Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '07

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Altınoluk'tan kanyona yürüyüşün birinci günü: Suya özlem

Altınoluk'tan kanyona yürüyüşün birinci günü: Suya özlem
 

Altınoluk'ta (1) yanımıza su almadan çıktığımız bir kanyon yürüyüşünü anlatacağım. Susuz dağ yolunda aşağıdan gelen suyun sesini dinleyerek bir "suya özlem" yürüyüşü.

İlk fotoğraf için deklanşöre bastığımda saatin 13:33 olduğunu fotoğrafın zaman bilgilerinden öğrendim. Geri döndüğümüzde çektiğim son fotoğrafın saati ise 17:05. Fotoğraf makinesinin tarih ve saat ayarlarının hep doğru olmasına bunun için çok özen gösteririm, fotoğraflar görüntüleriyle çok bilgi içeren belgelerdir, dijital fotoğraflar ise bunun gibi daha başka bilgiler de içerir.

Aradan sekiz ay geçtikten sonra o günü yazdığımda fotoğraflar yol gösteriyor. 29 Haziran 2006 günü 4 kişi Altınoluk’tan yürüyüşe başladık (2). Çakıl taşları ve kumlarla kapı yerde büyümüş zeytin ağaçlarının arasından başlayıp, Kaz dağlarından Altınoluk’a akan dereyi izleyerek kanyona doğru yürüdük. Dar patikalardan yürüyerek dağlara doğru yükseldik. Taş duvarlarla yapılmış taraçalarda zigzaglar çizerek kısa mesafeleri uzatan yollarda. yoruldukça, sıcak havanın kuruttuğu otların üzerine uzanıp dinlenerek ve suya ulaşmanın hayali ile yürüdük yürüdük... Yükseldikçe uzakta deniz ve Altınoluk görünüyordu (3).

Karşıda çıplak kayalıkları görerek yürümeyi sürdürdük. Suya yaklaştıkça sesi geliyordu ama kendisi yoktu ve biz sıcaktan ve susuzluktan bitkin şekilde dik yamaçlardan suya doğru inmeye başladık. Gücüm tükenip gözlerim karardığında, yuvarlanmadan uzanabileceğim yer aradım ve bulunca kendimi bırakıverdim. Suya oldukça yakındık ve ben susuzluktan neredeyse bayılacaktım. O anda fotoğraf makinesini video ayarına getirip Sami’ye verdim ve aklımca son sözlerimi kaydetmesini istiyordum. Bana bakıp neden bu kadar çok korktuklarını, daha sonra seyrettiğim o görüntülerde bembeyaz suratımı görünce anladım. Bir yandan konuşarak hem onları sakinleştirmeye hem de kendimde olduğuma kendimi inandırmaya çalışıyordum. Bir süre dinlendim ve yeniden inişe başladık.

Suya ulaştığımda, suyun ne kadar değerli olduğunun o ana kadar böylesine farkında olmadığımı gördüm. Buz gibi suyun içine belime kadar girdiğimde oradaki suyun hepsini içebileceğimi düşünüyordum. Oysa birkaç yudum içtikten sonra, birkaç yüz metre ötedeki yaşamımı karartan susuzluktan hiç iz kalmamıştı geride.

Su ancak bu kadar duru olabilirdi. Suyun dibindeki çakıl taşları sanki yüzeydeymiş gibi görünüyordu. Biraz aşağıda, kayaların arasında minik şelaleler olup akan suyun sesi kuş seslerine karışıyordu. Yamaçlardaki zakkumların çiçeklerinin sudaki yansımalarını görmeye çalışıyordum. Yükseklerdeki ağaçların arasından görünen mavi gökyüzünde beyaz bulutlar vardı. Kendini göstermeye çalışan güneşin sıcağı artık korkutamıyordu, suyun içindeyken.

Sudan ayrılırken artık hiç susamayacak kadar çok su içtim, dönüş yolunda susuzluk kabusunu yeniden görmemek için. Ertesi gün aynı yere başka bir yoldan gelmek üzere geri döndük. Üçbuçuk saat süren yürüyüşün sonunda, onca zorluğa karşın çok mutluyduk.

(1) Altınoluk: Balıkesir'in Edremit ilçesine bağlı bir tatil beldesi. Edremit'e yaklaşık 30 km. mesafede, Ege denizi kenarında, zeytinlikler içinde şirin bir belde.

(2) Yol arkadaşlarım kuzenim eşi Sami, oğlu Barış ve yeğeni Burak’tı. Sami, o yolu daha önce defalarca yürüdüğü için rehberimizdi. Yürüyüş grubunun en çabuk yorulanı, en çok susayanı, en çok bayılanı ve en sorunlusu bendim.

(3) Karşıda yüksekte ağaçlar arasındaki büyük binanın bir hastane olduğunu öğrendim. En yüksek oksijen oranına sahip yerlerinden biri olan Altınoluk’un havasında astım hastalarının tedavisi için kuruluyormuş.

 
Toplam blog
: 1735
: 2429
Kayıt tarihi
: 22.09.06
 
 

27 Mart 1959'da İnebolu Yeşilöz Köyünde doğdum. Yeşilöz Köyü İlkokulu, Yeniyol İlkokulu, İnebolu ..