Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Aralık '06

 
Kategori
İlişkiler
 

Ana, oğul ve hayatın bir başka yüzü...

Ana, oğul ve hayatın bir başka yüzü...
 

Günün ilk saatlerinde bir banka şubesindeyim. İçerisi geniş ve ferah ama uzun bir sıra var. Elimdeki kağıda ve duvardaki rakama bakıp sıkıntıyla iç geçiriyorum. Beklemek ve bu ödemeyi yapmak zorundayım. Aklımdan ne kadar süreceğine dair bir zaman hesabı yaparak küçük bir çocuk ve orta yaşlı bir kadının oturduğu sıraya yaklaşıyorum. Kadın bana gülümsüyor, oturuyorum. Yanındaki çocuk beş yaşlarında olmalı. Bağdaş kurmuş öne arkaya sallanıp duruyor. Belli ki yerinde duramayan bir afacan ve oldukça sıkılmış. Kadın ona arkaya düşeceğini ve yapmamasını söylüyor. Çocuk onu duymuyor sanki öne arkaya sallanmaya devam ediyor. Çocuğa eğilip adını soruyorum. Utanıyor cevap vermiyor. Kadın bana göz kırparak "onun adı yok" diyor. Çocuk öfkeyle kadına bakıyor kadın ona sevgiyle gülümsüyor. Sıranın değiştiğine dair bir ses duyuyor ve otomatik olarak başımızı kaldırıp bakıyoruz. Kadın içini çekip sabah saat sekizden beri burada olduklarını söylüyor. Yakındaki bir köyden geliyorlarmış. Çocuğu gösterip "bu da çok üşüdü" diyor. İçim acıyor. Çocuk sallanmaya devam ediyor.

Kadın gözünü duvardaki göstergeye dikiyor. Ona bakıyorum.Siyah üzerine minik pembe çiçekli bir şalvar giymiş. Yeşil gözlerinin etrafında onlarca kırışıklık. Gülümsedikçe sayıları artıyor. Kadın çocuğa eğilip "Ablaya adını söylesene" diyor. Çocuk oralı olmuyor kendi kendine bir şeyler mırıldanıyor. Eğilip yüzüne bakıyorum. Uzun kirpiklerinin altında kocaman kahverengi gözleri zekice parlıyor. Çocuklarda en sevdiğim şeyin gözleri olduğunu düşünüyorum. "Ne olacaksın büyüyünce?" diye soruyorum. Birden hevesle "asker" diyor. "Neden asker olmak istiyorsun?" diyorum "Atatürk de askerdi" diyor. Gülümsüyorum. Kadın bana doğru eğilerek "şiir okuyor" diyor "Atatürk şiirleri" Çocuğun başını okşuyorum o hala utangaç başını yerden kaldırmıyor. Sıra bir daha değişiyor ve kadın "sıra bana geldi" diyerek kalkıyor. Çocuk benimle kalıyor. Yine bana bir şiir okumasını istiyorum. Bu sefer susmuyor başlıyor okumaya: "Saat dokuzu beş geçe, Atam Dolmabahçe'de..." okuyor şiirini. Çocuğu sarılıp kucaklamak istiyorum. O masum küçük dudaklarından coşkuyla dökülüyor kelimeler.

Kadın yüzünde üzgün bir ifadeyle gelip oturuyor. "Dolar yokmuş" diyor ve anlatmaya başlıyor. Kopuk kopuk anlatıyor. "Adam" diyor "Dolar gönderiyor napacaksın? Bekleyeceğiz yine.Saat 11'de gelirmiş ancak." Sonra kederle gülümsüyor. "Ben" diyor "Tedavi oluyorum. Bugün bu parayı almak zorundayım. Kanser çıktı. 6 ay önce gittim. Anamda vardı, kız kardeşimde de. Şimdi de bende.Daha önce kimsede çıkmamıştı ailede. Buldu bu illet bizi."diyor. Sözcükleri yüzümde patlıyor. Ne diyeceğimi bilmez bir halde bakıyorum. Ne dersin ne söylersin? Ona iyi gelecek, teselli verecek tek kelimem yok. Sadece bakıyorum. "Ama" diyor "Tedaviye cevap vermişim. Yeneceksin dedi doktor." gülümsüyor ama gözlerinden yaşlar akmak üzere. Başımı çeviriyorum gözlerimi görmesini istemiyorum. Çocuğa bakıyorum. Daha beş yaşında. Haberi yok hiç birşeyden köşedeki çiçeğin yapraklarıyla oynuyor. O yaprakları eliyle tek tek okşuyor. İçimde birşeyler patlıyor.

Kadın "Neyse" diyor "Ben saat 11'e doğru gelirim hadi kal sağlıcakla" arkalarından bakakalıyorum. Çocuk dönüp bana gülümsüyor el sallıyorum. Kendi kendime "Ben bu hayatı hiç anlayamayacağım galiba" diyorum "hiç..."

FOTOĞRAF: Tarık Aytaç Gürbüz

NOT: Hayatın bir başka yüzü daha var ve birileri o tarafta duruyor. Hayatın o başka yüzünü görmek için: http://biryardimeli.bz.tc/

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..