Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Şubat '10

 
Kategori
Siyaset
 

Altı ok, bir parti simgesi değildir…

Altı ok, bir parti simgesi değildir…
 

Osmanlı padişahına öz kardeşlerini zindanlarda boğdurtabilen iktidar hırsı, uygar görünümlü demokratik bir tülün ardına gizlendiğinde neleri yapabilir; neleri yapamaz?.. Bir de bu pencereden bakın günümüzün siyasal gündemine… Ne görüyorsunuz? Televizyon ekranları üzerinden sürdürülen didişmeyi eşelediğiniz zaman, günün “çağdaş” sultanlarının neler yapabileceğini zihninizde canlandırabiliyor musunuz?

O zaman Erzincan Başsavcısına yaşatılan kadere şaşırmaz; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 1. Ordu’sundan başlayarak, Deniz Kuvvetleri’ne, oradan 3. Ordu’ya ve derken Ege’ye doğru yayılan kuşatmanın karşısında apışıp kalmazsınız…

Üniversiteleri saran, Yargıtay Başkanı’na “Ateş Bacayı sardı” dedirtebilen, bu ülkenin genelkurmay başkanlarını, kuvvet komutanlarını temellendirilmemiş sorgulamalara muhatap edebilen bu istikrarlı tırmanışı kanıksar, oturduğunuz köşenize daha da bir yerleşir, olup/biten her şeyi dibine kadar hazmeder ve ülkenizin karartılan ufkuna doğru gerinir, tünersiniz… Bir ülkenin sınırlarını asker bekler… Ama o ülkenin Cumhuriyetini, hukuk devletini ve rejiminin temel ilkelerini halk korur; halk savunur; halk geliştirir…

Atatürk ilkelerinin [gerçekten] savunucusu muyuz? Peki, Atatürk ilkelerinin özü ve esası olan 6 OK birer birer kırılıp, çöpe atılırken neredeyiz?

Hayır… 6 OK bir siyasal partinin bayrağındaki simge değildir. 6 Ok, Cumhuriyet devrimlerimizin temel direğidir. Özü ve esasıdır. 6 Ok simgesinin CHP bayrağındaki mevcudiyeti, bu partinin Cumhuriyeti kuran “tek parti” olmasının zorunlu bir sonucudur. Cumhuriyet devrimi, kendisini o dönemde var olan tek siyasi parti içinde bu biçimde ifade ederek, simgeleştirmiştir. Çağdaş Türk aydınının gerçekten Cumhuriyet değerlerine bağlı bir Atatürk devrimcisi olmasının mihenk taşı, sözünü ettiğimiz bu ilkelere olan [düşünsel ve eylemsel] bağlılığı ile doğru orantılıdır. Ve bu bağlılığın, durağan, pasifize edilmiş, neme/lazımcı bir nitelik taşıması da ayrıca mümkün değildir. Çünkü Atatürkçülük, eylem adamı olmak demektir. Çünkü Atatürkçülük, emperyalizmin tuzağına düşmüş miskin bir ortaçağ imparatorluğundan, aydınlanmış bir topluma doğru devrimsel nitelikli sıçramalarla yükselen, yürüttüğü antiemperyalist mücadele ile Dünyanın tüm mazlum uluslarına önderlik etmiş olan bir düşünce ve o düşüncenin rehberliğinde sürdürülen bir dizi eylemin adıdır...

Atatürkçülük, masa başlarında tartışılan akademik bir nosyon ya da siyaset arenası için üretilen bir nutuk malzemesi değildir… Tam tersine, rasyonel aklın, tam bağımsızlık ilkesinin, halktan yana adil bir düzenin ve bu ilkelerle çerçevelenmiş olan demokrasinin egemenliği için sürdürülen mücadelenin pratiğidir. Bu pratik, hepimiz için olağanüstü değerde bir kültür mirasıdır. Toplumca yaşamakta olduğumuz bu karanlık günlerin içinde yolumuzu aydınlatacak olan gerçek bir hazinedir… Bu hazinenin önemini ve değerini Türkiye’nin düşmanları çok iyi bilmektedirler. İşte bütün mesele, bu gerçeğin halk tarafından da iyice anlaşılması ve örgütlü mücadeleye rehber kılınmasıdır…

http://www.soruyusormak.com/ http://www.dnm-ler.com/
 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..