Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '10

 
Kategori
Spor
 

Almanya dört dört devam ediyor!

Almanya dört dört devam ediyor!
 

Önceki gün Brezilya’nın Hollanda karşısında aldığı şok yenilgi, dün de Almanya’nın Arjantin’i kelimenin tam anlamıyla hezimete uğratması şekil ve netice olarak Avrupa futbolunun Güney Amerika karşısındaki kesin ve net üstünlüğü olarak yorumlandı.

Avrupa futbolunu bu kadar eleştiren benim gibiler için de bu iki yenilgi aslında çok da büyük sürpriz değildi. Özellikle Arjantin’in oynadığı Messi dayalı futbolu bu satır aralarında vurgusunun altını çizerek hatırlatmıştım.

Avrupa futbolunun güçlü üç büyük temsilcisi olan İspanya, Almanya ve Hollanda, diğer ülke futbol takımlarına çok ters gelen bir oyun anlayışıyla sahaya diziliyorlar. Hem takım oyunu oynuyorlar hem de bireysel yetenekleri üst düzeyde olan futbolculara sahipler. Özellikle Hollanda ve Almanya’nın turnuvaya tam konsantre olmuş oyuncuları rakipleri karşısında maçın büyük bölümünde hiç kopmadan mücadele edebiliyorlar.

Dünkü maçta Almanya bu turnuvanın ikinci önemli dersini verdi.

Kuşkusuz Alman futbol ekolü özellikle teknik adamların birbirlerini takip eden anlayışı çerçevesinde büyük bir istikrar sağlıyor. Buna dönemsel olarak yetenekli oyuncuların da eklenmesi Almanya’nın adını neredeyse katıldığı her turnuvada ilk dört takım arasına yazdırıyor; çoğunda da final oynattırıyor.

Bir futbol sever olarak Almanya’ya karşı hemen hiçbir turnuvada sempati beslemememe karşın oynadığı futbola saygı duymama neden oluyor.

Bu turnuvada favori gördüğüm İngiltere’yi tam bir hezimete uğratan bu Almanya’ydı ve hakemlere rağmen maçı kazanmayı fazlasıyla hak etmişlerdi.

Aynı zamanda Arjantin’i de bulunduğu kıta yüzünden Almanya karşısında içten içe destekliyordum. Ancak bu Almanya Arjantin’i de kupanın dışına itti. Üst üste iki maçta dörder gol atma başarısı gösterdi. Bireysel yeteneği olmayıp da takım oyunu oynayan takımlarda görülmeyecek bir skordu bu. Denklemin kendisi bizi ister istemez Almanya’nın yetenekli oyunculara sahip olduğunu ispatlıyordu.

Klose, İngiltere’den sonra Arjantin’e de gollerini attı. Mesut ikinci yarı Arjantin yarı sahasında topu resmen ayağında tutarak arkadaşlarının yer almasına zaman tanıdı. Bir gol pası verdi ki bu turnuvanın göz bebekleri Messi, Forlan, Kaka, Ribery böyle tek bir pas bile atamadı. Schweinsteiger’den önceki maç sonrasında Alman panzeri diye söz etmiştik; Merkel büyük bir ihtimalle bu maçtan sonra isim hakkını alarak ürettiği tanklara onun adını verir. Arjantin ceza sahasında rakiplerini ipe mi dizdi yoksa imha mı etti tam olarak anlamak mümkün olmadı. Müller ve Podolski her maç bira daha parlayan futbolculardı.

Ve… Lahm. İşte gerçek kaptan böyle olunur. Turnuva öncesindeki favorim Terri’ydi. Ancak Lahm bambaşka bir futbol oynuyor. Bu turnuvanın en önemli dört futbolcusu arasına adını yazarım.

Kuşkusuz Löw!

Sonradan teknik adam olunamıyor. Maradona’dan teknik direktör yaratmak ise tam anlıyla bir fiyaskoyla sonuçlandı. Açıkçası aynı şeyi Dunga için yazmak da mümkündür.

Araya küçük parantez açacağım. Bu turnuvada duran topları kullanan oyuncuları çok yakından izliyorum. Daha Alex kadar etkili top kullananı göremedik. Dunga, Elano’yu bu takıma çağırıp Alex’i neden dışarıda bırakmış olduğunu kendisine soracak zamanı olur mu bilmiyorum. Ancak Brezilya o kadar korner ve duran topu öylesine kötü kullandı ki ister istemez bu soruyu buradan sorma ihtiyacı duyuyoruz. Bu Alex ile Elano’nun karşılaştırılması olarak anlaşılmasın.

Maradona da bu takımı bu kadar kötü kurduğu ve yönetemediği için bizim gözümüzde teknik direktörlük makamıyla bir araya getirilemiyor.

Löw on küsur sene önce Fenerbahçe başına geldiğinde de takıma çok iyi bir hava vermiş ve futbol oynatmıştı. Bu Aziz Yıldırım’ın daha başkanlığının birinci senesinde yakaladığı en büyük şanstı. Löw, Rıdvan Dilmen’e kurban edildi; Fatih Terim fırtınası eserken. Kuşkusuz şu an turnuvanın en iyi teknik direktörü durumunda.

Sonuçta çeyrek finalde Güney Amerika dörtte bir yaparak büyük hayal kırıklığı yaşatırken; Avrupa’nın yarı finale de üç takımla birlikte giriyor oluşu da hem ilginç hem de büyük başarı.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..