Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '08

 
Kategori
Efsaneler
 

Anadolu Efsaneleri

Anadolu Efsaneleri
 

Efsane


Kızlar sinisi Efsanesi

Yurdumuz efsaneler konusunda çok zengindir. Bir dolaşmaya çıkıverin, hangi çeşme başında oturup yorgunluk gidermeye kalksanız etrafınızı çevreler efsaneler. Susuzluğunuzu gideren çeşmenin çağıltısı bile dinlemeyi bilen kulaklara neler fısıldar. Tabii dinlemesini bilene, dinlediğini anlayana. Seyahatler sırsında uzun yollar boyunca sizi adı adım takip eden ağlayan kayalara ne demeli. Dikkatli bakınca gözünden süzülerek gelen yaşı siz bile görebilirsiniz. Taş ağlar mı demeyin ağlar. Hem de ne ağlamak. Akan gözyaşı dere olur, ırmak olur, sel olur ağlayan kayanın. Yıllarca hatta asırlarca gerçekten yaşanmış gibi kuşaktan kuşağa aktarılan öykülere efsane denir. Efsanede anlatılan olaylar bazen hayali olabilir. Ama efsaneler çoğunlukla gerçek olaylara ve gerçekten yaşamış kişilere dayanır. Bu öykülerin çoğu kahramanca işler yapmış kişilerle ilgilidir. Eski Yunanlı şair Homeros İlyada ve Odysseia adlı destanlarında krallara ve kahramanlara ilişkin efsanelerden yararlanmıştır. Kral Arthur ve şövalyeleriyle ilgili birçok öykünün kaynağı efsanelerdir. Gerçek bir kişinin yaşamına dayanan Köroğlu adlı halk öyküsü de çeşitli efsanelerle karışmıştır. Efsaneler bir bölge ya da halkın kültüründe önemli yer tutar. Mitolojiyle de yakından ilişkilidir.

Sizler Sivas/ Yıldızeli yöresinde anlatılan bir efsaneden söz etmek istiyorum. Eksik ya da fazla, yalan veya doğru orası pek bilinmez, başta dedik efsane bu. Karşımıza ne çıkar belli olmaz. Bu efsaneyi Sivaslı bir ihtiyardan duymuştum.

“Anlatılır ki; Bir kaynana ve gelin yaşarmış köyün birinde. Kaynana gelinine eziyet eden kaynanalardan, gelin ise sessiz gelinlerdenmiş. Gelinin her yaptığı kusurlu, her söylediği yanlışmış kaynana nazarında.

Gelin için bu eziyetli ortamdan kurtulmanın en iyi yolu koyunları otlatması olurmuş, her gün sürü peşinde gidermiş. Yine sürüyle gittiği bir gün, yorgunluktan bir ağaç altında uyuyakalmış, uyandığında ise koyunların hiç biri yokmuş etrafta. Sağa bakmış gelin, yok sola bakmış koyunlardan eser yok. Aramaları sonuç vermeyince evine geri dönmüş. Kaynana bu geline koyunları bulmasını bulmadığı takdirde de evine dönmemesini söylemiş.

Çaresiz yola düşmüş gelin. Ne yapacağını bilemez halde aynı yerlerde dolanırken, olduğu yere çöküp kendinden geçmiş, bir dua dökülmüş dudaklarından "tek şu sürüyü bulayım bulduğum gibi beni taş et, canımdan bezdim" demiş.

Anlatan gerisini bana söylemedi. Gelin koyunları buldu mu, bulmadımı bilinmez ama gelin kayasını bana gösterdi yaşlı adam. İki dizi üzerine çömelmiş çaresiz bir gövde, elleri havaya açık dua ediyordu bahtsız gelin. Gördün mü dedi ihtiyar, evet gördüm dedim. Yaşlı adamın baktığı kayalıklarda eli havaya açılı gelini diğer kayalardan seçmeye çalışarak.

—Gördüm dedim.

Sizde rast gelebilirsiniz bir gün , sakın hor görmeyin yamaçlardaki kayaları. İçlerinde ne gelinler, ne kızlar, ne şahmeranlar daha neler neler gizlerler. İyi bakın görürsünüz.
Herkes göremez tabii.
Görmesini bilene görünürler.

 
Toplam blog
: 405
: 914
Kayıt tarihi
: 19.04.07
 
 

Okumayı ve kendimce yazmayı severim. Samimi eleştirilere açık biriyimdir. ..