Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mart '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Amerika = Metamorfoz (1)

Amerika = Metamorfoz (1)
 

İLK TÜRK GÖÇMENLER

Hollywood filimlerinin yalancı büyüsüne kapılan ve ‘Taşı toprağı altın’ diye çeşitli yollarla gelmeği başaran binlerce Türk için Amerika, bir zamanlar gerçekleşmesi olanaksız bir düşün adıydı . Yirminci Yüzyılın başında, Ellis Adası’nın göçmenleri arasındaki Türkler belki de bir elin parmakları kadardı, ama şu anda, kaçak olarak yaşayanları saymazsak bu sayı 100.000 –150.000 kadardır. Ama 500.000 diyenler de var. INS kayıtlarına göre, 2003 yılı itibariyle Amerika’da 450 bin kadar Türk yaşadığı belirlenmiştir. Son yıllardaki bu patlamanın çok değişik nedenleri ve bu sosyal patlamayı yaratan unsurların hepsinin kendine özgün, derinlemesine ve özel inceleme gerektiren hikayeleri vardır.

“İlk Türk göçmenler” olarak kabul edebileceğimiz ve İkinci Dünya Savaşı’ndan Amerika’ya sonra gelen Türklerin hemen hemen hepsi, ya çeşitli üniversitelerde doktorluk ve mühendislik okumak isteyen öğrenciler ya da Amerikan firmaları tarafından üstün başarıları sayesinde işe alınanlardı. 1960’lı ve 1970’li yıllarda, en çok lise ve meslek okulu bitirmiş işçiler, Almanya ve Hollanda gibi işçi sıkıntısı çeken Avrupa ülkelerine giderken, genelde eğitim düzeyi yüksek Türkler Amerika’ya geldiler. Sıfırdan başlayıp işçilikten işverenliğe geçen, bu az sayıdaki azimli ve çalışkan Türkler yanında, sanatçılarımız arasından da Amerika’yı kendine vatan yapanlar az değildi. Ama son yıllarda, özellikle 1980’lerde başlayıp 1990’larda bakteri gibi çoğalan, ‘kolay ve kısa yoldan zengin olma’ idealini “Büyük Amerikan Rüyası”yla özdeşleştiren Türkler arasında, işadamlığına soyunanların sayısında da büyük bir artış olmuştur.

Son yıllardaysa bambaşka bir toplumsal devinim var... Peki, Türk toplumunun hangi kesimlerinde bu devinim? Çok sayıda genç Türk, şu ya da bu şekilde, aniden ve çok kısa bir süre içerisinde banka hortumlayarak, vergi ödemeyerek, kaçakçılık yaparak ya da haraç keserek zenginleşen, yıllarca Türk milletini sömüren (politikacı ve işadamları başta olmak üzere) ailelerinin sağladığı geniş olanaklar sayesinde Amerikalı öğrencileri bile kıskandıracak, rahat şartlarda okurken, yanlarına sevgililerini ve hatta evcil hayvanlarını bile ‘uygun vizelerle’ getirtebiliyorlar. Ayrıca, ailelerinin Türkiye’de kazandıkları kara paraları da farkında olmadan ya da “büyük bir şerefle”(!) aklayan bu gurubun Amerika macerasında, alınan eğitim aslında hiç bir önem taşımıyor. Zaten çoğunlukla devamsızlıktan kaldıkları için, öğrenimleri de yarım kalıyor. Yani haydan gelen huya gidiyor. Onlar için esas olan, ‘ekmek elden su gölden’ gününü gün edip, Türkiye’deki aile ve toplum baskısından uzak olarak, “özgürlüğü tatmak” yani, esrar, içki, kumar ve seks bağımlılıklarını daha rahat bir ortamda yaşayabilmek. Bu ayrıcalıklı tabakada, Türkiye’de işledikleri suçlar (esrar, tecavüz, trafik kazasında vurup kaçamak ve ölüme neden olmak, sevgilisini öldürmek, zimmetine para geçirmek, kanunsuz iş yapmak, ve benzeri) nedeniyle Türk adalet sisteminin vereceği cezadan kurtulmaları için, şöhretli, varlıklı olan ya da siyaset labirantinde yolunu bulmuş anne ve babaları tarafından yurtdışına kaçırılan gençler de az değil. Onlar da, yıllar sonra Türkiye’ye döndüklerinde, “Amerika’ya okumağa gitmişti de” yalanıyla aklanan o masum görünüşlü “bitirimler” olarak köşebaşlarında kendilerine hazırlanan yerlere yerleşiyorlar. Bu düzen son yıllarda öylesine iyi işliyor ki, artık bürokratlar ve işadamlarının ikinci adresleri hep, Amerika. Türk milletinin namuslu ve çalışkan emekçisi memuru, dünya önünde kendisini peş paralık edecek olan ‘enflasyon vebası’na kitleler halinde kurban olurken, o kişilerin, ABD’de ‘milyon dolarlık’ villa almalarına ve Türkiye’de alışverişleri ‘dolar’la ya da ‘avro’yla yapmalarına şaşmamak lazım. Malum, yılların alışkanlığı.

ABD’de mantar gibi türeyen zenginler gurubunun yanında, yaşam standardı açısından onlardan hiç de aşağı kalmayan ama ‘kendine göre saygın’(!) bir gurup daha var: Türk vatandaşlarının ödediği vergiler sayesinde ve verilen makamlarda, rüşvet ve iltimas yoluyla servet yapan, görevli memur alımında ‘çoğunlukla’ usulsüzce ve adaletsizce davranan, aralarında dışişlerindeki ve yurtiçindeki devlet kuruluşlarında, yönetimde üst düzey görevlerde bulunanların, kendilerinin ve aile fertlerinin de içinde olduğu bir sosyal tabaka! Sezar’ın hakkı Sezar’a düşüncesinden yola çıkarsak, Türk toplumuna yürekten hizmet veren ve oturduğu makamı dolduran ve hatta Ermeni teröründe şehit düşen, çok az sayıdaki devletadamı ve yurtdışı temsilcilik görevlimizin dışındakiler, Amerika’yı kendilerine ikinci, hatta birinci adres (‘vatan’ diyeceğim geliyor ama onlardan hiç bir ülkeye hayır gelmez…) olarak seçmişler. Daha doğrusu, Türkiye yazlık, Amerika kışlık mekanları olmuştur...

(Devam edecek)

Copyright© ALP ICOZ-2004-2007
JOURNALTA
The Journal of Turkish Americans

 
Toplam blog
: 52
: 1767
Kayıt tarihi
: 11.11.06
 
 

"İnsan, aslinda gönül gözüyle görmeli dünyayı. Herşey, o iç dünyanin merkez olduğu kişiliğine şek..