- Kategori
- Siyaset
Amerika'nın demokrasi anlayışı
Yahudi-Hristiyan karışımı bir inanca sahip olan Mormonlar 1846 yılında ABD’nin Utah eyaletine yerleşmiş, Salt Lake City’i kurmuşlardı. Ancak, bir süre sonra kendisini Musa’nın Halifesi ilan eden Utah valisi Brigham Young, Musa şeriatını uygulamaya koyup çok eşliliğin serbest bırakıldığını ilan eder (1852).
Vali bir adım daha atıp özerk bir şeriat devleti kurma yolunda hazırlıklara başlayınca ABD’de yer yerinden oynar. Mormonların “dinsel özgürlük kısıtlanamaz, çok eşliliğe özgürlük, dinimizi özgürce yaşamak istiyoruz, yasaklar kalksın, demokratik açılım” haykırışlarını kimse yutmadı. Çünkü ABD yönetimi çok eşliliğin Tevrat’ta yazdığını ve Allahın emri olduğunu iddia eden Mormonların özgürlük kavramını dejenere ederek gerici ve çağdışı bir devlet düzeni kurmakta olduğunu fark etmişti.
1857de ABD başkanı James Buchanan’ın emriyle Federal Ordu birlikleri harekete geçer. Mormon militanları ile ABD ordusu arasında günlerce süren kanlı çatışmalar yaşanır. 150 militan, asker, kadın, çoluk çocuk öldürülür. Sonunda Amerikan birlikleri Mormonları bozguna uğratarak Utah eyaletinde denetimi sağlar. Vali görevden alınır. Amerikan Yüksek Mahkemesi çok eşliliğin ahlak dışı yüz kızartıcı bir suç olduğunu kabul eder. 200 Mormon hapse atılır. Soruşturmalar yıllarca sürer ve çok kadınla evlenmek Utah eyaletinde ancak 1890da yasaklanabilir.
Benzer bir girişimin en son örneği 28 Şubat 1993te Teksas eyaletinde yaşandı. 51 gün süren bir kuşatmadan sonra FBI ajanları ve ABD ordusunun özel timleri zırhlı araç, tank ve topçu desteğinde, gaz bombaları atarak Teksas Waco'da bulunan Davidyen Tarikatının merkezine karşı saldırıya geçti. Musa şeriatına göre yaşamayı, ensest ilişkileri ve küçük kızlarla evliliği savunan örgütün lideri David Koresh ile birlikte 21 çocuk, 2 hamile kadın olmak üzere toplam 76 kişi öldürüldü. Bu ABD tarihine “Waco Kuşatması” veya “Waco Katliamı” olarak geçti. 12 kişi kurtulabildi. Kurtulanlar hapse atıldı, mahkemeleri yıllarca sürdü.
Amerikan hükümeti , mazlum ülke halklarının uyanışını engellemek için o ülkelerdeki en gerici unsurlara arka çıktığı halde, kendi ülkesinde asla böyle durumlara izin vermez. ABD her çeşit dinsel ve etnik teröre örtülü destek vermesine rağmen kendi ulusal güvenliğin tehdit altında olduğu durumlarda kimsenin gözünün yaşına bakmaz, düzene aykırı olduğu saptanan dinsel ve siyasal girişimlere en ufak bir hoşgörü göstermez.
Çünkü Amerikalı siyasetçiler çok iyi bilir ki ABD için "demokrasi, özgürlük, eşitlik, kardeşlik" gibi kavramlardan çok daha değerli, yaşamsal kavramlar ve ilkeler vardır: Bunlar ülke bütünlüğü, Amerikan ulusunun varolması, sınırların korunması, Amerikan Federal Yasaları gibi kavramlardır. Gerisi ABD için teferruattır !
İmdi, ABD dahil dünyanın her yerinde demokrasi bu şekilde "uygulanır". Hiç bir ülke kendi ulusal güvenliği için tehdit unsuru oluşturacak ögeleri, virüsleri desteklemez, beslemez, kendi içinde barındırmaz, onlara yılışık yılışık yaltaklanmaz. Demokrasinin yaşaması için parazitlerin ve bakterilerin yok edilmesi, yok edilemese bile etkisiz hale getirilmesi gerekir. Oysa biz ne kadar pişkin, pardon yani hoşgörülü ve demokratik bir toplumuz değil mi?
PS: Tabi bu arada ABD'nin yeni Başkan adayı Mitt Romney'in Mormon olduğunu belirterek, Amerikan demokrasisinin nerden nereye geldiğini de görmüş olalım.