Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '08

 
Kategori
Öykü
 

Alo orda mısın (38)

Alo orda mısın (38)
 

http://blog.milliyet.com.tr/alo-orda-misin--37-/Blog/?BlogNo=118243

 

Nazan eve geldiğinde içi içine sığmıyordu. Babası Nazan’ı görünce yerinden kalkarak kızına sarılıp öperken, “aman da benim prensesim akşamlara kadar sınavlara hazırlanırmış” dediği zaman Nazan ne diyeceği bilemedi.

Onların, “bu saate kadar nerde kaldın” diye kızacaklarını düşünürken hiç de düşündüğü gibi olmadı. Belli ki kızlarının Ayça’yla birlikte sınava çalıştığını düşündükleri için tepki göstermiyorlardı.

Annesi, “yorgun görünüyorsun yemek yiyelim odana çık dinlen” deyince Nazan, “üstümü değiştirip geliyorum” diyerek odasına çıktı.

Başka zaman eve on dakika geç gelince kıyameti koparan anne babası nasıl oluyordu da hiç ses çıkarmıyorlardı. Bunları düşünerek bir taraftan da üstünü değiştiriyor odasındaki eşyalarına göz gezdiriyordu.

“Allah’ım bunların hangi birini bavula sığdıracağım hepsi lazım bunların” diye düşündü. Gündüz olanlar onu çok sarsmıştı, artık hiçbir şey düşünemez olmuştu. Üstünü değiştirdi ellerini yıkayıp masaya geldi.

Annesi her zamanki gibi yine çok güzel yemekler hazırlamıştı. “Ben yemek yapmayı da bilmem” diye geçirdi aklından. Hem okul hem evlilik nasıl yürüyecekti. Kara kara düşünürken annesinin sesiyle irkildi, “neyin var hasta mısın çok dalgınsın” diyordu. “Hasta değilim anne iyiyim sadece biraz yorgunum” dedi

Babası, “artık ne çalıştıysan onunla gir sınava. Son gün çalışmana gerek yok biraz beynin dinlensin. Hatta Murat’la birlikte biraz vakit geçir. Son zamanlarda çok çalıştın bunu hak ettin deyince Nazan ağlamamak için kendini zor tuttu. Onlara yalan söylemişti, “öğrendiklerinde ya beni hiç affetmezlerse…” diye düşündü.

“Yarın okuldan sonra Murat’la zaman geçiririm. Gecikirsem merak etmeyin, akşam Murat bırakır” diyerek yalanını en aza indirmeye çalıştı. Böylece daha az yalan söylemiş olacak vicdanını rahatlatacaktı.

Babası, “tamam ama telefonun sürekli açık olsun” diyerek birlikte zaman geçirmelerini onayladı.

Nazan yemeğini yedikten sonra izin isteyerek odasına geçti. Başı çok ağrıyordu. Sevinmekle üzülmek arasında gelgitler yaşıyordu. Dolabının kapaklarını açtı çekmecelerini açtı. Kıyafetlerine baktı en önemlilerini doldurmaya başladı. Bavul dolmuştu ama alması gereken daha çok eşyası vardı.

Sessizce gidip annesinin odasından bir bavul alarak geldi. Bu bavul daha büyüktü içine daha çok eşya sığdırabilirdi. Kalanları da bavula koyduğunda artık dolu dolu iki bavulu olmuştu. Şimdi tek derdi sabah kimseler görmeden onları dışarı çıkarmaktı.

Tam o sırada çalan telefon imdadına yetişti. Arayan Murat’dı. “Aşkım seni çok özledim” diyordu. Nazan ise eşyalardan bunalmış halde, “iki bavul yaptım ama sabah nasıl kimse görmeden kapıya çıkaracağım hiç bilmiyorum” diye mızıkladı.

Murat, “telaş yapma ben geç vakit gelir bavulları alırım, sabaha rahat çıkarsın evden deyince Nazan’ın da aklı yattı. Şimdi kendini daha rahat hissediyordu. Yatağına uzandı saatlerce konuştular.

O ara Nazan’ın gözü saate ilişti Heyecanla, “Murat gece yarısı olmuş, bizimkiler çoktan yatmışlardır gelebilirsin” deyince Murat evden hemen çıkacağını, geldiğinde telefonu çaldırdığında bavulları kapının dışına koymasını istedi.

Bir süre sonra gelen telefonla Nazan panik içinde bavulları kapının dışına çıkardı. Sabah da kimselere görünmeden erkenden evden çıkarak Murat’la buluştu. “Bizimkiler görecek diye çok korktum” dedi.

Murat, “düşünme şimdi bunu bavulları eve götürelim yerleştirelim, alışverişi öğleden sonra yaparız” dedi ve eve doğru yol aldılar...

 
Toplam blog
: 1929
: 661
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

  Hayatı ciddiye almam, emeği çok ciddiye alırım. Dünyanın en vazgeçilmez üçlüsü; çocuklar, çiçek..