Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '10

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Ana Dil Eğitimi Temel Bir İnsan Hakkıdır

Ana Dil Eğitimi Temel Bir İnsan Hakkıdır
 

Dışarıda, karın yağdığı ve soğuk havanın iliklere kadar işlediği bir sabahın köründe, annemin sabah kahvaltısı için bir şeyler almak adına bakkala gidip yaptığı alış veriş sonrasında, aldığı ürünlerin tamamına yetmeyen parasının üstünü gelip tekrar evden alıp bakkala götürmesini çok tuhaf bulmuştum. Zira bir süre sonra ev ahalisi, işinin başına gitmek için evden çıkacaktı ve bakkalın önünden geçerken kalan borcu bakkala ödeyebilirdi. Anneme, bu tuhaf davranışının nedenini sorduğumda, aldığım cevap sonrasında, aslında benim bu soruyu sormuş olmamın tuhaflığının farkına varmıştım. Ve işte o zamandan beridirki bu gibi şeylerde hassas olunması gerektiğine dair zihnime güçlü bir kişilik versiyonu yerleşmişti. Böyle davranılmasına dair şahsıma derin derin anlatımlar yapılsa, dürüst olmayı, erdemli bir insan olmayı çok derin analizlerin ışığında şahsıma anlatmış olsalar, annemin o kış soğuğunda ortaya koymuş olduğu davranışın anlatım gücü kadar, etkili olabilme şansları yoktu. Yaşamsal süreç içerisinde kişilik oluşum ve gelişim sürecine en güçlü etkiyi yaşanılarak edinilen deneyimler olduğunu düşünüyorum. Annemin o davranışının izinde, çocukluk zamanlarıma gittiğimde, her hangi bir olay sonrasında taraf olmam söz konusu ise, haklılık ölçüsünü baz alarak adım attığımı fark ettim. Ne varki hiçbir zaman annem veyahut babam bu konularda bizimle konuşmamışlardı. Sadece hangi olaylar sonrasında, nasıl tavır aldıkları bizi ilgilendiriyordu ve bu sebepten ötürü bu tavır alışlarının ne yönde olduğu bizim kişilik gelişimimizi önemli ölçüde etkiliyordu. Ergenlik dönemleri ve sonrasındaki süreçte, siyasal ve politik olaylara karşı tavır alış biçimimde “İnsan Hakları” ilkesini önüme koymuştum. Şayet “İnsan Hakkı” ise, o hakkın kullanılmasının önünde oluşabilecek her türlü engele karşı tavır almam benim kişilik yapımın gereğidir. Çünkü ben böyle bir kültürle yoğrulmuştum ve hiçbir neden, benim “İnsan Hakkı” kavramının dışında hareket etmemi meşru kılamazdı. Son günlerde yoğun bir şekilde tartışma gündemine girmiş olan “Ana Dilde Eğitim” kavramı hususunda ne yönde tavır aldığımı şahsıma soruyorlar. En nihayetinde “Ana Dilde Eğitim” temel bir insan hakkıdır. Daha ötesi var mı? Bu ülkenin serencamında, bu dilin yasaklı bir dil olduğunu biliyor muyuz? Baskı, sindirme ve asimilasyon politikaları ile bu dilin kullanımının önünde türlü engeller oluşturuldu mu, oluşturulmadı mı? Bu halk için, karda yürürken çıkan kart kurt seslerinden dolayı kendilerine Kürt diyen dağlı Türklerdir dendi mi, denmedi mi? Kendi ana dillerini konuştukları için bu halka dışkı yedirildi mi, yedirilmedi mi? Bunların hepsinden geçtik ve bir dönem şarkılarını dahi kendi dillerinde söyleyemeyen bir halkın, bu gün için ana dilinde eğitim yapıp yapamayacaklarını tartışmaya başladık. Önemli bir gelişme pek tabiki. Bizim gibi otoriter rejimin despotizminden fazlası ile nasiplenmiş olan bir ülkede ana dilde eğitim verilmesi gibi son derece nazik bir konunun tartışılabiliyor olması pek tabiki küçümsenmeyecek bir gelişmedir. E hali ile bu gelişme ülkenin normalleşmesi anlamınıda taşırki, bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Kimi zir zoplar çıkıp hiç rahatsızlık duymadan, Kürtlerin ana dillerinin yasaklanmadığını ve her yerde bu dili konuşabildiklerini rahatlıkla söyleyebilirler. Ve bunu söyleyebilecek kalibrede olan insanlara pek fazla bir şeyler anlatabilme ihtimali dahi yok. En nihayetinde bunlar için Kürt Sorunu diye bir kavram hiçbir zaman olmadıki. Çünkü, bu zihniyet dünyası için Kürtler yok sayılan bir halktı. Yine bu zihniyet dünyası için, en ideal Kürt tipi İbrahim Tatlıses, Mahzun Kırmızıgül ve türevleriydi. Hem iyi para kazanıyorlardı, hem de diledikleri gibi ülke sathında fink atıyorlardı. Ne zamanki Ahmet Kaya vakaası yaşandı, bu çevrelerin yüzlerine çektikleri örtüleri de bir bir düşmeye başladı. Çünkü bu çevreler için devletin resmi ideolojisine biat etmekti aslolan ve bu ideolojiyi rededen herkes tu kaka ilan ediliyordu. Türlü çeşit televizyonları ile, siyasi çevreleri ile, sanat camiası ile o resmi ideolojiye meydan okuyanları vatan hainliğinin kadim dostu olarak görüp bir gecede aforoz ettiler. Hem de hiç rahatsızlık duymadan. Bu topraklarda yaşayan insanlar, bu cumhuriyetten az çekmedi. Bir tek adam dahi vurmayıp, salt düşünceleri uğruna ölümü dahi göze almış olan gencecik insanları yağlı urgana göndermekte beis dahi görmeyen bu cumhuriyetin, despotik yapısı nedeni ile yaktığı o kadar can varki. İşte bu sebepten dolayı bu cumhuriyetin demokratik bir yapıya evirilmesi gerekiyor. Bu toplumun mutluluğu nispetende olsa ancak demokratik bir bilincin gelişiminde yatıyor.

Bu sebeplerden hareketle… Kürtler…

Kürtlerin onca demokratik hakları gaspa uğradı. Kürtlere kendi dilleri, türlü asimilasyon politikaları ile unutturulmaya çalışıldı. Yüzyıllardır yaşadıkları topraklarında bir sığıntı haline dönüştürüldüler ve bir sürgün hayatı yaşadılar. Ve geldik milenyuma… İletişimin ultra hale geldiği bir dönemdeyiz. Bilişim sektörü aldı başını gidiyor. Yalanla, dolanla, aldatmaca ile hiç kimse bir sonuç elde edemez. Teknolojik olanaklar iki yüzlü küstahların suratına şamar gibi gerçekleri vuruyor.

O halde dürüst olalım.

“Ana Dilde Eğitim” temel bir insan hakkıdır. Kürtler bu haklarından yararlanmalıdır ve bu hakkın önündeki her türlü engel ortadan kaldırılmalıdır.

Alt yapı mevzuu ise başka bir tartışma konusudur.

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..