Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '11

 
Kategori
Genel Sağlık
 

Aman Doktor dertliyim…

Aman Doktor dertliyim…
 

Sayın Blogdaşım Arif Öğütçünün “Aman Doktor bir Çare” adlı yazısı, Doktor hasta ilişkilerine açıklık getirmesi bakımından takdir edilecek bir yazıydı.  

Bugünlerde Sağlık Bakanlığı ile Tıp doktorları arasında bayağı ciddi bir didişme var. Millet bu çekişmeyi uzaktan izliyor ama pek iyi anlamıyor; sonunda kabak yine benim kafamda patlayacak, diye endişeyle bekliyor.  

Doktora hastalar gider. Fakat bu giden hastaların çoğunluğu yaşlıdır ve çoğunluğu da kadındır. Niye? Belli bir yaştan sonra kadınlar sağlıklarına daha bir düşkün olurlar da ondan. Bu yüzden de, adamları yolda bırakırlar, Allah ne verdiyse, 80-90 yaşayıp, bu dünyanın bütün nimetlerini tadıp da öyle giderler…  

Yaşlı kadınlar çoğunluktadır, dedik... Niye mi?  

Doktora giden hastaların çoğunluğu hastadır, ama nasıl bir hastalık bu? Gövdesinin bir yerinden hastadır, acısı vardır ama, hasta olan, canı acıyan insanın aynı zamanda ruhu da hastadır. Doktora gider, derdine çare bulmak, ilaç almak için, ama aynı zamanda, kendisini dinlemeyi umduğu kişinin karşısında oturup, ruhunun feryatlarını, içinin acısını biraz anlatmak ve moral bulmak için… Doktorların çoğu doktordur ama psikolog değil , çoğu insanı dinleyen, anlamaya çalışan, yüzü gülen, anlayış gösteren, şefkatle davranan varlıklar değildirler… Belki yapabilseler yapacaklardır da, dışarıda bakılması gereken 55 tane hasta daha vardır. Onların hepsine öğleye kadar bakmaya mecburdur… O zaman, böyle bir doktordan ne güler yüz beklenir, ne de, tatlı bir söz…  

Doktorların itirazı da buna… Sağlık Bakanlığı’na diyorlar ki…”Performans Performans diyerek, benden insanüstü gayretle çalışmamı istiyorsun, o zaman her hastaya bakacak ancak 5 dakika zamanım kalıyor... Bana söyler misin bu insanlarla nasıl konuşup, anlaşacağım... dertlerini nasıl anlayacağım...?”  

Sağlık Bakanlığı yetkilileri… Bana ne deyip, "Performans, performans…" deyip, doktorları zora sokuyorlar..
O zaman doktorlar da, ha babam de babam… İki tık tık, bir şık şık… Hastayı muayene edip, hemen dışarıya yolluyorlar.
Özel Hastaneler ise, tam bir sömürü yuvasına dönüşmüş durumda… Hiçbir hastaya üç-beş test yapılmadan reçete yazılmıyor… Neymiş, Efendim, günümüzde dertler ancak böyle anlaşılıyormuş… !O da doğrudur…!  

Ama onlarda da tıp mesleğinde asıl olan, tatlı dil, güleryüz yok … Hiç mi yok var. Bunlardan bir doktor dostu, şiirlerimden birisinde anlatmıştım.  

Günler . 5 : Cuma  

Bugün Cuma, Doktor günü
Gidip büyük Doktor Osman’ı görmek lazım
Sağlık Ocağı’nda sağlık dağıtan
Arada sırada kafayı üşütüp bağırıp çağıran
Hazık doktor Osman,
(Benim liseden öğrencim olur
Arayan bir torpil bulur…)
Sırada beklersin
Hastane sırasına benzemez
Çabuk içeriye girersin..
- E, Ahmet Amca!
Bu sefer derdin ne?
Nerenden asayım..
Nereni keseyim, demesiyle
Benim yerimden hoplamam bir olur...
“Otur otur... der. Sakinleş biraz...
Çay, kahve ne içersin
Aslan sütü bile var zulada
İster misin? ”
Bir iki sağa sola bakarım,
O ince hemşirelerden utanırım..
Şakacı Doktor Osman’a
İstemem kalsın, derim..
- Kulağım ağrıyor Evlat..
Bıçak gibi girip çıkıyor...
Bıçağın ucu beynimi deliyor,
Ne verirsen ver, derdimi dindir
Derdimin çaresi senin elindedir...
- Vay anam vay, der doktor
Sen görmeyeli şair de olmuşsun
Belki de bilmem erenlere karışmışsın
Sana antibiyotik vereyim,
Açıktıkça içersin,
İyi de bir ağrı kesici yazayım
“Kafayı buldum...” dersin...
Miden, ayakların, bacakların nasıl?
Geçen sefer topaldın
Bu sefer İnşallah kör değilsin
Her derde bir çare var,
Sen yeter ki dek dur, yalnız değilsin.
Derdini anlatmayan derman bulamaz
Doksan yaşındaki ihtiyarlar bile
Eşsiz kalamaz..!
Her derde ilacımız var, evveallah
sen yeter ki çekinme..
Anlat anlat bakalım, hemen gitme...
- Doktor Osman bu, büyük doktor
Elinden geçmeyen hiç ihtiyar yoktur
O ihtiyarları hiç tanıyamazsın
Değiştirir insanı, anlayamazsın.
Ben de değiştim, hapları yutunca
Hay Allah razı olsun, dedim
Doktora bir teşekkür etmek istedim.
Telefon açtım, Sağlık Ocağı’na
- Maalesef Doktor Osman
Dün kalp krizinden gitti
Bugün Mevlidi var, her şey bitti
Hemşirenin sesi, üzgün umarsız..
Ah fani dünya, zalim dünya
Kimleri bulursun, hergün sırasız..
Sen gideceğine ben gitseydim
Cennette hurilere ben hizmet etseydim
Ah Doktor Osman ah... kalbimi yaktın
Bütün ihtiyarları dünyada yalnız bıraktın.
Sırayı saygıyı bilmeyen felek,
Bazen kavun yedirir bazen kelek
İşte, sen 70 küsur yaşında yollarda
Dr Osman oldu toprak mezarlıklarda
Ah zalim felek, işini mi bilmezsin
Bilirsin de kimseye mi söylemezsin
Vardır bir sırrı. Ama bilen kim
Söyleyin. Dr.Osman’ı defterden silen kim?

Dünyada böyle insanlar da var… Fakat, unutmamalı ki doktorlar da insandır. Hele Türkiye koşullarında çalışmak, iş yapmak yapmak bazen hayati riskleri de göze almayı gerektiriyor. “Sen benim eşime nasıl iğne vurursun, ” diye, erkek sağlık elemanına sopa atan erkek tehlike arzetmektedir. Bunun gibi nice olaylara şahit olmaktadır, canla başla çalışan sağlık elemanları, doktorlar, hemşireler ve diğerleri…  

Doktorlar , yine de , ayağınıza gelmiş, ocağınıza düşmüş, yaşlılara, hastalara, zayıflara biraz daha güler yüz gösterin ne olur. Çünkü siz de insansınız. Ve bir gün yaşlı olacaksınız, hasta olacaksınız… Roller değişecek…
Neyse, kimseye akıl öğretmeye imkan yok… Sağlık Bakanlığıyla boğuşmaları biraz daha sürecek… Bakalım kim kazanacak…?  

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..