Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Nisan '12

 
Kategori
Güncel
 

Altan abimiz; bizim için bir şövalyelik, lütfen!

Ahmet Altan’dan ricamdır. Zamanın ruhuna uygun olarak canı istediğinde Başbakan ile en sert polemiklere girmekten imtina etmeyen,  Altan’ın deyimiyle “şövalye ruhlu  başbakan”ımızdan şövalye ruhlu Altan abimiz bi istirhamda bulunsa; canhıraş bir biçimde savundukları 12 Eylül referandumu sonrası biz garip/gureba kamu emekçilerine reva görülen açlık sınırında yaşamaya şöyle yüksek sesle bir itiraz ediverse!

 

Basın tarihine geçecek dönüşüm ile Başbakan’ın himayelerine aldırdığı Aliş’in tırnağı kadar değer verse mesela. Lanet 12 Eylül faşizminin (Görüşlerini çok paylaşmasam bile, Balbay’ın dediği gibi” solkırım uyguladığı) biz emeği ile yaşamaya mahkum olanları biçtiği gerçeğinden yola çıkarak ve referandum sürecinde Altan’ın omuzdaşı olan Sabah gazetesinin döşediği “Kamun hakem kurulu olsaydı memur %18 daha fazla maaş alacaktı” haberine Thetarfaf gazetesinde bir haklı manşet döşese, delikanlılığına biz garip gurebalarda saygı duyup Altan’ın taktığı silindir şapkaları çıkararak saygı duysak(!)  diii mi?

 

Altan’ımızın bu satırları karalamamıza neden olan yazısına bakıp söyleyeceklerimize sonra devam edelim, “Erdoğan’ın siyasi kararlarının çoğunu eleştiririm, onunla mahkemelik olacak kadar sert sözler de söyleyebiliriz ama ben onun içinde bütün bunlara rağmen “vicdan sahibi delikanlı” bir yan olduğuna da hep inandım.

O yanını hep sevdim.

Bunu bir kez daha görmek beni sevindirdi.

İnsan, sadece dostlarının değil kavga ettiklerinin de değerli olmasını ister.

O değer, kavgayı da anlamlı kılar.

Erdoğan, kavga etmeye değer bir adam.

Bir çocuk için her belanın ortasında içi titreyebilen biri.

Ben, şövalye romanlarıyla büyüyen bir kuşaktanım, şövalyeliğin ve bunun bizim hayatımızdaki karşılığı olan “delikanlılığın”, “kabadayılığın” kıymetini bilirim, hayatın içinde bu değerlerle karşılaşmaktan hoşlanırım.

Biraz sonra birbirlerini öldürecek de olsalar, iki adamın kavgadan önce birbirlerini saygıyla selamlamasını severim.

Bir kavganın ortasında, Başbakan Erdoğan’la ona belki de en sert şekilde muhalefet eden bu gazetenin bir çocuğun hayatı için yan yana durması, bende şövalye filmlerini seyrederken hissettiğime benzeyen bir duygu uyandırdı.

Erdoğan, ona her zaman yakıştığını düşündüğüm biçimde şövalyece davrandı.

Ve, bize çok önemli bir gerçeği gösterdi...

Eğer bu ülkede küçük bir çocuğun başı derde girerse, bu ülkede o çocuğun yardımına koşacak bir başbakan var.
Bu, benim için de, bu ülke için de çok önemli bir güvence.

 

Vay be!

Şövalyeye bak diyesi geliyor insanın, bi an kendini kaptırıp moda olduğu üzere 28 Şubat sürecinde Fadime Şahin olarak bulması şans gibi gözüküyor/kalıyor yani. Aman, aman Allah korusun, lazım değil!

Altan şanslı!

Memleket iki şövalyenin  yengi/yenilgisi üzerine kurgulanıyor.

 

 Güvence(!) şövalyeleri diye tarihe bir armağan mı not etsem, ettim bile!

 

 Altan abimiz, “Eğer bu ülkede küçük bir çocuğun başı derde girerse, bu ülkede o çocuğun yardımına koşacak bir başbakan var.” diye vicdanı rahatuyuyabiliyor!

 

Altan abimiz, sayın şövalyemiz; masal iyi hoşta; gele, gele derslerde ‘salavatmtaik’ tuşlayan geleceğin “dindar/kindar nesil” 3X4 şeysine, geldik diyeceğim, demiyorum şimdilik! Derin konulara girmeyelim şövalyeyi bozar!

 

Yazıya rica ile başladık kısa keselim, malumunuz olduğu üzere 12 Eylül faşizmi/darbesinde sendikalar kapatıldı.

 

12 Eylül referandumu sonrası ise “yetmez ama evet” dediğiniz süreç başarılı oldu, hormonlu/yandaş sendikaların borusunun öteceği gerekli kurgu yapıldı. Gelinen süreçte insanca yaşayacağımız, insan onuruna yakışır bir sonuç alma olasılığımız sıfır!

Siz şövalye Altan olarak; Thetaraf gazetesine bir sekiz sütuna manşet döşeseniz, zabah şeyisini de utandırsanız,  söz veriyorum ilk defa paraya kıyıp “şövalyelik(!)” edeceğim!

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..