Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Kasım '20

 
Kategori
Spor
 

Altı Yıllık Kabustan Uyanış

 
Aralık ayı İngiltere'de yine yoğun maç trafiğiyle geçmiş ve sezon başında hovardaca yapılan puan kayıpları nedeniyle Arsenal, 2014 yılını zirvenin uzağı bir konumda tamamlamıştı. Yeni yılın ilk günleri Etihad Stadı'na geldiklerinde bir önceki sezon 6-3 kaybedilmiş maçın gerginliği vardı. Nasıl olmasın koskoca Arsenal, önceki yıl lig maratonunda yarıştığı City ve Chelsea'den 6, Liverpool'dan 5 gol yemiş, tek golle yenik ayrıldığı Manchester United karşısındaki 8-2'lik felaketi de hafızasından henüz atamamıştı. Şimdiki kadrosundan sadece Bellerin'in forma giydiği, kulübesinde efsane teknik direktörü Arsene Wenger'in olduğu maçta City'yi deplasmanda 2-0 yenen Arsenal'e gönül verenler altı seneye uzanacak bir hasretin ilk akşamında olduklarından habersiz zafer sarhoşluğu içerisinde günü mutlu tamamlıyorlardı. Zaten uzunca süredir şampiyonluk göremeyen bir kitle ara sıra da olsa gelen bu tür büyük galibiyetlerle avunmaya çoktan başlamıştı bile. 
 

Uzun yıllar Arsenal ile Manchester United arasında gidip gelen zirve yarışı, önce Chelsea ardından Manchester City'nin zenginleşmesi, hep oralarda olan ama Klopp gelene kadar bir türlü en tepeye çıkamayan Liverpool ve son 10 yılda doğru hamleler yaparak büyüyen Tottenham'ın katılımıyla İngiltere'de "Top 6" denilen bir rekabete dönüştü.  Şampiyonluğun tekelleşmeye başlamasına çare bulamayan ve gerekli rekabet ortamını yaratamayan diğer dört büyük lige inat, İngiltere'de tam altı takımın maçları futbolseverleri bu lige çekiyor. Zaten genelde iyi futbolculara sahip bu takımların birbirleriyle karşı karşıya geldiği toplam 30 lig maçı, maç günleri çoğu futbolsever için ziyafete dönüşüyor. Otuz maç diyoruz ama bu takımlar birbirlerine Şampiyonlar Ligi finallerinde bile rakip olabildiklerinden, kupa maçlarıyla birlikte sayı bazı yıllar 50'lere bile ulaşabiliyor. Günlük form grafiklerine göre her takımın her takımı yenebildiği bu keyifli eşleşmelerde Londra'nın kırmızı tarafı biraz zayıf halka gibi kalıyor son dönemde. Zira sahasına gittiği ezeli rakiplerine çoğu kez boyun eğen, bazen fark yiyen, en fazla beraberlik kopartabilen bir Arsenal takımı vardı dün geceye kadar. 

Konuk olduğu son yirmi dokuz "Top 6" maçında hiç kazanamayan Arsenal, 10 kez berabere kalıp, 19 kez taraftarının boynunu bükmüştü. Bunda sezon planlamalarının da etkisi büyüktü elbet. Keza rakipler sağlam savunma kurgularına rağmen bir de çapa diye tabir edilen kesici orta saha oyuncularını kadroda barındırırken, estetik kaygılardan ödün vermek istemeyen Arsene Wenger helva kıvamında defans hatları kurup, kırılgan orta sahasıyla çıktı çoğu deplasmana. Sol Campbell ve Patrick Viera sertliğini bir türlü oluşturamayan Wenger, Henry-Bergkamp kadifeliğinde olmasa da teknik hücum ayaklarının yaratıcılıklarından yeterince istifade edememiş oldu. 

 

"Stat yapıyoruz" bahanesiyle harcanmayan paralar, rakiplerin elini korkak alıştırmadan yaptığı yıldız transferler nedeniyle kapanması zor kadro farklılıklarına yol açtı. Bu kıtipiyoz tutum nedeniyle kaybedilen şampiyonluk ve Şampiyonlar Ligi gelirleri, küstürülen taraftarla birlikte azalan ürün satışları, düşüşe geçen itibar ve bunun sonucunda ayrılmak isteyen yıldızlar, transfere soğuk bakan yeni oyuncular gibi olumsuz geri dönüşler Wenger'i istenmeyen adam konumuna düşürdü.

Ancak zamanında büyük işler yapan Fransız teknik adamın bıraktığı bu enkazı kaldırmak o kadar kolay değil. Kendisinden sonra gelen Unai Emery aranan kan olmadığını kısa zamanda hissettirerek yerini çaylak teknik direktör Mikel Arteta'ya bıraktı. Ustası Guardiola'dan öğrendiklerini şu ana kadar kulübe aktarmayı başarsa da Arteta'nın yapabilecekleri sınırlı. Elinde genç ve potansiyeli olan bir kadro olmasına rağmen açılan makas nedeniyle rakiplerin seviyesine çıkabilmek zor. Ancak yine de daha yedi haftası geride kalan ligde üç zorlu deplasmanı tamamlamışken dört puan geride olmak başarı sayılabilir. Evdeki Leicester yenilgisi de olmasa gayet iyi bir başlangıç diyebilirdik ama sahasında bu tarz maçları kaybetme lüksü yok Arsenal'in. Neticede 100 puan seviyesine çıkmış bir şampiyonluk baremi Demokles'in Kılıcı gibi duruyor orada. Yani kafasının üzerinde üzeri taçlı Premier League kupası kaldıran bir Arsenal teknik direktörü görmek yakın zamanda pek olası değil.

 

29 maçlık lanetli seriye Manchester United gibi kendilerine en yakın seviyedeki takımla son vermeleri gelecek adına umut verici bir gelişme olsa da bundan sonra her "Top 6" deplasmanına rahat gidecekleri anlamına gelmiyor elbet. Zira daha 1 ay öncesinde oynayıp yine kaybettikleri Liverpool ve City karşılaşmalarındaki sergiledikleri futbol büyük takıma yakışmayacak seviyedeydi. Pandemi sonrası seyircisiz ortamda oynadıkları dört derbiyi kaybetmenin ardından United önünde kazanmak çok zor değildi. Zira Kırmızı Şeytanlar bir zamanlar kalesi olarak gördükleri Old Trafford'da bu sezon lig maçı kazanamayıp bir de Tottenham hezimeti yaşadı. Yani kabus seriyi bitirmenin en kolay yolu seyircisiz ve güçsüz yakaladıkları United maçıydı ve penaltı golüyle de olsa bunu başardı Arteta'nın öğrencileri. Şimdi önlerinde üç başaltı takım olan Aston Villa, Leeds ve Wolverhampton maçları var ki bunları kayıpsız atlatabilirler ve Aralık başındaki Tottenham deplasmanından da hasarsız dönebilirlerse o zaman umutlu cümleler sarfedebiliriz. Şimdilik temkinli olma zamanı. 

 

https://jeneriklikpaslar.blogspot.com/

 
Instagram:  jeneriklikpaslar

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 24
: 69
Kayıt tarihi
: 07.09.20
 
 

Başta futbol olmak üzere çeşitli spor karşılaşmalarını takip eden, müziği, sinemayı, tiyatroyu, s..