Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '18

 
Kategori
Eğitim
 

Anadolu'da Müfettiş Olmak

Bir Maarif Müfettişinin Anıları

Öğretmen mesleğini benimsedikten sonra, onun için yaşamdaki en önemli unsur bile derslerinden sonra gelir. Öğretmen öyle bir öğretmen olmalı ki, yaptığı çalışmalarıyla ya da yapmaya çalıştıklarıyla öğrencilerin gönlünü kazanabilmeli, arkasında iyi yetişmiş, kendisini geliştirebilmiş öğrenciler bırakabilmelidir.

Şimdiki öğrenciler çevreden bihaber, çok kolay ve hazır bir öğretim sürüyor. Oysa bazı şeylere karşı sorumluluklarımızın bilincinde olsak, çevremizdeki unsurların değerlendiğini ve ilgimizin arttığını görürüz. Örneğin okulumuzun bahçesinin bakımını kendimiz üstlenirsek daha farklı davranır, ağaç yaprağına verdiğimiz değer bile artar. Deneyim kazanmış ve yaşayarak öğrenmiş oluruz. Önemli olan çevremize baktığımızda alışılagelmiş şeyleri değil de farklı ama bir o kadar da değerli olanı görebilmektir. İnsan yaptığı mesleği öyle benimsemeli ki görevi için heyecan duymalı.

Birçok öğretmenin, hatta birçok insanın en büyük hatası amacını bilmeden yaşamak. İnsan yola çıktığında gideceği yerin neresi olduğunu bilmezse, yolculuktan zevk alamaz, düşünce ve endişe içerisinde olur. Öğretmenler de derste bir eğitim yolculuğundadır ve amaçsız/plansız bir yere varamazlar.

Öğrencilerin başarılı olmalarında ellerindeki imkânların değeri, düzenli çalışmak kadar önemli değildir. Asıl başarı düzenli çalışmakla olur. İnsan başkalarını eleştirmeden önce, sorunları gücü yettiğince kendi çözmeye çalışmalıdır. Öğretmen, öğretmenlik görevinden başka bazı becerileri bilmelidir. Kendini her alanda geliştirmeli ki ihtiyaç halinde zorda kalmasın. Öğretmen olunca eğitim bitmez. Eğitim insanın bulunduğu her alanda vardır. İnsan daima bilgiye açık olmalıdır.

Bir insan için önemli olan okumak değil, zihin yapısını geliştirebilmesidir. Bazıları vardır ki ne kadar okursa okusun, istediği kadar üniversite bitirsin eğitimini doğru alamamışsa, yetişememişse karşılaştığı durumlarda cahillikle davranır.

Az gelişmiş insan, içinde bulunduğu zorluklarda elindeki kaynakları, fırsatları kullanamayan, değerlendiremeyen kimsedir. En iyi bildiğimizi düşündüğümüz işte bile hata yapabiliriz. İnsan hiçbir zaman kusursuz değildir. Öğretmenlerin en önemli özelliklerinden biri de zorluklar karşısında gayretli oluşlarıdır. Gördüğümüz yanlışlar karşısında hiçbir zaman sessiz kalmamalıyız.

Öğretmen başarısız olduğunda bundan utanmamalı, çekinmemeli aksine bu başarısızlığının nedenini bulup kendini düzeltmeli ve en iyisi olmaya çalışmalıdır. Öğretmene her ortam ve koşulda eğitim verebilmek öğretilmeli ki mesleki hayatta verimli olabilsin. Öğretmen öğrencilere eğitim yanında öğretim de yapmalıdır. Dersler boş geçince öğrenciler sevinmemeli ve ne kadar bilgi alırsa o kadar mutlu olmalıdır.

Alışkanlıklarımızdan, hayatımız tehlikede olsa bile vazgeçemeyebiliriz. Bazen bir unsur bizi hem hayata bağlayan aynı anda da hayatımızı tehlikeye atan şeydir. Kendimize yapılmasını istemediğimiz bir durumla karşılaşmamız, etrafımıza olan davranışlarımızın hassasiyet kazanmasını sağlar. Ne kadar bilgi sahibi olursak olalım insanlarla kurduğumuz diyaloglar ve yaşadığımız olaylar bize en büyük bilgi kaynağı ve deneyimdir.

Bazı kişi ve olaylar bize korkulacak bir şey gibi gösterilip ön yargılı olmamıza neden olabilir. Örneğin müfettişlerden bu güne kadar hepimiz korkmuşuzdur. Oysa herkes aynı tutulmamalı, karşılaştığımız olumsuz olaylar bizi genelleme yapmaya zorlamamalıdır. Yaptığımız meslek ne olursa olsun mesleğin görevlerini yerine getirirken tüm dikkatimiz işimizde olmalı.

Emek verdiğimiz, onun için çaba harcadığımız şeylerin karşılığını görmek, bize ve değerlerimize saygı duyulmasını isteriz. Ama bazen bizim için önem arz eden, başkaları tarafından kıymet görmeyebilir.

Her mesleğin yerine getirmesi gerekilen görevleri vardır. Bireylere, mesleklerinin gerektirdiği ve onların eğitim aldıkları konulara göre vazife verilmeli, sorumluluk dışında olan görevlerle vakit kaybettirilmemelidir.

Köy okullarının ya çok küçük binalardan ya da aşırı büyük, öğrencilerin dolduramayacağı binalardan oluşması, eğitimin ögelerinden olan bina ve araç/gereçler unsurunun yetersiz olduğunun göstergesidir. Oysa okul binalarının büyüklüğü öğrenci sayısı ile uyumlu olmalıdır. Bu eğitim programlarının etkili bir şekilde yapılabilmesi için önemli şartlardandır.

Öğretmen eğitim verirken sadece kendi programlarının doğru olmadığını bilmelidir. Müfettişlerde bunu öğretmenlere gösterebilmelidir. Öğretmen, müfettişe önyargıyla değil de, nasıl daha iyi eğitim veririm düşüncesiyle bakarsa, müfettişin bilgi ve tecrübelerinden o derece yararlanabilir.

Öğretmenler, müfettişlerin uyarılarına ve düzeltmelerine ani çıkışlarda bulunabiliyor. Bu durum, onların müfettişten kendilerine rehberlik etmesini istemediklerinin göstergesidir. Oysa müfettişin görevi de tam olarak budur. Yani öğretmenlere, yaptıkları eksiklikleri bildirmek ve eğitim programlarının işlevini yerine tam olarak nasıl getireceğini göstermektir. Bize yöneltilen eleştirileri olumlu yöne çevirmek ve eleştirilen noktalarımızın övünç kaynağımıza dönüşmesi elbette bizim elimizdedir. Eğitimde önemli olan yalnızca bilgi değil bunun yanında uygulama ve tecrübenin de zorunluluğu söz konusudur.

İnsanları bulundukları ortamın koşullarını ve nasıl bir çaresizlik içinde olduklarını bilmeden yargılamamak gerekir. Bir konunun ilgi çekici ve verimli olabilmesi öğretmenin hitabetine bağlıdır.     Öğretmenin öğrenciler üzerinde hayranlık bırakacak yönleri sadece mesleki yeterliliği değildir. Aynı zamanda onun çeşitli becerileri yapabilmesi ve çevresi ile kurduğu iletişimi de öğrenciler üzerinde etki oluşturur. Mutluluğa ulaşmanın yolu, bazen mutsuzluğu tatmaktan geçiyor. Zorluklarla karşılaşmadığımız sürece, rahata erişmek bize çok kolay bir iş gibi gözüküyor.

Öğretmen yetiştirilirken, öğretmene kişilik kazandırılmalı, onların farklı alanda da iş yapabilmeleri sağlanmalıdır. Okulda, eğitim esnasında, yaşadığı bir durum karşısında elinden birtakım işler gelebilmeli ve eğitimin aksamaması için çaba gösterebilmelidir. Eğitim verirken dersin işlenişi çok önemlidir. Yöntemimiz öğrenciler üzerinde faydalı değilse, hangi yöntemin faydalı olacağını bulup ona göre ders anlatılmalıdır.

Eğitimin önemli öğelerinden biri de eğitim programıdır. Eğitim programı istenilen sonuçlara ulaşmak için gösterilen çabaların tümüdür. Bunun için öğretmenlere iyi bir şekilde öğretilmeli ve amaçlara uyulması sağlanmalıdır.  Öğretmenin, dersi nasıl öğreteceği konusunda bilgisi yoksa bunu araştırıp öğrenmeli ki eğitim faaliyeti yararlı olabilsin. Öğretilerin daha etkili olması için, müfettiş öğretmene rehber olurken bireysel çalışma yapılmalı.

Bir öğretmenin görevi yalnız ders anlatmak değildir. Kıyafetleriyle, davranışlarıyla çevresindeki insanlara örnek olmak da en büyük görevlerindendir. Öğretmen düzenli, tertipli, şık bir görüntüye sahip olmalı ki söyledikleri dikkate alınsın ve çevresindeki olumsuzlukları düzeltebilsin.

Öğrencilere verilen eğitimin faydalı olabilmesi için, geniş sınıflar, öğrencilerin ve öğretmenin ders için kullanacağı araç/ gereçler, kütüphane ve benzeri gibi bazı öğelerin okulda bulunması gereklidir.

Öğretmen olmak sadece dersle ilgili bilgileri bilmek değildir. Öğretmenlik mesleği için önemli olan bildiklerini öğrencilere aktarabilir oluşudur.

Öğretmen toplumun temel taşıdır. Öğrencileri yetiştirerek toplum ihtiyaçlarının giderilmesini ve topluma yararlı bireylerin yetişmesini sağlar.

Öğretmen öğrencilerle arkadaş gibi olmalı onları sevmeli ve kendini de sevdirmeyi başarabilmelidir. Ama bunun yanında aralarında sadece arkadaşlık olmamalı öğrencilerden saygı görmesi için onların öğretmeni olduğunu fark ettirebilmelidir.

Öğretmenin sınıfta yapması gereken en önemli ve zor işlerden biri de sınıf hâkimiyetini sağlamaktır. Öğrencilerin derse odaklanması ve derse ilgilerinin artması ancak sınıfa hakim bir öğretmen varsa gerçekleşebilir.                                                             

SONUÇ  

Adana ve Diyarbakır da maarif müfettişliğini yerine getiren yazar, görev sürecindeki anılarını bizimle de paylaşmıştır. Eğitim sorunlarından, okul binalarının ve öğretmenlerin eksiklerinden bahsetmiştir. Öğretmenlerin en büyük eksikliklerinin eğitim programlarının özelliklerini bilmemelerinden kaynaklandığını ifade etmiştir.

Yazarın öğretmenlik yaparken yaşadığı bir olay gelecekteki mesleki fikirlerini oluşturmuştur. Bir gün ders esnasında kapı sert bir sopayla açılmış ve içeriye müfettiş girmiştir. Bu olaydan etkilenen yazar, müfettiş olduktan sonra kendine şöyle bir söz vermiştir: ‘’Müfettiş olarak atandığımda, ben öğretmenlerin sınıfına böyle girmeyecektim. Önce okulun önünde gezecek, böylece öğretmenin beni görmeye sağlamasını çalışacaktım. Olmazsa sınıfa girmek için kapıyı çalacak fakat içeriye girmeyecek, kapıyı da açmayacak, öğretmenin gelmesini bekleyecektim. Öğretmen gelince kendimi tanıtacak, bir süre dışarıda bekleyecek ve öğretmenden birkaç dakika sonra sınıfa girecektim.’’

Yazar bulunduğu yerleri anlatımıyla insanların gözünde canlanmasını sağlamıştır. Örneğin; ‘’Mardin kapı her yağmurda çamur içinde. Surların bahçesinde bir çocuk bahçesi, birkaç da ağaç var. Ağaçların biri asma gül. Bunun dışında pek çiçek yok.’

Eğitimin, köy şartlarında ulaşım zorluğu bulunsa da dağ taş demeden her koşulda yapılabileceğini vurgulamıştır.

Müfettişleri “öcü” gibi gören öğretmenlerin, bu kanıya varmalarındaki sebep, müfettişlerin görevinin sadece denetleme olduğunu düşünmelerinden kaynaklanmaktadır. Yazar, öğretmenlere eğitimdeki yanlışlarını samimi bir üslupla söyleyip, onlara doğruyu öğreterek bu kanıyı yıkmıştır. Örneğin; ‘’Teftişten ziyade ders yapıyorum. Bazı derslerin nasıl işleneceğini, uygulamalı olarak gösteriyorum. Klasik bir teftiş olmadığı için, öğretmen tedirgin olmuyor…’’

Yıkık dökük, köy merkezlerine uzak okullar ve kimi zaman terör sorunu da köydeki öğretmenin çaresizliği ve çektiği sıkıntıları anlıyoruz. Kitapta anlatılan İsmail öğretmenin sık sık tehdit mektupları alması ve öğretmenlik yaptığı köyü değiştirmeyi düşünmesi buna örnek gösterilebilir.

Yazar sayesinde, köydeki öğretmenler için mutluluğa ulaşmanın ne çetin yollardan geçtiğini daha kolay kavrıyor ve kendi hayatımızdaki sıkıntıları bir an olsun sorgulamamızı sağlıyor.

Yazarın sade, akıcı ve samimi bir dil kullanmasının yanında ara ara Safinaz lakaplı bir kişiyle muhabbet edip sohbet havasıyla sorular yöneltmesi sıkılmadan ve heyecanla okumamıza en büyük etkendir. Mesela, “Dört uzun boylu müfettiş korkulmayacak gibi değildi hani. Biliyorum, sen asla korkmazdın Safinaz.”

Günümüz öğretmen ve öğrencileri için; her zorlukta öğretebilmeyi ve öğrenebilmeyi gösterirken hakiki bir öğretmen olmak için nasıl ders anlatmalı, öğretmen olmak neyi gerektirir ve benzeri birçok öğüt alınacak nitelikteki bilgileri barındıran bir eserdir.

 

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..