Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '12

 
Kategori
Söyleşi
 

Amida'da bir Amidalıyla...

Amida'da bir Amidalıyla...
 

Şeyhmus DİKEN, Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir, Diyarbakır


Güney Dergisi İçin Şeyhmus Diken ile Yaptığımız Söyleşi

Eski bir Mülkiyeli, araştırmacı yazar ŞEYHMUS DİKEN'DEN selam getirmişem siz GÜNEY okurlarına...

Söyleşi için odasına girdiğimde yoktu. Oysa ki randevu almıştım. Burada olmalıydı. "Şeyhmus Bey" diye seslendiğimde "Buyur Hocam, hoşgeldin, başımla gözüm üstüne geldin." Evet odasındaydı ama kitap yığını masasının arkasında kaybolduğundan görememiştim...
 ..........
 "bir tek
 insan olanın mı hakkı vardır
 kentlerin de...
 sanmayın ki dili yok
 vardır elbet
 taşların diliyle konuşur
 sırlarını surlarına fısıldayan memleket" Diyen ustaya sırlarını fısıldamasını istiyorum sohbet havasında GÜNEY okurları için.

Çok klasik olacak ama "Şeyhmus DİKEN kimdir?" diye başlamak istiyorum, istiyorum da, sonrasını düşünmeden edemiyorum.

Onlarca kitaba imza atan, kitapları bir çok dile çevrilen, ünü ülke sınırlarını çoktan aşmış böylesi entellektüel bir yazarla söyleşi çok zor diye düşünürken hep gülümseyen ışıklı bir yüz ve kendine has rahatlığıyla konuşmaya başlayınca; "Ha tamam! Yanılmışım, işim kolay olacak, bana çok iş düşmeyecek" dedim içimden. Güler yüz her şeyden önce insana cesaret verir düşüncesiyle, karşımdaki deryadan nasiplenmek umuduyla sohbete başladık...
Şeyhmus DİKEN:

 ___ Sayın DİKEN, bizim yörede on kadından birinin adı SULTAN, on erkekten birinin adı ŞEYHMUS'tur. Sizin de adınızı aldığınız "SULTAN-ŞEYHMUS" efsanesini anlatır mısınız?

Şeyhmus DİKEN: “Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir, Diyarbakır” kitabımda ayrıntılı olarak yazdım. Özet geçeyim. Mardin-Diyarbakır karayolu üzerinde yüzyıllar evvel yaşamış bir zatın türbesinin adıdır. Aslında Sultan Şeyh Musa el Zulî’dir asıl adı. Şeyh Musa, zamanla Şeyhmus ismine evrilmiş. Bölgede çocukları olmayan ya da yaşamayan aileler bu zatın üzerine adak adar ve zahmetli bir ritual uygularlar. Yedi yıl boyunca kız çocuk gibi saç kesilmez. Her yıl Sultan Şeyhmus’a gidilen gün öncesinde yedi kapıdan adaklı çocuk dilenir. Yedi yıl kurban kesilir. Yedinci yılın sonunda uzamış saç kesilir ve terazinin diğer kefesine de denk gelecek şekilde para konur. Fakir fukaraya dağıtılır. Bu ritüelin tümü benden once doğumlardan sonar yaşamayan beş kardeşimden sonar bana uygulanmış.

 ___ Sizi devletin en üst kademelerindeki resmi görevden sivil toplum kuruluşlarına iten neydi? Paylaşmak ister misiniz?
Şeyhmus DİKEN: Tek kelime ile önyargılar. Önyargıları ortadan kaldırmak atomu parçalamaktna daha zor diyen bilim şahsiyeti boşuna laf etmemiş. Diyarbakırlı, Kürt ve adı da Şeyhmus, işte potansiyel suçlu olarak imlenmeye fazlasıyla yeter.


 ___ Yazıyor olmanızdan başlayalım mı? Yazma serüveniniz nasıl başladı?

Şeyhmus DİKEN: Yazma serüvenim tabii ki okumayla başladı. Çocukluktan beri gazette ve kitap vazgeçilmezimdir. Çok okuyordum ve çok okurum. İşte o yoğun ve sistemli okumalar birikime, birikinler de yazıya dönüştü, dönüşüyor.

 ___ Yayınlanan kaç kitabınız var? Bu kitaplar hangi dillere çevrildi?

Şeyhmus DİKEN: 15. Kitabın mürekkep kokusu geldi. Kürtçenin Kurmanci ve Sorani lehçeleri, Franszıca, İngilizce ve Bulgarca çeviriler basıldı. Sırada Ermenice ve diğer diller var.

 ___ Bir yerde ağzınızdan kaçırdınız, ben biliyorum. Henüz okuyucusuyla buluşmayan son kitabınızı konuşalım istiyorum. Adından başlayalım isterseniz "ULA FİLLE XOŞ GELDİN"

Şeyhmus DİKEN: “Ula Fılle Hoşgeldin” kitabım çıktı-çıkıyor gibi. 2011’de yayınlanan “Gittiler İşte” kitabımın rövanşı gibi. 1915 soykırımından sonra Diyarbekir’in Lice ilçesinden kırımdan kurtulan bir Ermeni’nin sonradan Diyarbekir Gavur Mahallesinde aile kurup çoluk çocuğa kavuşup daha sonra şehre ve dünyaya adı Yervant olan bir memleket evladı bağışlayan bir Ermeni ailesinin izinden bugünlere akan bir anı-anlatı kitabı…


 ___ Yazarken düşlediğiniz nedir desem? Yanıtını ne çok merak ettiğim bir soru: Yazar nereden beslenir? Münazara sorusu gibi olacak ama, yaşamdan mı, kitaplardan mı? Biraz açalım mı? Sizin ırmağınızın adı ne?

Şeyhmus DİKEN: Tabi ki esirgeyen, bağışlayan şehrimin adı ile başlamalıyım. Büyük ölçüde Dîyarbekir gibi kadim bir şehrin kattıklarıdır belirleyici olan. Sonra böylesine önemli bir şehrin onur abidesi gibi duran direngen ve kararlı insanları. Bütün bu kolaja okuma ve yazma istenci de eklenince yük ağırlaşmakla birlikte iş kolaylaşıp yolunu-izleğini buluyor.

 ____ Sayın DİKEN, sizi yakından takip eden, kitaplarınızı özümseyerek okuyan biriyim. Yazdıklarınızdan uzak biri değilsiniz. Yaşanmışlıkları yazmak, hikaye etmenin hangi hali? Yazar, yazdıklarında ne şekilde yer alıyor?

Şeyhmus DİKEN: İnsan yaşadığı yere benzer. Hele yaşadığı, soluk aldığı şehirden benim gibi besleniyorsa ve her daim sıkı bir öğrenme süreci de yaşıyorsa işi hem kolaydır, hem zordur. Yerel ve sözlü tarihin insan tekinin yaşadıkları ve gözlemlediklerinin paylaşımı yanında, hikâyelerini paylaşacak olanlara vermesi gereken güvence ile de yakın ilintisi vardır. Aslında yaşı kemale ermiş insanlar epeyce ketum oluyorlar. Hala “haritanın yırtıldığı” artık dikiş de tutmadığı büyük altüst oluşların yaşandığı bir coğrafyanın saklı izlerini deşmeye çalışyorsanız bu ketumluk daha bir anlaşılır oluyor ve işi de zora koşuyor. İşte bu zorluğu “güven” unsuru ile aşmaya çalışıyorsunuz. Eh kendi deneyimleriniz, yaşadıklarınız, bilgi birikiminiz de eklenince “iş” kısmen kolaylaşıyor.

"Amida'da yaşadım ben, kendimi bildim bileli
 ömür bu!
 vefa ederse ömrüm bundan sonra da
 Amida'dır vatanım
 yaşayacağım bundan sonra da Amida'da..." diyorsunuz Taşlar Şahit şiir kitabınızda.

 Sayın DİKEN, Bu dizelerde de Diyarbekir aşığı bir Diyarbekirli olduğunuzu bir kez daha vurguluyorsunuz. Deyim yerindeyse, nedir bu denli sizi Diyarbekir'e aşık eden?

Şeyhmus DİKEN: Taşları, evleri, camileri, kiliseleri, sokakları, surları, burçları, bedenleri, kastalları olan ve taşın hayat verdiği bu eski ve bazalt şehir eğer “Alternatif Muhalif Metropol” bir şehir olmasaydı! Yeri geldiğinde hayatın olanca risklerini göze alarak seçtiği şahsiyetlerine bile acımasız eleştiriler yönelten ama düşmanına karşı da gözü gibi koruma erdemine sahip bir şehir olmasaydı inanın ki sadece taşı, ya da mekânları yazmazdım. Zaten eskiden beri o kadim mekânları, ama sadece fiziki olarak mekânları gayet güzel yazanlar vardı. Benim farkım o mekanları yeniden hafızaya nakşederken unutulan insanı da hatırlattım. Eski ve yeni yüzleri. Tabi kimileri tarafından içi boşaltılmış. Ya da etnik kimlik intiharı veya dejenerasyonundan geçirilmiş insanı asli kimliğiyle anlatarak, yazarak. Bu zordu pek denenmemişti. İşte ben mermerin içindeki melek misali adeta taşı yontarak onu, mekanla birlikte asi ve serdengeçti insanları da yazmaya çalıştım.

____ Kitaplarınızın ana teması DİYARBEKİR'dir. Onlaraca kitaba sığdıramadınız. Biliyorum Amida aşkı size daha da yazdıracak. Sayın Amidalı sizi Diyarbekir'i yazmaya iten nedenler diye sorsam?

Şeyhmus DİKEN: Diğer sorularda değindim buna. Bazı şehirler vardır ki; ne denli yazarsanız yazın sürekli eksik bıraktığınız bir şeylerin sürekli var olduğunu bilirsiniz. İşte Amida-Amed-Amid-Diyarbekir böyle bir şehir. İnsanın yazdıkça yazası geliyor. Tabi bazen de “yazıp da okuyamadığı” ezber bozan tarafı…

 ____ "Diyarbekir diyarım yitirmişem yanarım" Kitabınızda şehrin hikayelerini yine şehir insanının özlemlerinden, yitiklerinden, dillerinden, nefeslerinden, sesinden paylaşarak oluşturmuşsunuz. O insanların bu gün bir çoğu yok. O gün sözün, sanatın, tarihin bilgelerini konuşturmasaydınız bugün yazılı hiçbir şeyleri olmayacaktı. Biz eski Diyarbekirlilerin yüreklerinde saklı kentimizin tanıklarının hikayelerini yazmak nasıl bir duyguydu? Neleri yitirmişiz, nelere yanıyoruz Şeyhmus Bey?

Şeyhmus DİKEN: Şehir, yaşlı bir kuşağın gözlerinin önünde değerleriyle birlikte yitip gidiyordu. Farkediyorduk o fiziki yokoluşu. Fiziki, mekânsal yokoluşun yanında şehrin alışkanlıkları, yaşam biçimi, eşrafı-eşhası da birlikte gadre uğruyor kayboluyordu. Birilerine o kıymetli yaşanmışlıkları ve yaşananları anlattırmak, hafıza tazeletmek, unutturulmamasını sağlamak gerekiyordu. Bunu yaptım.
“Saklı kentin tarihinin tanıkları” üst başlığını koyduğum dörtleme oldu. “Sırrını Surlarına Fısıldayan şehir-Diyarbakır, Diyarbekir Diyarım Yitirmişem Yanarım, İsyan Sürgünleri, Amidalılar-Sürgündeki Diyabekirliler”. Bu dört kitaba aslında “Gittiler İşte ile Ula Fılle Hoşgeldin” kitaplarını da eklemek gerek. İşte 2000 sayfanın üzerindeki bu kitaplar kayıp hafızayı yeniden canlandırdı diyebilirm. Bir başka açıdan da edebiyatın, sanatın, kültürün altyapısına malzeme oldu bu metinler…


 ___ "GİTTİLER İŞTE" dediniz, hatta bir kitabınızın adıdır “Gittiler İşte”. Kimdir bu gidenler?

Şeyhmus DİKEN: Ermeni, Süryani, Êzidî, Keldani, Rum, Yahudi, Kürt, Müslüman, Şemsi ve daha sayamayacağım bir dolu etnik, dini mezhepsel kavme, cemaate mensup şahsiyetlerden kimileri. Benim tanıklığıma, hafızama düşenler. Keşke gitmeselerdi, Ölmeselerdi, katledilmeselerdi demek istediklerim…


 ___ "GELDİLER İŞTE" demek mümkün mü? Var mı böyle bir proje?

 Şeyhmus DİKEN: Elbette var, yazılıyor da bir taraftan. Ama ondan once “Ula Fılle Hoşgeldin” geldiler işte’ye bir ön hazırlık gibi oldu diyebilirim.

 ____ Bir söyleşinize öğrencilerimle birlikte katılmıştım. Hatırlar mısınız öğrencilerimden biri kendinden büyük bir edayla size şöyle bir soru yöneltmişti: " Üç kelimeyle kendinizi anlatır mısınız?" Siz de "Beni Diyarbekir'e sorun." demiştiniz. Biz de Diyarbekir'e sorduk, taşlardan yükselen fısıltı "GÖNÜLLÜ KENT REHBERİ" cevabını aldık. Şeyhmus Bey, nedir bu gönüllülük?

Şeyhmus DİKEN: İnsanın yaşadığı ve paylaşmak, anlatmak istediği şehre dair sözü, metni, kelamı olunca bu ister istemez diline de yansır, dile düşer. Ben de dilimden dökülenleri bir rehber gibi paylaşıyorum merak edenlere. Mesele budur.

 ____ Aynı gün, yine öğrencilerimden başka biri "Yazar olmak için ön şart nedir? Kürt bir baba, Türk bir annenin çocuğuyum. İleride ben de sizin gibi bir yazar olmak istiyorum. İnsanların sevgi, barış ve kardeşliği için yazmak istiyorum. Bana önerileriniz ne olur?" diye iki soru sordu. Aynı soruları ben de yineliyorum, ünü ülke sınırlarını aşmış bir yazar olarak, gelecek nesillere mesajınız nedir?

Şeyhmus DİKEN: Haddime düşmez. Pek de sevmem böyle bir soruyu da cevabını da! Ama illa bir cevap vermek gerekirse okumak ve yaşamak gerek…

Son olarak tarihin taşlara yazıldığı, sırlı kentin sırlarından GÜNEY okurlarına mesaj olacak fısıltı alabilir miyim?

 Şeyhmus DİKEN: Güney Dergisi, aslında büyük bir şahsiyetin adından “Yadigar”. Yadigarlar baştacıdır, kıymetlidir ve yaşatılır. Tabi yadigarların da her daim kendi değerini bilmesi kaydıyla. Bu sebeple her daim Güney’i Yılmaz Güneyle eş tuttum. Ömrü bereketli ve üretken olsun. Okuru da bol olsun.

 __ Üstadım, dosyam elimde kitabımın basımı için sizden fikir almaya geldiğim zaman nasıl ki kapınızı, engin bilginizi sonuna kadar bana ve ben gibi yazar olmak için emekleyenlere açtınız bugün de bu güzel söyleşi için yine sonuna kadar açtınız bunca yoğunluk içinde. Size GÜNEY okurları adına yürekler dolusu teşekkür ediyor daha nice kitaplara diyorum.

 

 12 Eylül 2012 Diyarbakir

 Röportaj: Birsen İNAL

 
Toplam blog
: 124
: 393
Kayıt tarihi
: 01.04.11
 
 

Diyarbakır’da doğdu, tam bir Diyarbakırlı olarak büyüdü. İlk okulu İsmet Paşa İlkokulu’nda, orta ..