Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Ana Karası: "AFRİKA":)

Ana Karası: "AFRİKA":)
 

Bu renklerdi beni çeken....


29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda, yeniden keşfettiğim başşehrimin yeni açılmış -belki de, bana göre yeni:) parkına -Altınpark'a gittim. Bizim semtten Kızılay'a geçtiğim, sayılı yolculuklarımın hepsinde bu parkı daima görüyordum... Bir kaşif:) olduğum için, bu parkı keşfetmeyi aklıma koymuştum. Koymuştum koymasına ama zamanını kolluyordum yalnızca. Neyse, bayram günümüzün öğleden sonrasını Altın Park'ı keşfe ayırabildim sonunda... Aydınlıkevlerde olan bu parkı Ankaralılar mutlaka bilir... Benim şu anlatışım, bilmeyenlere, çocuktan al haberi:) misali olsun!...

Parkların genel çizgisi malumdur işte; ağaçlar, banklar, göletler, yürüyüş yolları, koşu ve piknik yerleri, çay bahçeleri v.s, v.s.... Parkı hem merak ediyordum hem de "Amann canım, hepsi aynı işte. En azından, şöyle temiz hava alır, şu bana keyif veren, domuz gribi tatilimin:) coşkusuyla, taze bir enerji alır; eve dönerim" diyordum kendi kendime...

İşte, bu kararlı ilk adımla daldım parkın içine..... Daldım da çıkamıyorum sanki.....Yukarıda saydığım park ve bahçelerin:) olağan dizaynından çok daha fazla detay var, şu "altın" gibi parkta... Her şey düşünülmüş: Olimpik yüzme havuzu, buz pateni pisti, göletler, restoranlar, çay bahçeleri, irili ufaklı açık hava sahneleri, turist gezdiren:) mini treni, bilim evi, kuş evi, çiçek saati, ben gibi nostalji sevenlere:) faytonu; hatta hatta İtalyan ve Çin Lokantası..... Herşeyi anladım da, İtalyan Lokantasında "semaver keyfini:) anlamadım. Ama olsun; her detay güzeldi, yine de.....

Çİçeklerin envai çeşidi ile sonbahar yapraklarının insanı düşlere götüren altın sarısından bakır kırmızısına giden hallerine ise çarpılmamak mümkün değildi zaten.... O kadar çarpılmışım ki :) ; çocukların arasında, mini trenle turist gibi:) park turu yaparken buldum kendimi... Üstelik, bu turdan evvel iki kere parkuru yalın ayak, başı kabak:) yürümüş olmama rağmen... Vallahi, sonbahar rüzgarları ara sıra esse de parkı dolaşırken; meşhur Ankara yağmurlarının eksikliği yüreğimden şöyle bir teğet geldi de geçti.... Neden saklayayım ki?...

Parktan çıkmak üzereydim....Yanımdaki kafile "kuş evini unuttuk, kuş evini unuttuk" diye bağrış çığrış dolanmazlar mı peşimde.... Tren o kadar başımı döndürmüştü ki; tekrar dönüp de, kuş evine falan gidemezdim açıkçası.... Yok istemem, dedim önce... Eteğimden tutanların dediğime aldırdığı filan yok.... Çaresiz, yönümü eve doğru çevirdim....

Sekiz on kuşun bulunduğu kuş evinden hatırlayabildiklerim şunlar işte; tavus kuşu, muhabbet kuşu, sülün... Ne kadar istekli :) gezdiğimi anlamışsınızdır sanırım....

Dolaşırken şu evi tümmm isteğimle:) bir kuş dikkatimi çekti... Diğer kuşlardan ne farkı vardı da beni bu kadar cezbetti; ilk anda ben de algılayamadım.... Ama gözümü de kuştan alamıyordum.... Sonra, ilgimin kuştaki renk cümbüşüyle ilgili olduğunu sezdim... Ama gözüm hala takılıydı renklere ve bu rengarenk kuşa.... Sonra, sonra şunu çözdüm: Kuşun her bir parçası başka renkteydi sanki.... Durun, durun çocuklar, çekilin önümden de iyice bakayım..... Şöyle iyice etüd edeyim.... Yahu, ben koskocaman parkı, trenle gezdim de, yine de bu kadar dikkatli bakmadım. Buncacık kuşun neyine bakıyorum ki ben? Ya vallahi çok ısrar ettiniz:) Tamam tamam kuşun renklerini sayacağım size birrrrr birrrr:):

kuşun kanatları: fıstık yeşili

kuşun gövdesi: fıstık yeşili

kuşun gagası -üst kısım- : sarı

kuşun gagası -alt kısım- : kırmızı

kuşun alnı, yüzü: turuncu

kuşun gözü: siyahtı sanki:)

kuşun -biraz uzunca- kuyruğu: mavi

kuşun ANA KARASI: Afrika

kuşun adı: AŞK...

Bu kuşun renkleri beni cezbetti, rengarenk bir kuş işte; "eleğim sağma" ya da "alâim-i sema mıydı o? Yanlış yazmadıysam! " Ya da yada, durun dilimin ucunda, buldum: GÖK KUŞAĞI RENKLERİ.....

Bu renklerdi beni çeken, durun şimdi durun; dilimin ucunda: .....

Altınpark'a uğrayın bir sonbahar günü de, bu renk cümbüşüne siz de gark olun.... Ben haber vereyim, dedim de!.....

 
Toplam blog
: 191
: 769
Kayıt tarihi
: 21.07.09
 
 

“Yazı yazmak” bir Yürek Yolculuğudur. Okumak ve yazmak bana Edebiyat alanının kapılarını açtı… Ed..