Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Nisan '08

 
Kategori
Siyaset
 

Ana hatlarıyla insancıl sol

Ana hatlarıyla insancıl sol
 

· “Sosyal Devlet-Demokratik İktidar” yöntemiyle,
· “Ulusal Gelişme-Küresel Dayanışma” idealine erişmek...

Türkiye yeni bir yüzyıla tarım ve sanayi toplumu özelliklerini iç içe yaşarken yakalandı.

Kapsamlı reform projelerini belli bir takvime bağlamanın güçlükleri ile yerkürenin Üçüncü Endüstriyel Devriminin yararlanılabilir olanakları yeni sentezleri getiriyor; sosyal demokrasiye adeta bir ulusal görev olarak yüklüyor.

Bu anlamda, toplumsal zemindeki yatay ve dikey hareketlilik yerli yerinde kavranırsa, ülkemiz de, ekonomi-politik açıdan coğrafik bekleme odalarından daha az maliyetle sıyrılabilir.

Halkımızın ‘tasasını’ politikanın ‘tasarımı’na aktarmak mistik-faşizmin toplumun, ırkçı post-modernistler ile ilkesiz ayrımcıların Parti kademelerinin üzerinde yol açtığı yıkımı püskürtmek açısından ilk ‘cephe’de ilk zaferin örgütlenmesidir de...

Bu bağlamda, bireyi özne kabul eden, mülkiyete endeksli olmayan bir “toplumsallaşma” sürecinde ekonomide demokrasiyi hedefleyen; demokrasi’de bütün alt kimliklere yaşam hakkı tanıyan, o arada, doğayı da insancıllaştıran bir yapılanmayı öngörmeliyiz.

Bu, “İnsancıl Sol” anlayıştır.

Açılımı da; “toplumsallaştırma”dır...

Toplumsallaşma, fabrikaların, okulların, sağlık ünitelerinin, işliklerin, dokların, kültürel ve sportif kurumların parçalanmamış işleyişine, belli bir özgerçekleşim saikiyle, halkın bütünsel varlığının katıştırılmasıdır.

Öylelikle birey toplum ile, toplum da yönetim süreçleri ile bütünleşebilecektir.

Demokrasinin siyasal yapılar ve sivil toplum örgütleri tayfından merkezi bürokrasiye ışıması, oradan yerel meclislere aktarılması ve nihayet, TBMM Komisyonlarında ‘örgütsel’ açıdan yansıması olanaklı olabilecektir.
Bu toprak travmatik birikintilere karşın, bu tohumu tutar.

Unutmayalım ki, Anadolu uygarlığının sentezi, barışçıl bir ulusalcılıkla dayanışmacı bir inanç yorumuna dayanır. Bu doğal temel üzerinde aileden başlayarak ilişkiler demetinin modernleştirmek olanaklıdır.

Birey, toplum, kurumlar açısından süre istikrarına kavuşmuş “açık toplum” arayışı, bir yerde her türlü eşitsizlikler sürecine karşın bir eşdeğerlilik zincirini oluşturmaktan geçecektir.

Açık Toplum dokunması için, iletişim ortamında saydamlık, teknolojinin kendini üretmesinde akışkanlık ve kurumsal profilde özerklik çok önemlidir.

Bütün bir yaşamı mükemmelleştirmekten çok yanlışlanabilir değerlendirmelerle kusurluluğumuzu en aza indirmeye, kesimleri ve sınıfları birbirine kırdırmadan, o arada, tarımı, hizmetleri ve sanayii bir diğerine feda etmeden elde edilecek gönenç ile bağımsızlaşmış artı-bilincin ortak enerjisini sağlamaya çalışılmalıyız.
Bu gerçekte “yaşam kalitesi”nde iyileştirmelerin sosyo-ekonomik temelidir.

İnsani Gelişme’nin kamusal ödev alanına tekabül eden açılımı ise, sosyal devlet’in temellendirilmesidir.

Gerçekten, kademeli olarak birbirine ve mesleksel gelişme gereksinimlerine karşı sorumlu tutulmuş bir eğitim yapılanmasıyla, 1.Basamak’ı parasız örgütlenmiş avlu tipi sağlık üniteleriyle, raylı ve toplu taşımacılığa önem veren ulaşım düzeniyle, sosyal hizmetlere evrensel ölçünler getiren yeni düzenlemeleriyle devlet, vatandaşlarının yaşam kalitesini artırabilir, Türkiye’de konvansiyonel “güçlü devlet” şablonculuğundan, “sağlam toplum-sağlıklı birey” amacına evrilebilir.

Sosyal devlet’in toplumu doğallaştıracağı, o toplumun da demokrasiyi iyileştireceği kabul-edilebilir.

Pozitif ve aktif bir mali politikanın teknikleri ile tasarruf eğrisinin yukarı çekilmesi, kamu yatırım harcamaları eksenindeki bir büyüme ile tümlenince; gelir artacak, adil dağılacak ve ülkesel/bireysel refah içinde topluma geri dönecek, yan sektörleri ikincil işleri besleyen bir şekilde ekonomi dönüşebilir yatırımlarla semizlenebilecektir.

Gelirlerin ve kaynak kullanımının dengeliliği ile sisteme katılımdan-katılımcı sisteme geçişin yaygınlığı sağlanabilirse, hem yerel hizmetlerle merkezi denetimin optimizasyonu belli bir kıvamda olgunlaştırılabilir, hem de “ulusal gelişme-küresel dayanışma” ideali ete kemiğe bürünür.

Türkiye bu süreçte, ideolojik bir özelleştirme ile bağnaz bir mülkiyet duyarlılığına düşmeden ama emeğin de mevsimden mevsime taşeronlaştırılmasına asla izin vermeden, üretkenliği ekonomide, vatandaşlığı demokraside “özne” kılarak, sorunlarını aşabilecektir.

Öte yandan, özgürlüğün girişimciliği ile serbestliğin talepleri, sınıfsal çıkarları kavgalardan dayanışmanın kolektif aklına taşıyacaktır.

O arada toplumumuz sürecinde özgürleştiği bir çabayla, “hukuk devleti”ni oylarıyla aramaktan, “insan haklarına saygılı devleti” eylemliliğiyle sınırlandırmaya yönelebilecektir.

Bağımsızlığın tabanında eşitliğin, eşitliğin temelinde özgürlüğün, özgürlüğün üst yapısında bireysel ve kurumsal gelişmenin de somutlanmasıdır.

Ekonomide, siyasette, sosyal-kültürel yaşantıda yalnız ülkeler ve halklar için değil, aynı zamanda, aileler ve bireyler için de “tam bağımsızlık ve özgürlük” talep etmeliyiz.

Bir kez demokrasimiz halkınlaşmaya, halkımız toplumsallaşmaya daha hızla yönlendiğinde, Dünya’ya “Ekonomik Güvenlik Konseyi”, “Güney’in borçlarının sürdürülebilir kalkınma için bir defalık yarı yarıya silinmesi” ve gelişmekte olan ülkelerin BM Güvenlik Konseyinde dönüşümlü temsili gibi tekliflerimiz de mümkün olacaktır.

not: 1998 de yaptığım bir çalışmadan derlenmiştir.

www.insancilsol.com

 
Toplam blog
: 374
: 491
Kayıt tarihi
: 16.08.06
 
 

Merhaba! Toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel olgularla ulusal ve evrensel düzlemde ilgilenme..