Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '09

 
Kategori
İzmir
 

Alsancak da Üçbeş Tur

Alsancak da Üçbeş Tur
 

****


Bildiğiniz ya da bilmediğiniz üzere, bizim evde sarı bir bilge var. (bknz.galerilerim) Sarı bilge hayat uzmanıdır. Bize kendi yaşam felsefesiyle hayat dersleri verir. Biz de o hayat derslerini bazen alırız, bazen de kafamızın dikine dikine gideriz.

Fakat bu sarı bilge kesinlikle evden çıkmamızı istemez. Kendisi evden dışarı adımını atmıyor ya! Ama yine de beni özgür bırakır. “İstersen çık git, ben dört ayağımın üzerinde de durabilirim” diye tavır da yapar, raconunu da atar icabında.

Ben de geçen haftadan beri soğuk soğuk diye dışarı çıkmamaktan oksijensiz kaldım. Beynimin oksijene ihtiyacı var. Giyindim, kara gözlüklerimi taktım ve dışarı çıktım. Ben yaz kış karagözlük takanlardanım. İnsana kuulll bi hava katıyor. Yüzümü astım. Bi zamanlar bi şarkı vardı. “Gülümserim gülümserim, içim ağlar gülümserim.” diye. Benimse tam tersi. Yolda gördüğüm her şeye gülüyorum. İnsan bu kadar da güler mi? Yoksa delirmenin alâmeti bilmem? Hıı nerede kalmıştım, suratımı asıp caddelerde yürüyorum. (Kuuulll görünmek için)

Canım bugün hem bohem takılmak hem de kitapçılarda dolaşmak istedi. Vınn soluğu metroda aldım. Bendeniz acayip bi su içerim. Metroda da susadım. Metrodaki asli görevi “sarı çizgiyi aşmayın” demek olan görevli şahıs “lütfen su içmeyin” dedi. “Neden?” dedim. Metroda alentirik akımı varmış da o yüzdenmiş. “Ne yani dedim, içmeyeyim de susuzluktan öleyim mi? dedim. Aynı gaddarşahıs “o senin sorunun” dedi. Bu kadar da gaddarşahıslık olmaz, yani. Bütün kitaplar, romanlar, şiirler insan sevgisi ile doluyken, bu gaddarşahıstaki insan sevgisizliğini anlayamadım. İçtim suyumu. Bi de gittim sarı çizgiyi aştım. Bu sarı çizgi olayı içimde ukteydi zaten. Sarı çizgiyi aşmak, “acı eşiğini” aşmak gibi bişeydi benim için. “Lütfen sarı çizgiyi aşmayın” dedi aynı gaddargörevli. “Neden?” dedim. Aşağıya düşebilir mişim. Sen dedim “biliyo musun? Ölmeden önce yapmanız, görmeniz gereken 101 şey diye bi kitap var.” “Haaa” dedi. –Bu haaa hangi manadaydı, bilmiyom. Olumlu mu olumsuz mu?- “Evvett efendim” dedim. Şu an kendi listemdeki “ölmeden önceki, yapmanız gereken 101 şeyin, birincisini yapmış bulunuyorum. Sırada bilmem neredeki domates fırlatma yarışması var. Listede onu ikinci sıraya aldım. Kısmetse domates fırlatma festivali zamanında gidicem gâvur ellerine” dedim. Gaddargörevli bana iyice gıccıkgil oldu. O sırada metronun vagonu önümde durdu Allahtan. Hemen süzüldüm.

İki dakika sonra Çankaya’nın insan selinin içinde bir damla olarak yürümeye başladım. Amerikan Kültürün oralarda bizim eski Konak Belediye Başkanını gördüm. Yaşlanmış ve epey kilo almış. Saçları beyazlamış. (Teoman’ın şarkısındaki gibi olmuş) Amannn çok üzüldüm. Ama yine de mafyavari yarasa paltosunu giymiş yarasa gibi savurararak ve cep telefonunu kulağına dayamış –nereye dayanır ki, buruna değil elbet bendeki de lafff- çok meşgul havalarında bağırarak konuşuyor. İktidardan düşmek de herhal böyle bi şey dedim.

Belediye çiçek ihalesi açmış, herhal. Hummalı bi şekilde ortalığa çiçek ekiliyordu. Kremapastanelerine semtin krema takımı oturmuş, yapay sarı saçlarının dibinden siyahları çıkmış hatungiller tayfası her zamanki gibi dedikodu yapıyorlardı. Belki de onlardan biri almıştı ihaleyi. Şimdi ellerini ovuşturup, göbeğini gerimgerim geriyordu.

Yine dayanamayıp bi autlet dükkâna girdim. Her şey çokçok ucuz ve güzeldi. Bir iki yazlık yatırım yaptım. Sonra ver elini kitapçılar…

YKY ye girdim. Güzeldi ama çok hijyen falandı. Pekçok fazla sarmadı. Sonrasında yanındakine girdim. Şahaneydi kısaca. Hiçbi yerde bulamadığım dergimi aldım. Kitapları inceledim. İncelerken “tüüü ne pahalı be bunlar, böööle” diye hayıflandım. Bi de şaane müzik dinledim. Dükkândan çıktığımda sanki ben başka bi gezegendeymişim gibi geldi. O insan seli, o karmaşa, beni benliğimden alıyordu nerdeyse. Biraz daha ilerleyip başka bi kitapevine girdim. Vaaaayyyy burası neymiş bööleeee. Züpperötesi. Müzik harika, o kadar çok çeşitli kitaplar vardı ki? Tekrar bi daaa züpperötesi. Ne kadar kaldığımı hatırlamıyorum. Veeee buradan çıkınca da benliğim altüst oldu? Gezegenden koptum. Dünya seline aktım.

Kestane kebapçılar vardı ama başlarında yemesisevapçılar yoktu. Yemesisevap olayı gece sinemadan çıkınca daaaa bi güzel olur. O yüzden almadım.

Dönüşte ihale çiçekleri ekimine devam ediliyordu. Seyredeni de çoktu….

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..