Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '11

 
Kategori
Güncel
 

Altının Freni boşaldı?

Ben diyorum ki; “Bundan sonra altın karşıdan baktırır, evlenecek oğlan babasına sac – elek sattırır!..” 

Altın, insanlar toplu yaşama geçtikleri günden beri, bilhassa kadınlarca sihirli ve gizemli bir maden olmuştur. İlk insanlar bile gözlemlediler ki; altın madeni küflenmiyor, yok olmuyor, ateşle en iyi terbiye edilen maden özelliğini hiç kaybetmiyor… Bir Meksika atasözü şöyledir: “Altın ateşle, kadın ise altınla imtihan edilir…” Onun için krallar başlarındaki taçlarında, kadınlar boyunlarında ve bileklerinde hep bu değerli, göz kamaştıran madeni ışıl ışıl taşır oldular. Hele bu madeni, zümrüt ve elmas taşlarıyla harmanlayıp da yaptıkları süs eşyaları, paha biçilemez insan zenginlikleri oluverdi… 

Daha sonra dünyanın ortak para birimi oldu. Devletlerin zenginlikleri ve para güçleri, hazinelerinde istiflenen altın kalıplarıyla ölçüldü. Savaşlarda galip gelen ordular, ilk olarak o ülkenin hazinesindeki altınları alıp götürmeye başladılar. Altın stoku kimdi fazlaysa, en güçlü ve saygın devlet de o oluyordu… Şimdilerde bile, evlerimize, iş yerlerimize giren davetsiz misafirlerimiz olan hırsızların, orada aradıkları ilk şey altın bilezik, yüzük ve kolyeler oluyor. Para ikinci tercihleridir. Zati her devrin hırsızları, üstatlarından şu ilk tembihi alırlar: “Yükte hafif, parada ağır şeyleri çalmaya öncelik verin!..” Hani arada bir televizyon, leptop, fırın, buzdolabı, halı; hatta koltuk, kanepe, sac, elek… filan gibi eşyalarımızı çalanlara rastlansa da, bunlar zati ikinci ve üçüncü sınıf, bu mesleğin hamallığını yapan beceriksiz ve dangalak kesimidirler. Akıllı hırsızlar, üstatlarının tembihlerini dinlerler… Neyse, bunlar uzun mevzuu… Biz bugün, ALTIN denen metalin niye bu kadar kuduruk halde olduğunu izaha çalışalım… Efendim, altın hazretleri dünyada çok az bulunan bir maden. Tabii ki değerli olacak, fiyatı biraz yüksek olacak da, son günlerde fiyatlarının füze gibi artması da pek normal bir davranış değil!.. Baksanıza, Çeyrek Altın 177 lira, bileziğin gramı 108 lira ve dünyada altının onsu da 1894 dolara fırlayıverdi… 

Ramazan ayının bitmesi ile düğünler peş peşe sıralanıyor. Oğlan everenlere, kız çıkaranlara, dostlarına altın borcu olanlara Tanrı yardımcıları olsun!.. Milletin geliri ve maaşları ne kadar arttı da, bu hiç hesapta olmayan altına para yetirecekler? Bu durum, bizim geleneklerimizin değişmesine de sebep olmasın sakın? Kim takar artık 177 liralık çeyrek altını, tanesi 1.500 lira olmuş bileziği? Bakınız, 2011 Ocak ayı başından beri altın tam % 32 değer kazandı. Hangi para, hangi mal ve hangi faiz bu kadar değer kazandırır? Bu normal değil dostlar! Bırakın başkalarını, biz emeklilere ilk altı ay için % 2, 5 ve ikinci altı ay için % 2, 5 olmak üzere, yıllık maaş artışımız sadece % 5 olurken, şu altının yaptığına bakın!? Tam arada % 27 fark var, şu zarara bakınız bir!.. 

Peki, bu durumdan sarraflar memnun mu? Hiç olur mu? Bu işin kalbi olan İstanbul Kapalıçarşı sarrafları kan ağlıyorlar!.. “Bu meret ne alınır, ne de satılır oldu! Biz ise alışveriş, değiş tokuş yaptıkça kazanırız. Kapımıza uğrayan tek tip müşteri eline kaldık; onlar da, altın yükseldikçe hep altın satmaya gelenler! Paramızı bunlarla erittik, asıl sermayeyi kediye yüklememize az kaldı, bilesiniz! Yöneticilerimiz uyuyor mu!?” diyorlar… Vallayi ben de bilmiyorum, keşke bilsem de söylesem. Bildiğim ise, bizim sarraf Mümtaz’ın bugünlerde hiç keyfinin olmadığı, bu yüzden evden dışarı çıkmadığı, dükkânını da artık geç açıp, erkenden kapadığı… Tenha yerlere gidip, oralarda yaslar ediyor mu, yemin olsun onu da bilmiyorum? Adamın yüzünden düşen bin parça yahu, bir şey desek, kazık gibi lâf eder diye soramıyoruz da… 

Geçende; “Sanat altın bileziktir” demiş bulundum. Hay demez olaydım; “Başlarım senin bileziğinden de, altınından da şimdi, zati burnumdan soluyorum; başka verecek örnek bulamadın mı?” diye, bana demediğini komadı… Yani anlayacağınız, bu işten hiç kimse memnun değil! Gidiş, iyi gidiş değil! Biz “Altın Çağı” geldi diye düşünürken, tarihi bir mesleği daha mı tarihe gömeceğiz ve bunalıma gireceğiz, bunu da kimse bilemiyor??? 

Sakin KOŞAR. 

 
Toplam blog
: 191
: 753
Kayıt tarihi
: 09.08.08
 
 

16/07/1951 Bozüyük / Yatağan / Muğla doğumlu, 1970 Isparta - Gönen mezunu, 1986 Anadolu Üniversit..