Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '22

 
Kategori
Tarih
 

AMASYA GENELGESİ- İLK AYRIŞMA

Mustafa Kemal, Millî egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak için “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkar.

Samsun’da 6 gün kalan Mustafa Kemal, Rum-Pontus Çetelerinin İngilizlerin himayesinde merkeze kadar inerek çeşitli olaylar çıkarmasının ardından güvenlik gerekçesiyle Havza’ya geçer.

Havza, Samsun’a göre daha güvenli bir yerdir. Burada çalışmalarına devam eden Mustafa Kemal, geniş katılımlı bir miting düzenlenmesini ister.

Havzalılar, Milli Mücadelenin ilk mitingi olarak kabul edilen 30 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa’nın isteğiyle ve onun önderliğinde Cuma günü Yörgüç Paşaoğlu Mustafa Bey Camii’nde namazdan sonra okunan mevlidin ardından belediye binası önünde bir miting düzenlerler. Ancak bu mitingde konuşması beklenen hitabeti kuvvetli Yusuf Sıtkı Hoca kendisine geç haber verilmesi nedeniyle mitinge yetişemez. Miting, Mustafa Kemal Paşa’nın istediği coşkuda geçmez. 

Bunun üzerine 6 Haziran 1919 tarihinde  Havza halkının yakından tanıdığı ve saygı duyduğu Pınarçayır Köyü İmamı Yusuf Sıtkı Bayram Hoca’nın da bir konuşma yapacağı ikinci bir miting yapılır. Yusuf Sıtkı Hoca mitingde;

“Yangın saçaklığı sardı. Yanıyoruz! Tek çaremiz, silaha sarılmaktır.  Derhal silahlarınızı temizleyiniz! Silahı olmayan baltasını, baltası olmayan sağlam bir odunu eline alsın, derhal saldıracağız!  Önce içimizdeki ekmek bilmez hainleri, sonrada yurdumuzu işgal eden düşmanları temizleyeceğiz!” diyerek ateşli bir konuşma yapar. Mustafa Kemal Paşa, bu sefer mitingden, konuşmalardan ve katılımdan memnundur.

Havza’da 18 gün kalan Mustafa Kemal, 12 Haziran 1919’da iç bölgelerdeki durumu yerinde görmek ve bir değerlendirme yapabilmek amacıyla Havza’dan ayrılarak Amasya’ya gelir.

Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler, Cülüstepe denilen yerde Müftü Tevfik Efendi tarafından  “Paşam! Bütün Amasya emrinizdedir. Gazanız mübarek olsun” diyerek karşılanır.

Amasya halkı Müftü Hacı Tevfik Efendi önderliğinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarını bağırlarına basarak Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşına giden yolda çok önemli bir stratejik belge olarak nitelendirilen “Amasya Genelgesi”nin yayınlanmasına neden olmuşlardır.

Mustafa Kemal Paşayı karşılayanların içinde Sultan Beyazıt Cami vaizi Abdurrahman Kâmil (Yetkin) Efendi de vardır.

(Abdurrahman Kâmil Efendi, 1850'de Amasya 'da doğar. Ataları iki asır kadar önce Kırım Bahçesaray’dan gelerek Çorum’un Mecitözü İlçesi Doğla köyüne yerleşmişlerdir. Mahlası Mecitözü’ne nispetle “Mecîdî”, lakabı Mecîdîzâde’dir.)

Abdurrahman Kâmil Efendi anılarında o geceki ziyaretini şöyle anlatır:

"...o gece, yani perşembeyi cumaya bağlayan gece, Mustafa Kemal Paşa’yı karanlık odada ziyaret ettim. Konuşmalar bittikten sonra müsaade istedim. Yarınki cuma günü vaaz edeceğimi, onun için erken gitmem gerektiğini söyledim. Paşa ayağa kalkarak elimi öptükten sonra,

-Baba yanınıza adam katayım mı? Karanlıktır, dedi.

- Gözlerinizin ışığı beni götürür, diye cevapladım.

Paşa tekrar elimi öperek

- Baba bu işte muvaffak olmakta var, olmamakta var. İnşallah olacağız. Eğer olamazsak bizi asarlar, kelle gider ne dersin? Dedi.

Bende;

- Hey oğul, sen ki genç yaşında başını vatan ve millet uğruna feda etmişsin. Koy benim bu ihtiyar kelle de senin uğruna feda olsun, dedim.

Tekrar elimi öperek, yanıma Komiser Osman Efendiyi katarak uğurladı.

Havza’da olduğu gibi Amasya’da da Mustafa Kemal, Cuma namazında vaiz Abdurrahman Kâmil Efendi’den vatanın içinde bulunduğu durumu açıkça anlatan bir vaaz vermesini ister.

Bunun üzerine Abdurrahman Kamil Efendi Cuma Vaazında;

"Muhterem Evlâtlarım!

… Mademki milletimizin şerefi, haysiyeti, hürriyeti, istiklâli tehlikeye düşmüştür, artık başımızdaki bu hükümetten bir iyilik ummak bence abestir. Şu andan itibaren padişah olsun, isim ve unvanı ne olursa olsun hiçbir şahsın ve makamın hikmet-i mevcudiyeti kalmamıştır. Yegâne çare halkımızın doğrudan doğruya egemenliğini eline alması ve iradesini kullanmasıdır.

Şu görmüş olduğunuz Türk evlatlarının heyet-i umumiyesi başta ben olmak üzere şu andan itibaren size biat etmiş bulunmaktayız. Vatan ve milletimizin refah yolunu buluncaya kadar sizlerle el birliği yapacaklarına söz veriyoruz." diyerek konuşmasına son verir.

Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşının ilk beşleri diye nitelendirilen Mustafa Kemal, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Refet Bele Amasya’da bir araya gelecek, Kazım Karabekir ise Erzurum’da Kolordusunun başında bulunduğu için Amasya’da ki çalışmalara katılamayacaktır.

Amasya’da çalışmalarına devam eden Mustafa Kemal Paşa’nın isteği üzerine 20 Haziran Cuma günü Müftü Tevfik Efendi Başkanlığında kurulan Amasya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından işgali protesto etmek amacıyla büyük bir miting düzenlenir.

Bu mitingi takiben Mustafa Kemal’in Cevat Abbas’a 21/22 Haziran gecesinde bizzat not ettirdiği Genelgede, “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu hal, milletimizi adeta yok olmuş göstermektedir. Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Milletin içinde bulunduğu bu duruma göre harekete geçmek ve haklarını yüksek sesle bütün dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden kurtulmuş milli bir kurulun varlığına ihtiyaç vardır. Anadolu'nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas'ta bir milli bir kongre acil olarak toplanmalıdır.”

Milli Mücadelemizin yol haritası ve Kurtuluş Savaşımızın stratejik belgesi sayılabilecek Amasya Genelgesi, Ulusal egemenliğe dayanan, tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi olması açısından da çok önemlidir.

Genelgede, ilk kez ulusalegemenlikten bahsedilerek İstanbul Hükümeti yok sayılmakta, hükümetin düşman devletlerin esiri olduğu belirtilmekte ve milleti yine milletin kendisinin azim ve kararlılığının kurtaracağı ilk kez dile getirilmiştir.

Mustafa Kemal Paşa, kendisinin hazırladığı Amasya Genelgesini 9. Ordu Müfettişi sıfatı ile imzalar. Ancak Rauf Orbay ve Refet Bele hazırlanan genelgeyi imzalamak istemezler.

Bu olayı Atatürk Nutuk’ta şöyle anlatacaktır:

Şimdi, imza meselesine gelelim: Ben müsveddenin yeni gelen arkadaşlar tarafından da imzalanmasını istedim. O sırada Rauf ve Refet Beyler benim odamda, Fuat Paşa başka bir odada bulunuyorlardı.

Rauf Bey, misafir olduğundan bu müsveddeye imza koymak için kendini ilgili ve yetkili görmediğini nazikçe ifade etti. Bunun tarihî bir hatıra olduğunu ileri sürerek imza etmesini söyledim. Bunun üzerine imzaladı.

Refet Bey, imzadan çekindi ve böyle bir kongre toplanmasındaki amaç ve yararı anlayamadığını söyledi. İstanbul’dan beri yanımda getirdiğim bu arkadaşın tuttuğumuz yola göre - anlaşılması pek basit olan bir konuda, böyle bir düşünce ve duygu içinde oluşu bana pek acı geldi.

Fuat Paşa’yı çağırttım. Paşa, amacımı anlayınca derhal imza etti. Fuat Paşa’ya, Refet Bey’in çekinmesinin sebebini anlayamadığımı söyledim.

Fuat Paşa, Refet Bey’den biraz ciddî açıklama yapmasını istedikten sonra, Refet Bey, müsveddeyi eline alarak kendine göre bir işaret koydu. Öyle bir işaret ki bunu, bu müsvedde de bulmak oldukça güçtür. (Buyurun! Merak eden inceleyebilir)

Efendiler, gereksiz gibi görülebilen bu açıklamalar, daha sonraki yıllara ve olaylara ait bazı karanlık noktaları aydınlatmaya yardımcı olur düşüncesiyle yapılmıştır” diyecektir.

Mustafa Kemal Paşa “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasıyla yola çıktığı Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde en yakın arkadaşları ile ilk ayrışmayı “Amasya Genelgesi”nin imzalanması sürecinde yaşayacaktır ve bu durumu 1927 yılında okuduğu Nutuk’ta dile getirecektir.

Amasya Genelgesi ile başlayan bu ilk görüş ayrılıkları vatanın kurtarılması ve Kurtuluş Savaşının devamı sürecinde ön plana çıkmaz ama daha sonra Saltanatın ve Hilafetin Kaldırılması ile özellikle de Cumhuriyet’in İlanı sürecinde yol ayrımı ile sonlanacaktır.

“Çünkü Atatürk’ü arkadaşlarından ayıran en büyük özellik O’nun devrimciliğidir. Çünkü Atatürk; olağanüstü devrimleri çok kısa zamanda gerçekleştirmiş bir lider, emperyalizme, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önder, Yurtta Sulh, Cihanda Sulh ilkesiyle dünya barışının öncüsü, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, dil, din, ırk ayırımı göstermeyen, eşi, benzeri olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Kurucusu”dur.

 

 

 
Toplam blog
: 7
: 564
Kayıt tarihi
: 15.07.19
 
 

1982-88 yılları arasında Gazi Üniversitesi Basın-Yayın Yüksek Okulunda okudum. Mezun olduktan son..