Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '12

 
Kategori
Deneme
 

Amerikalı olmak mı ? Amerikalı doğmak mı?

Amerikalı olmak mı ? Amerikalı doğmak mı?
 

Uzun yıllar önce yurtdışına ilk çıktığımda heyecan içindeydim, İngiltere’ye gidecek, kitaplarda okuduğum Mr ve Mrs Brown ile tanışacak, İngilizlerin dünyaca ünlü kibarlığını görecek belki de televizyonlardan hayranlıkla izlediğim futbol maçlarını seyredecektim. Güzel İngiliz kızlarını da unutmamalıyım. Güzel hayaller belkide gerçekleşmeyecek ve hayal kırıklığı olacaktı kim bilir?

Konaklama ihtiyacımı karşıladığımda beni 2 yere yönderdiler önce sizden sorumlu mahalle doktoru sonrada polis merkezine. Kayıtlarımızı yaptırdım artık devletce bilinen bir kişiydim.

İlk değerlendirdiğimde beni en etkilendiğim konuları özetleyeyim.

Araba içinde bir çift gündüzleyin öpüşüyorlardı. İstanbul’da yetişmeme rağmen kabul edilir durum değildi utanarak başımı çevirdim. Benim için farklıydı o zamanlar şimdi İstanbul’da da bu manzara normal oldu, insanlar alıştı.
Hindu kökenli İngiliz hocamız tamamiyle geleneksel kıyafetleri ile derslerimize giriyordu. Kamuda çalışmasına rağmen karışan görüşen yoktu.
Bir adres sorma ihtiyacında ilk başvurduklarımız polisler oluyordu. Rahat rahat soru sorabiliyor, polislerde kibarca cevap veriyorlardı. O dönemde Türk meslektaşların davranışlarını anlatmayacağım o ayrı kitaplık.
O sarışın güzel kızlar, yakışıklı delikanlılar gerçekten vardı. Bastonlu da olsa Mr ve Mrs Brown’larla tanıştık ama çok sayıda zenci, Hindli, Çinli, İspanyol kökenli olanlar da vardı. Aslında ırksal çeşitlilik hiç beklediğim gibi değildi.

Değişik bir kültür, toplum yapısı içindeydim, peki nasıl davranmalıydım ? Kendi bildiğim gibi mi ? Yoksa içinde bulunduğum toplumun kurallarına mı uymalıydım?

Tarihi incelediğimizde genelde insanlar daha iyi imkanlar sunan memleketlere göç etmeye çalışmışlar, milletlerde nufusa toprak yetmemesi nedeniyle sınırları aşarak komşuları veya diğer ülkeleri işgal etmeye çalışmışlardır. Bu durum şavaşların çıkmasına da neden olmuş. Örneğin Japonya, örneğin Almanya, örneğin Dünya savaşları. İsrail’in başlangıcından beri salgırgan olmasının altında toprak talepleri yatmıyor mu? Destan da olsa Ergenekon nufusun yetmemesi ve insanların dağları delmesi bir özlemi dile getirmiyor mu? Ya diğer canlılar yemek, su, sıcak hava bulmak için binlerce kilometre aşan uçan canlılar, göçebeler, Romanlar.

Fikirlerine, icraatlarına, değişimciliğine ve kişiliğine çok değer verdiğim eski bir genel müdürüm göreve gelince farklı uygulamalara gitmiş ve satıcı personele o güne kadar görmediğimiz avantajlar vermişti. Bizlerde bu farklılık karşısında itiraz etmiştik. Kendisinin sözü ‘’ Her insan Amerika’da doğamaz ’’ olmuştu. Evet her insan Amerika’da doğamaz ama Amerika’lı olabilir. Bugün milyonlarca İtalyan kökenli Amerik’lı, Yunan kökenli Amerikalı, Çin kökenli Amerikalı mevcut değil mi ?

Avrupa farklı mı ? Hayır değil Türk kökenli Almanlar, Hindu kökenli İngilizler, Afrika kökenli Fransızlar vs.

Burada esas olan göç edenlerin gittikleri ülkelere uyum sağlaması. Bir de Türkleri inceleyelim isterseniz;
1961 de çalışma için Almanya’ya gelen 1. nesil Türkler, yabancı kimliğinden sıyrılamadılar hala yabancılar. Aradan 50 yıl geçmesine rağmen lisan öğrenemediler, toplu halde Türk mahallelerinde yaşıyorlar, hergün aynı yolla işe gidiyorlar, aynı hattı kullanıyorlar, kasapları Türk, bakkallarıda. Çalıştıkları işte nasıl anlaşıyorlar diye hiç sormayın iş arkadaşlarının çoğu Türk Patronlar, yöneticiler ,ustabaşıları artık onlar da Türkçe konuşmayı öğrendiler.
 İlk nesilin çocukları ise bunalım yaşadılar. Ne Alman olabildiler ne Türk. Almanya’ da yabancı Türkiye’de Almancı.
Son nesilde ise fazla sorun yok artık onlar Türk kökenli Almanlar. Toplumun parçası oldular kanunlara, kurallarara uydular ama bu durumun oluşması için üç jenerasyonun geçmesi gerekti. Tıpkı Avrupa’nın diğer ülkelerdeki yabancılar da olduğu gibi .

Aslında Avrupa ülkeleri göçü destekliyor. Genç karı kocaysanız, meslek sahibiyseniz, hele hele ufak çocuklarınız varsa her ülke sizi seve seve kabul ediyor. Bakmayın dirsek gösterdiklerine yapacakları çok şey yok. Avrupa nufusunun gençleşmesi gerekiyor. Yaşlanmış, sosyal güvencesi yüksek, doymuş, tembelleşmiş insanların yerini genç, istekli insanlar almalı. Onlarda bu işin uzun süreli olacağını biliyorlar. Ancak zararın neresinden dönülse kar önlerinde Kanada, Avustralya hatta Amerika örnekleri var. Bu göçler tarihinin 21. Yüzyıl versiyonu.

O zaman insanların önünde bir alternatif var ‘’ Amerika’da doğmasanız da, Amerikalı olabilirsiniz’’

Sorun var mı? Evet var, Kontrolsuz değişim.

Avrupa’da geleneksel bir kültür ve sosyal yaşam, ayrıca yaşamı düzenleyen etkili kanunlar var. Yeni katılımcılar toplumun bir parçası olmayı baştan kabul ederek o ülkenin kurallarına uyuyorlar tersi durumda zorlanıyorlar. Ülkelerde belki bir miktar kalite bozuluyor ama genede bir standartta buluşuyorlar. Kontrolsuz büyümede sorun yaşayan ülkeler sosyal sorunlar yaşıyorlar aslında sorun genelde ülkenin kendi insanlarından kaynaklanıyor çünkü göç edenler elindeki imkanı kaybetmek istemiyorlar. Unutulmamalı ki göçler hep fakir ülkelerden zengin ülkelere oluyor.

Dünyada günde 2 $ altı para kazanan nufusun az gelişmiş ülkelerdeki oranı % 60 lar seviyesinde. Türkiye gibi ülkelerde gelişmekte olan ülkelerde zengin – fakir arasındaki gelir karşılaştırması 300 kat bu oran gelişmiş ülkelerde 50 kat. O zaman zengin ülkelere göçmek, çoluk çocuğa daha iyi yaşam sağlamak için gayret göstermek sürpriz olmamalı.

Bizde durum nasıl? Gerek ekonomik nedenler gerekse terör nedeniyle köylerinden büyük şehirlere göçenler oy peşindeki siyasetçilerin malzemesi oluyorlar. Yetersiz kültür seviyesi ve kanunlar nedeniyle yeni gelenler topluma uyacağına toplumun kendisine uymasını istiyorlar. Kuralları kendileri koymak istiyorlar bu durum doğal olarak kaos ortamı yaratıyor. Ne yol yetiyor ne alt yapı. Köyünden göçüp İstanbul’un tepesinde devletin arazisini zaptedip gecekondu yapan insanlarımız 2 nesil sonra kendilerini zenginleşmiş buluyorlar. Unuttuğumuz şey hazine arazisi hepimizin malı kendi malımıza sahip çıkmıyoruz. Sonunda verilen tapu, getirilen elektrik, su hizmeti ve rantlaşma .

İstanbul senaryosunda birey, Köln senaryosunda toplum kazanıyor.

Rivayete göre Amerika’lılarla yakın akrabayız. Kolomb ‘dan sonra Amerika’ya bizim Karadenizli vatandaşlarımız gitmişler. Nevada’da tarım yapmak için toprağı kazarken doğal gaz fışkırmış, bizimkilerde hemen ismini koymuşlar işte Laz işte Gaz. Aradan geçen yıllarda burası Lasvegas olarak anılmış .
Bizimkiler yetinmeyip Meksika körfezine gitmeye çalışmışlar ancak yollarda Karadeniz yeşilliğini bulamayınca tek saz bile yok diyerek bölgeyi Tek Saz olarak adlandırmışlar zamanla burası Teksas diye anılmaya başlanmış .
Alamo’dan sonra birlik olup yaşam kurallarını koyan Teksas’lılar düzeni ve sürekliliği sağlamışlar.
Bugün Teksas ‘da Karadenizli ecdatlarımızın torunları kovboy çizme giyen, şapka takan insanlarla birlikte kültürlerini ve gelenekselliklerini sürdürdüğünü görüyoruz. Teksaslıların Karadeniz insanının inanç ve inadıyla birliktelik kurup dünyanın en yaşanır yerlerinden birini oluşturduklarını da biliyoruz.

Bizim Karadenizliler Amerika’da doğmadılar ama Amerika’lı oldular. Daha doğrusu Teksas’lı oldular.

Darısı başımıza. 

 
Toplam blog
: 43
: 235
Kayıt tarihi
: 21.11.12
 
 

Mühendisim. Spor, müzik, yemek, yazmak özel zevklerimdir. ..