Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Haziran '09

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Amasya (1)

Amasya (1)
 

Saat kulesinin yanı şehir restaurant. Biraz dinlendik orada


Gerede gişelerine geldiğimde tam birdi saat. Telefon çaldı.

“Neredesiniz baba?”

“Gerededen çıkıyoruz!”

“Ben de Merzifon’a geldim!”

“O zaman Karabük’e girmeyeyim!”

Ali görevden dönmüş! Akşama gelirim demişti. Planda değişiklik yaptım. Durmak yok yola devam!

Mola verdim tabi! “Doğruyol Tesislerinde”! Tosya'daydı herhalde!

Bu Selami beni öldürecek! Gece birde gelmişti karşıdan. Arkadaşlarıyla gezmiş. On tane boş CD almıştım. Müzik dolduracak bunlara, giderken dinleyeceğiz! Sadece birini doldurmuş! Diğerleri boş!

“Sabaha kadar birini mi doldurdun oğlum? “

“Hepsini doldurmuştum güya!”

“Bari İbrahim Tatlıses’i dinliyelim!”

Ertuğrul'un sevdiği türküler var bu Cd’de! Yol boyu onu dinledik.

Akşam beşti Üsse vardık!

“Ali biz geldik!”

“Neredesiniz baba?”

“Üssün kapısında!”

“Ben evdeyim!”

“Yahu Selami hani üsteydi Abin? Evdeymiş!”

Döndük Merzifon'a tekrar. Atatürk heykelinin yakınında evleri. Karşıladı bizi!

Güzel bir duş aldım! Buzdolabından su alayım dedim. Açtım dolabı. Güzel ambalajlı iki şişe!

“Şirince şarabı!”

“Ali bunlar ne lan? Şarap var burada! Kimin bunlar?”

“Bilmem! Ya Ekrem ya da Mustafa getirmiştir!”

Mustafa getirmiş İzmir'den!

“Biri Böğürtlen şarabı!”

“Karnınız açtır baba! Yol kenarında Osman Hoca var. Akçaabat köftesi meşhurdur onun. Orada yiyelim!”

Osman Hoca'nın yeri! Osman Hoca emekli bir öğretmen. Akçaabatlı! Akçaabattan getirtiyor köfteleri. Kilo işi pişirip satıyor. Bir kilo sipariş verdik. Yetmedi biraz daha istedik. En çok da Ertuğrul yedi. Tam on tane köfte yedi!

“Benim dışarıda iştahım açılıyor baba!”

Yemekten sonra ahşap dekorasyonlu bir kafede çay içtik. Evde Ekrem’in bağlaması var. Ertuğrul’a gün doğdu, başladı tıngırdatmaya!

“Ali ne oldu şarap?”

“Tamam baba getireyim!”

“Kendine de doldur!”

“Yok, ben şimdi içmeyeyim!”

Ertuğrul bıraktı bağlamayı yanıma geldi!

“Baba vişne suyuna benziyor bu!”

“Böğürtlen suyu oğlum! Azıcık vereyim mi?”

“Bakayım!”

Bir yudum kadar doldurdum bardağa! Diliyle inceledi şarabı!

“Bu acı baba!”

“Hadi lan ne anlarsın sen şaraptan. Sakın evde deme annene ha!”

Söz verdi ama evde dedi annesine!

Gece sabaha kadar uyumadı çocuklarım. Ertuğrul erkenden kalktı.

“Baba ben acıktım!”

“Yat yat! Saat erken!”

“On baba!”

Kalktım ben de! Beraber dışarı çıktık. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Camisinin karşısında “Padişah Lokantası” var, oraya gittik.

“Ben kahvaltı istiyorum baba!”

“Ben de menemen!”

Garson kahvaltı yumurtalı mı olsun demek isteyecekti, şaşırdı!

“Abi menemen yumurtalı mı olsun?”

“Bilmem! Yumurtasız oluyorsa öyle olsun!”

Biz kahvaltımızı bitirmeden Ali ile Selami de geldiler!

Planımız Amasya!

“Baba biraz serinlesin ortalık öyle gidelim!”

“Araba serin Selami. Serin bir yer buluruz herhalde Amasya’da!”

Saat ikiydi çıktığımızda evden!

Her zaman söylüyorum. Koca Karadeniz yolu yeni yapılıyor. Yapılan da yamalı. İkincisi yapılıyor birincisi bakıma alınacak. En az beş yıl daha sıkıntı var bu yollarda.

Suluova tam da adına yakışır bir yer! Her yer yeşillik. Tahminim Merzifondan büyük. İki merkeze girişi arasında çok mesafe var.

Yolda kiraz aldık. Petrolde yıkadık ve yemeğe başladık. Ertuğrul durmadan camı açıyor çekirdeklerini dışarı atıyor.

“Oğlum camı açma! Çekirdeklerini poşete at!”

Selami müdahale etmese beni dinlemiyor!

Amasya nehrin iki yakasında iki dağın arasına sıkışmış bir ilimiz. Yolları sıkışık. Genişletme imkanı yok. Arabayı bir okulun bahçesine park ettik. Şehri yaya gezmeye çıktık!

 
Toplam blog
: 1640
: 466
Kayıt tarihi
: 27.01.07
 
 

Doğum tarihim değişmedi ama çok şey değişti bu güne kadar. En başta, dede oluyorum! Evet; şaşırdı..