Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ocak '07

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Amsterdam Amsterdam

Amsterdam Amsterdam
 

Siz hiç akşam yemeği için arkadaşlarla buluşmak üzere evden bisikletinizle çıktınız mı? Şık elbiselerle kullandığınız bisikletinizi en fazla 25 dakikalık bir yolculuktan sonra restoranın önüne 'park edip' içeri girdiniz mi?:) Şehre bu kadar yakın evinizden havaalanına 10 dakikalık bisiklet ve 7 dakikalık tren yolculuğuyla ulaşabildiniz mi?

İş için gidip 2 yıl yaşadığım Amsterdam benim için her zaman, insanların her yere bisikletle gidebildiği, çöpçüsüne polisine kadar herkesin İngilizce bildiği, mini etek ve şık elbiseleriyle bisiklete binen kadınlara dönüp şöyle bir bakılmayan, her semtinde yemyeşil bir park olan, kanallarla bezeli, taşlarla döşeli, minnacık, sevimli, ışıklı bir kent olarak kalacak.

Bu ve birkaç yazıda daha Amsterdam'ı ve yurtdışında yaşamayı sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Bu tabii yıllarını orada geçirmiş gurbetçilerimizin perspektifiyle gördükleri değil, sadece 2 sene süreyle bir şirketin genel müdürlüğünde çalışmış birinin görüşleri olacak. Dolayısıyla gurbetçilerimizin yaşadığı sorunları tam olarak yansıtamayabilir, yaşadığı güzellikleri de sizlerle paylaşamayabilirim. Benim amacım 35'inde bir beyaz yakalı olarak yurtdışında çalışan bir kişinin hissettiklerini, yaşadıklarını sizlerle paylaşmak, yurtdışında çalışmakla ilgili olabilecek soruları cevaplamak.

İlk yazımda insanlardan bahsetmek istiyorum. Çünkü belli bir yaştan sonra yurtdışında yaşamayı aklınızdan geçiriyorsanız en önemli konulardan biri yerli halkın kimliği, yabancılara yaklaşımı, alışkanlıkları... Yerli halk demişken şöyle ilginç bir istatistiği de vermek durumundayım: yaklaşık 700 bin nüfuslu Amsterdam'ın %45'i yabancı uyruklu! Dolayısıyla da orada hiç yabancılık çekmeyeceksiniz!:)Tabii eğer İngilizce biliyorsanız.

"Du yu sipiik ingliş?" cümlesini sadece birkaç kez kullandım iki sene kaldığım Amsterdam'da. Sonra herkesin İngilizce bildiğini ve yabancı dilde konuşanları yadırgamadığını gördükten sonra tam tersine İngilizce bilip bilmediğini sormak ayıp gibi gelmeye başladı. Gerçekten de Amsterdam'ı anlatan birkaç kelime söyle deseniz biri 'uluslararası' olurdu. Neredeyse herkes İngilizce biliyor (kendi mahallelerini ve eko sistemlerini kurup şehrin köşelerinde yaşayan azınlıklar dışında).

Azınlıklar demişken, Türkler yaklaşık 35bin nüfusla Surinam'lı ve Fas'lılardan sonra Amsterdam'daki en kalabalık azınlığı oluşturuyorlar (Çin'lilerden de fazla:)). BU arada Surinam'lılar azınlılar arasında en ayrıcalıklı yere sahip olanlar. Hatta azınlık olarak bile sayılmıyorlar. Bir istatistikten ziyade gözleme dayanarak söyleyebilirim ki Türklerin nufusu daha çok kendi işini yapan ticarethane sahipleri (taksi, market, turizm acentası vs) ve yurtdışı temsilcilik ve bürolarda (özellikle bankalar) çalışan beyaz yakalılardan oluşuyor.

Hollanda'da çalışmak nasıl bir şey? Türk'lere nasıl bakıyorlar, bizleri tanıyorlar mı? Amsterdam güvenli mi? Bizi Avrupa Birliği'ne alırlar mı?

Semt pazarları, ışıklı kanalları, eski evleri, modern trenleri, laleleri, restoranları, Ajax'ı , Van Gogh'u ve meşhur Red Light District'i ile Amsterdam devam edecek...
Sevgiler.

 
Toplam blog
: 3
: 1257
Kayıt tarihi
: 23.01.07
 
 

İstanbul'da yaşıyorum, fotoğraf ve yelken ilgimi çekiyor. Şunu anladım ki insan yazarken kendin..