Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Ocak '09

 
Kategori
Deneme
 

An ve an...

An ve an...
 

Daha on üçünde bir kız çocuğu.
Sohbet ediyorduk bir akşam küstü.
Kelimeleri içe dönük, mutsuzdu gözleri, sandım bir sonbahar yeli.
Nedir dedim derdin, niye hiç gülmez yüzün.
Gülmek için neyi bekliyorsun hayatının ilkbaharında.
“Büyümeyi” dedi.
“Büyümeyi bekliyorum. Büyünce daha mutlu olacağım.
Düşlerim var, daha özgürce, istediğim gibi yaşayacağım.”
Büyük insanlar gördüm, düşleri gerçek olan.
Oysa hiç kimseyi görmedim bugüne kadar büyünce çocukluğundan daha fazla mutlu olan.
Hep düne özlem yok mu içimizde, hep özlemez miyiz, kaygısızca geçirdiğimiz o çocukluk yıllarımızı.
Bu yüzden değil midir defalarca anlatıp gözlerimizin parladığı, kahkahalarla andığımız o güzelim okul yılları.
Sonra gördüm kırık dökük bir kapı, içinde iki somya, ortada bir halı.
Hayalleri var bu mekân içindeki insanoğlunun.
Fosforlu pembe satenden perdeler ve pahalı döşemeler üzerinde kan kırmızı ipek bir halı.
Belki de altın basamakların altındaki salonun orta yerinde duran bir piyano.
Zengin olmayı düşler mutluluk için.
Oysa kaç zengin gördüm piyanonun sesini boş duvarlara dinleten.
“Fakirken ne kadar da mutluyduk biz” diyen.
Televizyonda evlendirmeye çalışıyorlar şimdi tüm bekârları.
Peki, kaç evli çift kutluyor bu zafer anını.

Herkes gitmek istiyor bulunduğu an'dan, bir adım öteye ya da geriye.


Mutluluk bir gelecek ya da bir geçmiş mi içimizde.
An'ların değerleri olmuyor mu artık yüreğimizde.
Oysa farkına varabilseydik geri dönüşü olmayan her an'ın değerlerini.
Ne günler biterdi, ne de geceler.
Bir sevginin tene düştüğü an'ı hissedebilseydik eğer,
Cennet mi olurdu acaba tüm sürgün şehirler.

 
Toplam blog
: 106
: 1384
Kayıt tarihi
: 21.02.07
 
 

Bir yaz gecesi hatırasıyım. Haziran doğumluyum. Bilirler haziran doğumlular. Hele ki haziranın tam..