Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Şubat '07

 
Kategori
Tıp
 

Ameliyathane kapısı

Ameliyathane kapısı
 

Ameliyathanelerin hastanelerin beyni olduğunu düşünürüm. Yaşamla ölüm, sağlıkla hastalık, sakatlıkla yekparelik arasındaki çizginin çizildiği yerler. Cerrahlar; kimilerine göre insan kasabı kimilerine göre ise sihirbazdırlar. Hani bir fıkra vardır: Sanayide motorcu ustasının biri arabasını yaptığı cerraha takılmış sizin yaptığınız işle bizimkisi aynı aslında biz motorları tamir ediyoruz siz insanları. Cerrahta cevap vermiş, sizde bizim gibi motoru durdurmadan tamir edinde görelim o zaman .

Hiç ameliyathane kapısında beklediniz mi? Ben iki defa bekledim biri annemim safra kesesi taşının alınması diğeri 7 yaşındaki yeğenimin testisinin düzeltilmesi operasyonu için. Üç tip insan vadır ameliyathane kapısında; personel, hasta ve hasta yakınları.

Hastalar, çoğunlukla onları görmezsiniz ameliyathaneye yakınların görmediği başka bir kapıdan gelirler. Ameliyathane kapısında bekleyen hastalar genellikle hastalığı hafif olanlardır. Çoğunluklada sünnet olacak yada basit operasyon geçirecek çocuklardan oluşurlar. O çocuklar orda neden bekletirler anlamam bir türlü kocaman yetişkinlerin arasında korkuyla beklerler. Ben sırasını bekleyen yeğenimin korkudan açılmış kocaman gözleriyle ve bana bakarak sorduğu soruları hatırlıyorum;nasıl kesecekler, nasıl uyutacaklar, yapışkanlamı yapıştıracaklar, hemen gidecekmiyiz vs. işin ilginç tarafı ise Şangaylı kovboy filminin ameliyat sahnelerinden ki gibi olacağını zannetmesiydi. Bunlar olurken insanın aklına neden hastanelerde çocuklar için daha uygun bekleme yerleri yapılmaz, onlara neden ameliyat önceliği verilmez sorusu geliyor.

Personel; doktor, hemşire ve hasta bakıcı veya temizlik görevlileridir. Hasta bakıcı yada temizlik görevlileri sadece işleri yaparlar, genelde bekleyenlere göz göze gelmemeye özen gösterirler, etraflarındaki insanlarla fazla muhattap olmadan işlerini yaparlar. Hemşireler; bazıları güzellik yarışmasına gelmiş gibidirler bazılarında ise yaptıkları işin ciddiyetine yakışır bir tavır vardır. Ben bütün hemşirelerin ikinci tipe girmesini tercih ederim. hasta yakınlarıyla çoğunlukla muhatap olan onlardır. Devam eden ameliyatlardan yakınlara haber getirende onlardır, sıra gelen hastayı çağıranda. Biz hasta yakınları olarak görme imkanımız yoktur ama muhtemelen içeride operasyonu yapan doktorların en büyük yardımcılarıdırlar. Hemşireler bana göre bir filmin figüranları gibidirler. Başrol oynamazlar fakat onlar olmadan da hiç bir şey olmaz. Hastanelerin gizli kahramanları, emekçileridirler. Sabırla hasta yakınlarına makul cevaplar verirler. Doktorlar : filmin esas kahramanlar onlardır. Üniversite yıllarımda yurtta 4 doktor adayıyla aynı odayı yıllarca paylaştığım için ne zor şartlarda çalıştıklarını ve doktor olmanın aslında zekayla değilde gönülle alakalı olduğunu çok iyi bilirim. Her ne kadar basın sahte doktor, bıçak parası alan cerrah ve doğuya gitmek istemeyen doktor haberlerine bayıldığı için kutsal mesleği zedelese de onlar aslında kendilerinden , ailelerinden çaldıkları zamanı hastanede geçirirler. Üzerlerindeki yükün ağırlığının bilincindedirler. Cerrah deyince benim aklıma melekler şehri filmindeki Meg Ryan geliyor. Çalıştığı hastanenin acil servisinde orası burası kopmuş parçalanmış hastalara müdahele ediyordu. Bir taraftanda inançlarını sorguluyordu. Biz tanrıya karşımı geliyoruz? Onun almak istediği canı biz mi kurtaracağız diye. Bizim cerrahlarımız da aynı hesabı yapıyorlar mıdır bilmem ama bildiğim en ağır yükün onların omzunda olduğudur. Ameliyathane kapısındaki cerrahların bakışları bana çok değişik gelir. Hasta yakınlarını süzerler gözleriyle, kimbilir beklide birazdan hayatlarını değiştirecekleri insanları anlamaya çalışıyorlardır. Annem ameliyat olduğunda biz dışarıda endişeyle beklerken içerden çıkan bir cerrah elime çıkarttıkları safra taşını tutuşturup hastanın durumunun iyi olduğu söylediğinde yaşadığım şaşkınlık ve sevinç benim için farklı bir tecrubeydi.

Hasta yakınları; çok kalabalık gelen gruplar vardır içlerinde, çoğunluk ya köylü yada taşradan gelirler. Bir hasta için bütün köyün geldiğini düşünürsünüz. Aslında Anadolu insanın saflığıyla sadece yakınlarına destek olmak isterler ama işleri aksattıklarının farkında değildirler. Kendi içlerinde biraz gerçek biraz abartılı ameliyat ve doktor efsaneleri konuşular, bir taraftan da cep telefonlarından köyün geri kalanına haber ulaştırma telaşı içindedirler. Böyle kalabalık grupları görünce insan aklından her hasta için belli sayıda hasta yakını sınırlaması getirilemez mi diye düşünmeden edemiyor. Birde küçük gruplar vardır. Genelde daha kültürlü ve daha olurlar. Bütün hasta yakınlarının yüz ifadeleri birbirine benzer şaşkın ve endişeli. Ne kadar sakin olmaya çalışsalar da vücut dilleri öyle olmadıklarını söyler; çıtlatılan parmaklar, oturup tekrar kalmalar, aynı yerde duramayıp yer değiştirmeler vs. Ağlayanlar sızlayanlarda az değildir içlerinde, kızmamak gerek onlara biliyorum ama ağlayan bir hasta yakının etrafındakileri olumsuz etkilediği de bir gerçek.

Öyle yada böyle ameliyathaneler hastanelerin vazgeçilmesi yerleridir. Ancak bence özellikle resmi hastanelerde ameliyathaneler için bekleme yerlerini düzenlemek, psikolog bulundurmak gibi bazı düzenlemeler getirilebilir. Büyüklerimiz söylediği gibi Allah kimseyi hastaneye düşürmesin kimseyi de hastanesiz ve doktorsuz bırakmasın.

 
Toplam blog
: 12
: 1342
Kayıt tarihi
: 10.01.07
 
 

35 yaşındayım, bekarım. Kayseri'de bir meslek lisesinde öğretmenim. Uzun yıllar mesleki teknik eğiti..