Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ekim '11

 
Kategori
Deneme
 

Alnına ışıklar vururken

Alnına ışıklar vururken
 

 

İnsanlarımız rahat olsunlar; bilgi, kültür ve yetişmişlik seviyesine göre bilmesi, anlaması gereken şeyi bilen kimse cahil değildir. Ve aslında cahil insanlardan değil, cehaletin kendisinden, cehaleti yaratan düşünce ve anlayışlardan bahsetmek gerek. Baskı ve korkuyla,  inandırarak, kandırarak verilen bir takım inanç, düşünce ve anlayışların insanların ufuklarını kapatıp onları cehalete sürüklediği de hepimizce malum.
 
Her şeyi bilmemiz gerekmiyor. Ne kadar çok şey biliyorsak o kadar iyidir düşüncesi de doğru değil. En iyisi, lazım olan kadarını almak.      
 
Şimdi kütüphane farelerine âlim, koyunlarını gütmeyi öğrenen çobana ise cahil deniyor ki bu haksızlık. Vermediğiniz şeyi isteyemezsiniz. A’yı, b’yi öğretmeden alfabeyi soramazsınız. Tutup elinden okula götürmediğiniz kişiye cahil diyemezsiniz.
 
İnsanların bilgiye ihtiyacı olduğu doğrudur ama hayatın gayesini buna bağlamak yanlış. Bazı şeyleri yapabilmemiz için o konuda bilgi sahibi olmamız gerekiyor; hepsi bu kadar. Ne bulursan öğren, her şeyi öğren, gece gündüz oku… Benim işim var arkadaş, işim! And Dağlarına rüzgârın sesini dinlemeye gideceğim! Küflü Zerdüşt hikâyeleriyle ömrümü tüketemem!
 
Bu felsefe yüzünden kütüphane fareleri çoğalınca birilerinin oyuyla çobanın oyu bir olmaz tabii ki! Okuyanların farklı olduğu doğrudur ama mürekkep yalamış öğretmen fazilet sahibi, oduncu Rıza kör cahil olamaz. Bu şekilde, insanlarımı aşağılayarak birbirinden ayırıyorsa bilimi reddediyorum. Okumuyorum lan anasını satıyım! Prof Abidin nah alır selam!
 
İnsanın insan olmasından dolayı değişmez bir değeri vardır. Bu değer sen kötü şeyler yapmadıkça düşmez. Değerini Tanrı’nın yarattığı standardın altına feriştahı düşüremez! Üç kelime bilmiyorum diye sakın ola ki kendini hakir görme!
 
Ama elbette ona esip buna gürlemekle sorun çözülmüş olmuyor. Eğitimli olmak insanı insan yapan asli unsur değil, yaşamı kolaylaştıran artı değerdir. Yani işe yürüyerek giden birinin araba alması gibi. Balıkçılığı bilmiyorsanız sadece balıkçı olamazsınız ama insanlığınızdan bir şey kaybetmezsiniz. Okumuş olmak birilerini aşağılama vasıtası olarak kullanılamaz!
 
İyi ama okumanın faydaları da inkâr edilemez. Sahi nedir okumanın faydaları? Okuyanlar yumurtanın bayatını tazesinden ayırabiliyorlar mı mesela? ODTÜ’lü bayat yumurta yiyor demek ki. Okuyanlarda diş fırçalama oranı %87, okumayanlarda %7. Ama yani dişini fırçalamak için üniversite mi bitirmek gerekiyor? Okumamışlara diş fırçalama öğretilemez mi? Onlar nasılsa ben cahilim diye kendilerini bazı mecburiyetlerden istisna ediyorlar. Ve biz de nasılsa onlar cahil diye boş verip dışlıyoruz, kızıp söylenip olumsuzluklarına(temizlik, giyim, konuşma, yemek yeme adabı, davranış…) katlanıyoruz. Oysa okumamış olanlara da bunlar öğretilebilir.
 
Adam eline kitabı alıyor, bey oluyor; diğeri de amca… Yani böyle de olmaz ki. Okumayan var, okumak istemeyen, okuyamayan, okuması gerekmeyen… Sanılıyor ki okuma yazması olmayanlar cahil. Okuma yazması olmayanlar cahil olamaz. İlla da bir tanım gerekirse “eğitimsiz” denir ki bu da cahil anlamına gelmez.
 
Türkiye’de 10 milyona yakın insanımızın bu nedenle bir ezikliği var. Devlet, literatür, alim ve ulemalar bildiğim kadarıyla bu yanlışın içindeler. Yani eğitimsiz kişileri cahil olarak kabul ediyorlar. Cehaletin sözlük anlamı bilgisizlik ama okumamış insanlar da hayatın içinde görerek, duyarak, konuşarak sizden benden daha fazla bilgi sahibi olabilirler. Malum, okumamış âlimlere arif deniliyor.
 
Tarihte birçok örneğini gördüğümüz bireysel ya da toplumsal psikomanyak davranışlar da cehaletin ürünü. Artı okumuş insanlarda da cahilce davranışlara rastlıyoruz. Buradan cehaletin sadece bilgisizlik olmadığı ortaya çıkıyor. Sapkın inanış ve düşüncelerin savunucuları tarafından yayılması sonucu da cehalet gelişiyor ama bunların muhatapları da sonuçta eğitimsiz insanlar.
 
Sanki eğitimli olmak mecburiyetindeymişiz gibi bir şey var. Ya mesela ben ayılara özeniyor, bilmeden öğrenmeden yaşamak istiyor olamaz mıyım? Kimse hayatımız için kafasından kurallar koymasın.
 
Eğitim, yani okumuş olmak abartılıyor. Hayatta başka konu yokmuş gibi hepimizi okuma manyaklığına sokuyorlar. Okumak bu kadar önemli olsaydı yaratan bizleri üniversiteyi bitirmeden bu âleme salmazdı. Ben sevmiyorum okumayı ya! Ama adam benim yetişkinliğimi bununla ölçüyor. Senin ciltler dolusu kitapla öğrenemediğin Kuzey Kutbu’nu ben dolaşıp geldim naber!
 
Okumak, kültür hayatta bazı şeyleri yapamayan insanların sanki bu şeyleri yapıyormuş gibi kendilerini avutmalarıdır. Yani hayal yaşam, sanal hayat. ABD nerede? Kuzey Amerika’da. Başkenti? Washington. Sen şimdi Amerika’yı öğrenmiş mi oldun? Git, dolaş gel o zaman. Hudson Körfezi’de kaybolursan karışmam ama.
 
Daha önceki yazılarımızda söyledik. Okumaktan zevk alıyorsan okuyacaksın. “Ama okumuş insanlar daha saygın oluyorlar. Mevki ve para sahibi oluyorlar. Âlimin mürekkebi şehit kanı kadar değerliymiş” Boş ver ya, düzenin manyaklığı! Okumayanlar insan değil mi? Okuyan okumayan diye ayrım olur mu? Mesleğinle ilgili eğitim gerekiyorsa almak zorundasın. Bunun dışında okumak hamallıktır. Yok zekan gelişirmiş de, ufkun genişlermiş de. Mozambik’in başkentini öğrenmekle ufuk mu genişlermiş! Benim için eğitim küçük bir ayrıntı. Bir iki kitap mitap. Ben hayatı ve dünyayı seyrederek de öğrenirim. Biz okumayı böyle abarttıkça eğitimli insanlar da kendini bir şey sanıyor. Bir memurun okuması olmayan vatandaşa “Dağın ayısı” dediğini kulaklarımla duydum. Ve bu memur önemli bir kurumun müdürüydü.
 
Prof ile hamal arasında bir kütüphane rafı kadar fark vardır. Prof bir kütüphane rafı kadar fazla kitap okumuştur, o kadar. Buna dayanarak prof’un daha fazla artı değer yapacağını söyleyemezsiniz. O halde hamalı prof’un huzuruna Tanrı’nın huzuruna çıkarır gibi niye çıkarıyorsunuz? Adamı delirtmeyin! İnsanlara ısmarlama onur yükleyemezsiniz!
 
 Siz büyükleniyorsunuz onlar da küçükleniyor. Hamal ile prof’u eşit kabul etmeyen düzene lanet olsun! Niye eşit değiller? Yani isteseler eşit olamazlar mı? Bir kere hamal da prof kadar para alıyordur. Altına araba alabilir. Güzel giyinebilir. Kız babaları manyaklık etmezse göğüs dekolteli hanım alır… Ama işte çağların yobazları hamalla prof eşit olamaz demişler. Gerekçeleri de var. Prof’un yaptığı iş daha değerliymiş. Prof’un takdirnameleri, diplomaları varmış. Hamalın alnından akan bir kova teri soran yok.
 
İnsanlar bilgisiz olabilirler ama cehalet sanki başka bir şey. İnsanı tutsak eden inanç ve düşünceler cehalet gurubuna sokulmalı. Hamile kalmamak için korunmak amacıyla tavuk teleği kullanan bir kadın rahim kanseri olup hayatını kaybetti. Şüphesiz bu bilgisizlik, eğer kadın okumuş/kültürlü olsaydı bu dram yaşanmazdı. Ama burada insanların akıllarını esir alan ortalık söylentileri ve çokbilmiş cahil yobazların etkisi de yadsınamaz.
 
Cehalet bilgisizlik olarak kalsaydı sorun değildi. Hiç okuması yazması olmayan birçok kişi kendilerine ve başkalarına zarar vermeden yaşamışlardır. Ama eğitimsiz kişiler yanlış ve zararlı hatta tehlikeli düşünce ve inanışlara karşı savunmasızdırlar. Bilgileri görgüleri sınırlı olduğu için başlarına ne geleceğini hesap edemezler. İşte bu nedenle cehaletin eğitimsiz insanlar üzerinde ölümcül etkisi var. Örnek, ekonomik durumla da bağlantılı olarak üç kuruşa organlarını satan insanlar.
 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..