Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Haziran '10

 
Kategori
Kitap
 

Anadolu'dan seçme öyküler

Anadolu'dan seçme öyküler
 

"Ne kadar varsıl Anadolu. Ne kadar gönençliyiz bizler."


Kitabımızı elime aldığım anda buğday başağı rengi içimi ısıttı yaz güneşi gibi. Kalakaldım öylece. Gözlerimi kamaştıran aydınlıktan ayıramadım bakışlarımı. Bizimdi her şeyiyle. Önüne çıkan engellere aldırmadan tüm albenisi ile avuçlarımın arasındaydı işte. Kelimelerin tükendiği andaydım. Tarifi imkânsızdı. Sadece çok mutluydum.

Açtım nice sonra kapağını. Kapağından da sıcak bir önsöz karşıladı beni. Okudum. Daha önce Kadri Bey’in paylaşımından da okumuştum blog köşesinde ama aynı şey değildi. Tekrar tekrar okudum. Çok güzeldi. İnsanın iliklerine işliyordu kelimeler. Hele ki kitabı okuyup bitirdiğim de önsözün de kitabın isminin de, kapak tasarımının da ne kadar yerinde olduğunu bir kez daha duyumsadım.

İçindekiler bölümünü inceledim tek tek. Yüreğim coştu. Ne yalan söyleyeyim önce 63. sayfayı açtım. Kendi hikâyelerimin yer aldığı yerden başladım okumaya. Sanki ilk kez okuyordum, ben yazmamıştım sanki onları. Sonra başa döndüm Yurdagül Hanım’ın öykülerinden başlayarak sırasıyla okudum. Her öykü de soluklandım, değişik bir şehirde mola vermiş gibi hissettim kendimi. Durup düşündüm kelimeleri, cümleleri, satırları, paragrafları, anlatılanları. Neler hissederek yazdıklarını özümsedim yazarlarımızın ve anlatılanların, okuyanın dünyasında bıraktığı ayak izlerinin ne kadar büyük olduğunu sonra.

Farklı lezzetler bıraktılar damağımda. Birbirinden güzel, birbirinden özel, birbirinden başkalardı. Kocaman bir tarlaydı Anadolu. Anadolu’nun bağrından kopup gelen her yazar ise bir fidan. Ektik biçtik tarlayı. Suladık. Gözümüz gibi baktık. Emeğimize musallat olan kargaları kovaladık korkuluk misali. Ve beklenen gün geldi, çaldı kapımızı. Ürünümüze kavuştuk. Azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağını gördük beraberce. Birlikten kuvvet doğacağını, el ele verdiğimiz zaman hiçbir olumsuz koşulun bizleri yıldıramayacağını seyrettik.

Ne kadar varsıl Anadolu. Ne kadar gönençliyiz bizler.

O kadar şanslıyız ki… Kitabımızı çocuğu gibi sarıp sarmalayan Yurdagül Anamız ile kitabımıza adını veren bir isim babamız var, Kadri Baba. Kendimi onların çocuklarından biri gibi hissediyorum, kabul ederlerse.

Kitabımızın 100. sayfasına ulaştığımda keşke dedim, keşke yazarlarımızın öyküleri başlamadan onları tanıtan özgeçmişleri yer alsaydı bir önceki sayfada. Bizler az çok tanıyoruz birbirimizi de diğer okuyucular da tanısaydı bu enfes öykülerin yazarları kimlerdir?

Dikkatimi çeken bir başka şey ise öykülerin hemen hepsinin hüzün koktuğu, insanın içine işlediği, yüreğine dokunduğu, boğazını düğüm düğüm ettiğiydi. Katıldığım bir şiir etkinliğinde Sincan İstasyonu Edebiyat Dergisinin yayıncısı çok sevgili Şair Adbülkadir BUDAK “Dert adamı söyletir.” demişti. Belki de bu yüzden söylenenler. Önce düştükleri yürekleri yaktılar sonra okuyanlarınkini yakmaya devam edecekler.

Çok sevdim okuduğum her öyküyü. Yer açtım gönlüme her biri için. Etkilendim ilk kez okuyormuşçasına. Gerçek hayattan çekilip alınmış, itina ile okuyuculara sunulmuş en önemlisi sevgiyle yoğrulmuştu. El emeği, göz nuru hep bu kadar tatlı mıydı?

Şimdi ayaklarım yerden kesilmiş bir halde dolaşıyorum yeryüzünde. Başımda bilinmeyen diyarlardan gelen tatlı bir sarhoşluk. Yüreğim çiçeklerle bezeli.

Dün iki adet daha aldım kitabımızdan arkadaşlarıma hediye etmek için. Umarım onlar da benim kadar beğenirler.

Teşekkürler emeği geçen gönül dostlarına…

Teşekkürler Yurdagül Ana’ya…

Teşekkürler Kadri Baba’ya…

Artık bizlerin de nur topu gibi bir kitabı oldu.

Duyduk duymadık demeyin…

Duyanlar duymayanlara söylesin…

İlk göz ağrımızın adı ANADOLU’DAN SEÇME ÖYKÜLER.

24.06.2010

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..