Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Altın bulan eşek

Altın bulan eşek
 

Altını koklayarak bulan eşek


Altını koklayarak bulan eşek!

Ben Anadolu’daki bir ilde emekli olmayı bekleyen bir polis memuruyum. Geçen gün öyle bir olayla karşılaştık ki gözlerimize inanamadık. Baştan söyleyeyim isimler sahte ne olur ne olmaz daha emekli olmadan sürülmeyelim.

Neyse, olay özünde çok basit. Beş genç gecenin bir yarısı bir eşekle mezarlıkta basılıyor. Çok basit değil mi? Düşünsenize medyanın haberi olsa olaydan. Dinini tam olarak yaşayan bir siyasetçinin oğlu da işin içinde. Tam bir siyasi bomba. Düşünsenize o ünlü siyasetçi bir daha insanların yüzüne nasıl bakacak? Oğlunu nasıl savunacak? Bir genç gece yarısı bir eşekle ne yapar? Sormazlar mı adama!

“Bunlar gençtir hani ilk cinsel deneyimlerini yapmak istemişlerdir” diye düşündük ama gençleri sorguladıkça iş bambaşka boyutlara ulaştı.

Efendim bu beş kafadar ailelerinden gizli olarak kendisi küçük ama adı büyük şehrimizde yüzyıllardır babadan oğula geçerek anlatılan Bizans altınlarını arıyorlarmış. Hani bende buraya ilk geldiğimde içimden bu ganimeti bulmak geçmedi dersem yalan söylemiş olurum. Az da değil yaklaşık 2 ton altın.

İlk önce detektörlerle altının bulunduğu söylenilen Cumaovası köyünde araştırma yapmışlar ama nafile. Gömüden eser bile yokmuş. Sadece bir, iki tane sikke bulmuşlar o kadar. Bunlar genç ya hemende pes etmiyorlar, her hafta sonu köye gelmeye başlamışlar. Köylüler ilk başta bunlardan şüphelenmiş fakat ilimizde bulunan tek üniversitenin arkeoloji bölümünde öğrenci olduklarını söyleyince hiç kimse işlerine karışmamış.

Aradan tam 5 ay geçmiş, geçmiş diyorum o siyasetçinin oğlu Ali öyle söyledi. Zaten bu altın çetesinin ya da altın kardeşliğinin başında o varmış. Babasının arkası var ya! “Ayın olacağına dayın olsun” hesabı...

Ali konuştukça biz dinliyor, biz dinledikçe Ali konuşuyordu.

Geçen hafta televizyon izlerken akıllarına bile gelmeyecek bir fikirle havalara uçtuklarını anlattı. Haberde İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü’nün okullardaki uyuşturucuyu durdurmak için kendi fikri olan “Arı” projesini duymuşlar.

Bende ilk duyduğumda kulaklarıma inanamamıştım. Müdür arıları alıp uyuşturucu koklatacak ve sonra okullara salacakmış. Okulda gezen arı da hangi öğrencinin üzerinde uçar ya da konarsa, o öğrencinin uyuşturucu kullandığı anlaşılacakmış. Ali bunu duyunca aklına müthiş bir fikir gelmiş. Fikrinin doğru olduğuna o kadar inanmış ki sorguda anlatırken bile hâlâ gözlerinin içi parlıyordu:

-Televizyondaki haberi izlerken dedemin bana çocukken anlattığı bir hikâye aklıma geldi. Hikâyede dağda aç kalan bir adamı armut ağacının kokusunu alan eşek kurtarıyordu. İşte o an aklıma bu fikir geldi. Hem bir arı koklayarak uyuşturucu kullanan bir çocuğu bulabiliyorsa, biz de eşeğe altın koklatarak yüzyıllardır gömülü olan altınları bulabilirdik. Hemen fikrimi arkadaşlarımla paylaştım fakat bana ilk önce inanmadılar. Sonra inandılar.

Hafta sonu sözleştik ve Cumaovası köyüne geldik. Önceden plan yaptığımız için herkes yanında fazladan bir çanta getirdi. Plana göre köylüden bir günlüğüne eşyamız fazla olduğu için eşek kiralayacaktık. Köylü bizim arkeoloji öğrencileri olduğumuzu sanıyorlardı. 50 YTL’ye eşeği kiraladık biraz fazla oldu ama...

Köyden uzaklaşınca yine plana göre yanımızda getirdiğimiz altınları eşeğe koklatmaya başladık. Ama öyle sap gibi koklatmadık.

Bir altın bir meyve derken iki kilo aldığım armut bitiverdi. Ve böylece de bizim eşeğe son kez altını koklattık ve beklemeye başladık. Beş, on derken tam iki saat geçti ve eşek yerinden kıpırdamadı. Bizimkiler bana kızmaya başladı, “çok armut yedirdin” diyerek. Ben de haklı olduklarını düşünürken eşek yürümeye başladı, biz de arkasından...

Bir seviniyoruz görseniz havalara uçuyoruz. 10, 20, 100 metre derken eşek durmaz oldu gittikçe gidiyor. Köyden bayağı uzaklaştık. Ormanlık arazilerden geçtik. Böylece biz tam 6 saat dolaştık. İnatta var. Bırakmadık eşeğin peşini. Akşam olmaya başlayınca da umudumuz kırılmaya başladı. Bir ara bırakmayı düşündük bu işi ama eşek durmaz oldu. Beş kişi üzerine bindik yine de durduramadık.

Sorgu odasında benle beraber bulunan tüm polisler gülmeye başladı. Komiser Hasan gülerek, “Mezarlığı anlat oğlum” dedi.

Ali devam etti:

-Böylece dolaşırken bizim eşeğin çok büyük bir yuvarlak çizerek bizi başladığımız nokta olan köy mezarlığa geri getirdiğini fark ettik. İşte o zaman sinirlenerek hepimiz birden eşeği dövmeye başladık. Ben, Yusuf ve Muhammed hayvana tekme atarken Recep ve Kemal ellerindeki fenerlerle eşeğe vuruyordu.

Birden herkes kahkahalarla gülmeye başladı. Ali ve arkadaşları da gülüyordu.

- Sadece Recep ve Kemal'de fener vardı. Gece olduğu için dikkat çekmeyelim dedik.

Ben araya girdim:

-Dikkat çekmemek mi? Bütün köylü fenerleri görmüş oğlum. Jandarmaya haber vermişler.

-Yaaaa. Demek bizi fenerler ele verdi.

-Hadi sen anlat.

-Tamam. Eşek koşarcasına kendini mezarlığa atarak bir mezarın başında durdu ve mezarı başladı koklamaya. Biz hayretler içinde eşeğe bakmaya başladık. Elimizde bulunan fenerlerle mezara bakınca birden gömünün burada olabileceği aklımıza geldi. Hem bizim insanımız “Günahtır” diye burayı kazmak aklına gelmemiştir. Tam kazıya başlayacaktık ki bizi jandarma bastı.

İşte küçük ilimizde büyük adamların binbir ricalarla ve para dağıtmalarıyla medyadan sakladıkları büyük olay bu. Bizi anlatmayalım diye susturdular ama sizi susturamazlar...

 
Toplam blog
: 27
: 890
Kayıt tarihi
: 27.12.07
 
 

İletişim fakültesi mezunuyum. Medya sektöründe çalışmaktayım. Yazı yazmayı seviyorum ..