bisikletleriyle binenleri gördüm. Otobüsler engelli vatandaşlar düşünülerek ona göre ayarlanıyor. Kolayca binmeleri için eğimli platformlar var. Bebek arabaları kullanarak bayanlar rahatlıkla binebiliyorlar. İnsanların rahatı için her şey düşünülmüş. Herkes okuyor. Uçakta, metroda, trende, otobüste veya tren beklerken…

Her yerde rüzgârgülleri… Elektrik üretmek için rüzgârdan yararlanıyorlar. Çevre temizliği çok önemli. Her yer tarih kokuyor. Çoğunluğu 1700-1800’lerden kalma yapılar hiçbiri yıkılıp, çok katlı şekilsiz binalar, gökdelenler yapılmamış. Eskiyi olduğu gibi korumuşlar. Hayran olmamak mümkün değil.

Demir ağlarla örmüşler tüm yurtlarını. Ulaşım çoğunlukla metro ve hızlı trenlerle sağlanıyor. Trafik diye bir sorunları yok gibi.(en azından benim gördüğüm çevrede) Mercedes otolarının üretildiği ülkede demir yolları daha önemli.

Çöpler şişe, kâğıt vs. diye ayrılarak geri dönüştürülüyor. Çoğu cam şişe, plastik şişe de depozitolu.

Otobüs duraklarında otobüs güzergâhının haritası var. Saat kaçta geleceği yazılmış. Otobüsler zamanında geliyor, bir dakika bile gecikmiyorlar. Trenler için de aynı durum geçerli. Tren ve metro duraklarında, garlarında bilet otomatları var. Binişlerde bilet kontrolü veya turnikeler olmamasına rağmen, herkes sorumlu davranarak bilet alıyor.

Hamburg’dan Berlin’e 290 km.’lik mesafeyi hızlı trenle 1 buçuk saatte gittik. Dönüşte tren arıza nedeniyle bir saat rötar yaptı. Bilet kontrolünde yol ücretlerimizin yüzde 20’sini iade ettiler. Türkiye’de böyle şeyler olabilir mi hiç, biraz düşünelim…

Hayvan sevgisi de hat safhada. Herkesin elinde köpekleri otobüse trene rahatlıkla birlikte binebiliyor. Sokaklarda kedi ve köpeğe hiç rastlamadım. Devlet “hayvan sevgisi olmazsa insan sevgisi hiç olmaz” kuralı ile hayvan sahiplerine maddi anlamda da katkı sağlıyor.

Bunlar benim gezerken düşündüklerim, gözlemlerim. Devlet kurumlarına hiç işim düşmediği için oralardan bilgi veremeyeceğim.

Gezdiğim yerlerin güzelliklerini de ikinci bloğumda anlatmaya çalışacağım. Görüşmek üzere…

 
Toplam blog
: 49
: 816
Kayıt tarihi
: 14.06.07
 
 

Emekli matematik öğretmeniyim. İzmir'de yaşıyorum. Okumayı çok seviyorum. ..