Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '07

 
Kategori
Sinema
 

Altına Hücum Ve Charles Chaplin

1889 yılında Londra’da bir sirk oyuncusunun oğlu olarak dünyaya gelen Charles Spencer CHAPLİN, altı yaşında iken sahneye çıkarak Vodvillerde rol alır. 1919 yılında Fred Karno Vodvil topluluğu ile Amerika’ya gider. İlk defa "Otomobil Yarışı" adlı filmdeki küçük rolüyle beyaz perdede görünür. "Şarlo" karakteriyle toplumu hicveder. Chaplin, "altına hücum", "sirk" , "şehir ışıkları" , "büyük diktatör" gibi filmleriyle sinema dünyasının unutulmazları arasındaki yerini alır.

Sessiz sinema kuşağının en başarılı örneklerinden biri de şüphesiz onun "Altına Hücum" adlı eseridir. Chaplin bu film de zengin olma ümidiyle Alaska’daki altın madenlerine hücum eden binlerce insanın yaşadığı zorlukları anlatmaktadır. Şarlo’da bu binlerce maceraperestten biridir. Ne var ki fukaralığı nedeni ile diğerleri gibi yolculuğu boyunca ihtiyaç duyacağı alet, edevat ve erzak türü donanıma sahip olmadan başlar yolculuğuna. Alaska’nın kar ve buzullarla kaplı dağlarında tek başına ilerlemektedir. Ortanın biraz üzerindeki boyu ile şarlo şaşkın fakat kararlıdır. Yorgun ama yine de çeviktir. Elindeki bastonuna yaslanırken kara saplanıp yuvarlansa da hemen çabucak doğrulmaktadır. Esen rüzgar, başındaki eskimiş melon şapkayı metrelerce öteye fırlatıp atsa da o, bir çırpıda koşarak vücudunun ayrılmaz parçası olarak gördüğü bu şapkayı alıp başına koymaktadır. Sıska bedeni ile Alaska’nın dondurucu ayazı arasındaki tek şey, kullanılmaktan iyice yıpranmış ve nerede ise çaputa dönmüş, paltomsu şeydi. Ayaklarındaki büyük eski pabuçlar, o yürürken uçları biri doğuyu diğeri batıyı görecek şekilde hep dışa dönük olarak adımlanırdı. Şarlo yolculuğuna tirajı komik pek çok gelişmeyle birlikte devam eder.

Filmdeki unutulmaz karelerden biri de, onun maden işçilerinin vakit öldürmek için gittiği bir bara girdiği sahnedir. Arkadaşıyla birlikte zengin bir altın damarını bulduğunu düşündükleri bir anda yaşadıkları talihsizlikten dolayı bunu kaybettiklerine inandığı bir dönemdir bu. Teselliye ihtiyacı vardır. Yalnızdır. Üstelik hayalperest insanların rekabet ve ihtiraslarıyla birbirlerini acımasızca hırpaladıkları bir ortamdır burası. Hiç kimseden beklentisi yoktur. Eğlenmekten çok, soğuktan korunmak için sığınmıştır buraya. Ayağındaki pabuçlardan birini yitirmiş, çıplak ayağını bir bezle sararak örtmüştü. Beline oturmayan pantolonu düşmesin diye elleri cebinde dolaşmak zorundaydı. Kimseye görünmeden tenha bir köşeye sızmaya çalışsa da başaramaz. Onun tuhaf görünümü, içerdekilerin dikkatinden kaçmaz. Alay ederler kendisiyle. Direnecek durumu kalmamıştır. O’da kendi haline gülerek katılır diğerlerine. Bu arada sahneye çıkan hanımı görür. Ne kadar da ulaşılmaz, göz alıcı bir konumdadır. Aradaki uçurumun farkında olduğu için o sadece düşleriyle avunmaktadır. Fakat talih bu kez yüzüne gülmüş, o hanım yanına gelerek kendisiyle dans etmek istemişti. Şarlo şaşkınlıkla yerinden kalkar ve hanımla dansa başlar. O da ne! Pantolonun belinden düştüğünü unutmuştur. Elindeki bastonun yukarı kıvrılan ucuyla düşen pantolonu tutmaya çalışsa da nafile bir çaba olur bu. Senaryo, aynı yoğunlukta espri ve dramlarla film boyunca akıp gitmektedir.

Chaplin biz izleyicilerine ölümünden sonra, unutulmaz güzellikteki film ve senaryolarıyla şaheser bir miras bırakmıştır.

 
Toplam blog
: 177
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

1965 Almanya doğumluyum. Atatürk üniversitesi İlahiyat fakültesi mezunu olup, öğretmen olarak çalışm..