Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '10

 
Kategori
Anılar
 

Almanya Yazıları -6

Almanya Yazıları -6
 

Nürnberg - Eski Nürnberg


İlk Teftiş

1989 yılının güzel bir temmuz günü. Güzelim ülkem Türkiye’nin dağlarına bile çoktan bahar gelmiş olmasına rağmen Güney Almanya (Nürnberg şehri) hâlâ tam anlamıyla ısınmamış gibi. İstikrarsız bir hava hâkim. Bazen öylesine sıcak olurken bir bakıyorsunuz ertesi gün yağmurlar boşanıyor gökyüzünden.

Yaz tatili daha başlamadı. Burada yaz tatilleri eyaletlerin mevsim şartlarına göre. Kuzeyde yeni öğretim yılı ağustoslarda başlarken güneyde temmuz sonları okullar henüz kapanıyor.

[Dipnot-1: Bizde nasıl kar tatilleri varsa burada da sıcak tatilleri var. Hitzefrei. Okul idaresi uygun bir kere bir termometre koymuş. Okul Müdürü Müller Bey ya da sekreter Vogel Hanım sıcağın bastırdığını hissettikleri zaman gidip o termometreye bakıyorlar belirlenen sıcaklık aşılmışsa Müller Bey odasına geçip anfiyi açıyor, alıyor eline mikrofonu ve şu anonsu yapıyor:

-Sevgili öğretmenler ve öğrenciler bugün sıcak tâtili…
Elbette sınıflardan onlarca dilden yüzlerce “yaşasın” çığlığı.]

Giyinip çıkıyorum odamdan. Kahvaltı salonuna iniyorum. Kimseler yok. Pansiyonun sahibi Schwarz Hanım gök gözleriyle gülümseyerek selâmlıyor. Bir Türk annesi hamaratlığı ile kahvaltı sofrasını donatıyor. Tek eksik her zamanki gibi kuş sütü. Bir sandalye çekip oturuyorum kahvaltı masasına. O da karşımdaki sandalyeye oturuyor. Bakışıyoruz. Masmavi gülümsüyor. Biliyorum ne soracağını, merakını biliyorum.

-Teftişin nasıl geçti Kutsi?
-Sorma Ina. Ben aslında Türkçe- Edebiyat öğretmeniyim. Ama burada Türk Kültürü Dersleri öğretmeni olarak görev yapıyorum. Dolayısıyla Coğrafya, Müzik, Dindersi, Tarih derslerine de giriyorum. Her iki teftiş saati de Dindersi’ne rastladı.
-Daha önceden söyleyip değiştiremez miydin?
-Alman müfettişin Türkçe bilen tercümanına telefon ettim. Tercüman, önemli olanın dersi anlatma yöntemimin olduğunu söyledi.
Merakı büyüyor. Gözleri büyüyor. Dindar bir katolik olduğunu biliyorum.

-İlk teftiş saatinde konu “Arkadaşlık, Dostluk”tu. Motivasyon için aldım elime mandolini “Dostluk” parçasını çaldım öğrenciler de hep birlikte söylediler. Sonra da metne geçtik. Mâlum yöntemlerle ama öğrenciye çok söz hakkı vererek dersi bitirdim.
-Bir Alman bestesi o biliyorsun değil mi?

Gülüşüyoruz. O kilolu halinden hiç umulmayan bir çeviklikle yerinden kalkıyor. Bardağımı alıyor.

-Sözünü unutma çay getirip geliyorum, diyor.
Aynı hızla dönüyor.

-E Kutsi? Devam…
-Diğer dersin konusu abdest ve namaz. Öğrencilere bir gün önce söylediğim için bütün öğrenciler hazır aslında… Müfettiş ve tercümanı gelip arkadaki boş sıralara oturuyorlar. Müfettiş aynı zamanda Nürnberg İl Millî Eğitim Müdürü. Grosch Bey. Türkçe kuruş demek biliyor musun? Bizdeki en küçük para birimi, sizdeki fennig.

Kahkahalarla gülüyor bu açıklamam üzerine. Sanki yüzü açılıyor bembeyaz oluyor.

-Grosch kuruş ha!...
Tekrar kahkaha atıyor kolumu tutarak.
-Peki sonra?

-Önce Konyalı Hasan sınıfın köşesindeki lavaboda abdest aldı. Tam kurulanırken Grosch Bey arkadaki yerinden kalktı. Hasan’ın yanına gitti. Ona abdest aldıktan sonraki ruh hali üzerine birkaç soru sordu. Hasan da sanki ezberletmişim gibi, manevî bir haz duyduğunu, bedenine değen suyun kendisini rahatlattığını… söyledi. Grosch Bey Hasan’a gülümseyerek baktı ve yanağını okşadı yerine gitti.

-Suyun büyük gücü bu değil mi Kutsi?
-Evet. Huzur ve rahatlık sağlar.
-Peki namazı nerede kıldı öğrenci?
-Masanın birini kıbleye doğru çevirdi. Tam namaza duruyordu ki Erzurumlu Hacer İspir sırasının gözünden bir seccade çıkardı. Masaya serdi. Gerisi bilinen ritüel işte…

Inga hayranlıkla dinliyordu beni. Dersin böylece bittiğini söyleyince yarım kalmış bir şeyler varmış gibi soran mavi gözleriyle bana baktı. Sonra başını öne eğdi. Eliyle masanın örtüsü üzerinde birkaç şekil çizdi. Başını kaldırdı.

-Ya sonra?
-Öğrenciler dışarı çıktı. Ben, müfettiş ve tercümanın bulunduğu masaya gittim. Oturduk. Müfettiş tercümana dönüyordu ki ben araya girdim ve Almanca konuşabileceğimizi söyledim… Her Grosch genel bir değerlendirme yaptı karşılıklı konuştuk. Sonra da ayrıldılar okuldan. Raporu okula vereceğini söyledi. Memnun ayrıldı, diyebilirim.
-Başarmışsın işte. Haydi hayırlısı, diyor Ina.
-Yahu beni çok lafa tuttun Ina! Okula gitmeliyim.
Gülüyor.
-Hadi bakalım.

...

Dua Günü

Hızlıca dışarı çıkıyorum. Güzel bir gün. Pansiyonun karşısındaki terzi Kenan’a el sallıyor, okul yoluna koyuluyorum. Gostenhof. Getto. Adım başı Türk. Ne kadar çok Türk var, diyorum kendi kendime. 10 dakika sonra okulun demir kapısından içeri giriyorum. Kırmızı mantar yol üzerinde yürürken arkamdan biri sesleniyor:
-Kaya Bey, okulda sadece Türk öğrenciler var.

Dönüyor, bakıyorum Okulu Müdürü Müller Bey. Selamlaşıp el sıkışıyoruz. Müller Bey tam okulun köşesinde duruyor.

-Bak Kaya. Okulun son günlerinde bizim öğrencilerimiz kiliseye gider. Yıl sonuna kazasız belâsız ulaştıklarından dolayı Tanrı’ya teşekkür etmek için. Sen de topla Türk öğrencileri tiyatro salonuna. Git bir imam bul. (İmamı Türkçe söylüyor) Siz de orada dua edin.

Şaşırıyorum, şaşırıyorum çünkü bana bu teklifi yapan bir Hristiyan. Üstelik de sıkı bir Katolik.

Yürüyoruz okul kapısına doğru. Bizim öğrenciler bahçede. Yahu bu bahçe bir Türkiye! Güzel ülkem Türkiye’nin neredeyse bütün şehirlerinden yaşları, renkleri, boyları birbirinden farklı yüzden fazla çocuk. Edirnelisi de bahçede Karslısı da. Samsunlusu da bahçede Mersinlisi de… Seviyorum ben bu çocukları. Ülkemi sevdiğim gibi.

Çocuklar bizi görünce hemen koşuyorlar yanımıza. Müller Bey’le ben sanki bir çiçek demetinin içinde kalıyoruz. Neler yapmalarını gerektiğini söylüyorum. Koşarak dağılıyorlar. Biz merdivenleri çıkıp idare odasına giriyoruz. Diyanet Başkanlığı’nın gönderdiği İmam’ı arıyorum telefonla. İmama kıyafetiyle gelmesini özellikle söylüyorum.

İmam Mehmet Efendi kısa bir sürede geliyor. Cami kıyafetiyle. Müller Bey’le tanıştırdıktan sonra tiyatro salonuna yöneliyoruz.

- Hocam, diyorum, başarı, çalışmak üzerine biraz nasihat ettikten sonra bir ilâhi söylersiniz sonra da bir dua. Hepsi bu.

İmam Mehmet Efendi uygulamadan çok memnun. Çocuklar pürdikkat dinliyorlar. O davudî sesiyle okuduğu ilahi çocukları mest ediyor. Dua ile bitiriyor “teşekkür gününü.”

Öğrenciler dağılıyor. Biz Müller Bey’in odasına yöneliyoruz düşündüğü ve gösterdiği bu incelikten dolayı teşekkür etmek için…

 
Toplam blog
: 300
: 1022
Kayıt tarihi
: 13.06.10
 
 

Tarih, edebiyat, şiir, dil ..