Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '21

 
Kategori
Siyaset
 

AMAN SUS, DÖNSÜN DÜNYA

Normal bir toplumda insanlar oturduklarında fikirlerini beyan etmek istediklerinde karşılarında bin bir engel oluşturulmuşsa o toplulukta susmak en büyük erdem olarak kabul ediliyorsa bir de üstüne üstlük bilenlerin dilleri bir şekilde mühürlenmişse öyle bir toplum felaketine koşar adım gidiyor demektir.

Hemen her yerde karşımıza çıkar; “aman sus, konuşma, uzamasın toplantı, konuşma karışma bir şekilde su yolunu bulur sen de işine bak” türünden konuşmalar bizim hayatımızın merkezindedir. Şahsen böyle durumlar benim ömrümce çok defa başıma geldi ki, bu satırları okuyan herkesin de bir şekilde konuşmaya teşvik edilmek yerine susmaya teşvik edildiği çok olmuştur. Olmadıysa ya çok şanslıdır, çok özgürdür veyahut övünülecek, övülecek bir yaşantısı vardır ki farkında değilse bu satırlar sayesinde belki ne kadar şanslı olduğunun farkına varır diye umudum. Son ihtimal ki kişi delidir, ne dese yeridir. Ne dediği dikkate dahi alınmıyordur. Şahsen öyle bir durumda olmaları halinde bu yazıyı okuyacakları, buraya erişim sağlayabilecekleri konusunda şüpheliyim.

Koca koca adamlar, kadınlar hemen ve derhal susar, söylediklerini derhal yalanlar, söylediklerini inkâr ederler. Küçücük bir çocuk bile daha cesur bir şekilde fikrini savunurken, büyüyüp de makam mevki, bir şeyler sahibi insan, sahiplik derecesi arttıkça sözünü daha bir tartarak söylemek durumunda hatta çoğunlukla da susmak zorundadır.

İnsan nedense büyüyüp makam mevki sahibi olunca, bir servete konunca daha da suskunlaşır, konuşup da düşman kazanmak yerine susarak ortamı iyice bir koklar, suya sabuna dokunmadan bir şeyler söyler. Buna da siyaset denir. Evet derken hayır demek ister, hayır derken ise evet. Tamamen farklı bir yol çizilir. Böyle bir toplumda konuşan, hele de doğruyu söyleyen ise asla sevilmez. Hatta bizde doğruyu söyleyene yer olmadığı; doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar diye gözünü şöyle bir güzel de korkuturlar.

Yalan söylemek toplumun gerçeği olunca; o toplumda şöyle adamakıllı bir fikirler silsilesi ortaya çıkıp da tartışılabilir mi? Ne gezer? Gerçekler dilsizleşince, cesur olması gerekenler korkutulursa o toplumda bilimin yerini, bilimsel düşüncenin filizlenmesine bile müsaade edilmez.

O zaman ne olur? O toplum nereye gider? Seksenlerden itibaren net olarak hatırladığım için konuşabiliyorum; adını soyadını yazamayanlar, seksenli yıllarda Amerika ve Rusya adına Amerika ve NATO(Brüksel) finansman desteğiyle birbirinin gözünü oyarken neden birbirlerine düşman olduklarını bile düşünmek istemiyorlardı. Yirmili yaşlarda bankerler türüyor, halkı soyup soğana çeviriyorlardı, aradan kırk yıl geçtiği halde tosuncuk diye tabir edilen tipler türüyor, aynı milleti defalarca çarpıp duruyorlardı. Çünkü bilimsel bir bilgi kültürü geliştiremeyen bir toplumda köşe dönmek tek kabul gören erdemse, üstelik bunun bilimle, bilgiyle, emekle olması da mümkün olmayacağına göre büyük bir kandırmaca ile olması kaçınılmazdı.

Bilimsel olarak ortaya bir fikir koyamayanlar, üstelik de yeterince tembelleşmiş bilimin onların foyasını ortaya çıkaracak yegâne araç olduğunu bileceklerinden bilim harici her yola sapmalarına şaşmamalıdır, şaşırılmamalıdır.

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..