Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '13

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Anadolu halk pazarlarında yerel monopol

Anadolu halk pazarlarında yerel monopol
 

Anadolu’da, küçük yerlerde, ilçelerde, belediyelerde haftanın bir günü sebze pazarı kurulur. Ancak buralarda hal binası olmadığı (ya da küçüklüğü nedeniyle gerekmediği) için, müşteri azlığı da hesaba katılarak İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerdeki işte Adana, Mersin, Antalya sebze, meyve üretim merkezlerinden şehirlerarası taşımacılık şeklinde kamyonlarla sebze meyve gelmez. Bu sadece yazları kavun karpuzda olabilir.

Yani bu küçük yerlerde sebze meyve ya o yerin kendi ürünlerinden sağlanır ya da komşu il ve ilçelerden getirilir. Daha doğrusu eskiden böyleydi. Benim gençliğimde ilçemizin sebze pazarının etrafı onlarca üzüm kamyonuyla dolardı. Kırıkkale, Tokat Kazova ve Çorum Sungurlu’dan kamyonlar dolusu altın sarısı bol sulu tatlı çavuş üzümü gelirdi.

Ara sıra memleketime giderim. Pazarı gezmek merakımdır. Yerlere konmuş küçücük kasalarda döküntü üzümleri görünce çok şaşırdım. Sonra Bafra ve Çarşamba’dan bizim oraya kamyonlarla sebze yağardı. Taptaze patlıcan, biber ve ayşekadın ya da sırık fasulyelerini çiğ çiğ yemek gelirdi içinizden. Fasulyenin en kralının yetiştiği Samsun’un yanı başında eve fasulye almadan gittim. Ne olmuştu? Kıtlık falan mı vardı? Halk, pazarı dolaşırken kır kır kıvranıyor, alacak bir şey bulamıyordu. Eskiden kamyonlar dolusu salatalık, domates meydanlarda kalır bizler domatesin kasası (yaklaşık 20 kilo) omuzlar giderdik. Koca pazarda domates bile yoktu.

Nedenini sorduğumuzda aldığımız cevap inanılır gibi değildi. “ Dışarıdan sebze meyve getirilmesi yasak edildi!” “ Dışarıdan sebze meyve getirilmesi yasak edildi!” “ Dışarıdan sebze meyve getirilmesi yasak edildi!” “Dışarıdan… ” Beynim dönüyordu! Biz nasıl bir ülkede yaşıyorduk ya? İlçedeki pazarcılar kendi satışları düşmesin diye diğer yerlerin pazarcılarını ilçeye koymuyorlardı. Bu nedenle pazarda bol meyve sebze yoktu. Üstelik çürük, döküntü, ham, ezik, bozuk yani son derece kalitesiz oradan buradan topladıkları sebze meyveleri halka zorla yediriyorlardı. Üstelik pahalıydı. Kasasını 5–10 liraya aldığımız üzümün kilosu 2 liraydı.

Dışarıdan getirilse bile ilçenin kendi pazarcıları getirecek. Gidecek 10 kuruşa alıp yollarda ezip dökecek, buruşturacak getirip sana 100 kuruşa verecek. Hâlbuki eski şekilde yani serbest düzende adam kendi tarlasından bahçesinden taze taze topluyor özenle getirip bol bol ucuza veriyor.

Ülkemizde bir de pazarcı mafyası çıktı. Şimdi artık vatandaş uyandı. İnsanlar 100 kuruşa yediğimiz bir sebzenin tarlada 10 kuruş olduğunu biliyorlar. Yakında bu alanda büyük kavgalar çıkacak. Küresel sermayenin marketleri ülkenin her yanını dolduracaklar. Yerli pazarcı karlı işini bırakıp elin marketinde çırak olmayı (başbakan öyle önermişti) kabul etmeyecek.10 milyon esnaf büyük bir kavganın içine sürüklenecek.

Kerim Korkut’un “Dağıtım Birimi” bugün ülkenin aklı başında insanları tarafından tek çıkış yolu olarak görülüyor. Bugün esnaflık yapan kişi yarın işsiz kalınca mecburen asgari ücretle marketlerde çıraklık yapacak. Oysa yeni düzende makul bir kazançla çağın en büyük sosyal yaşam sisteminin asli çalışanı olacaklar. Bir tanesi bile açıkta kalmayacak. Dağıtım Birimi’nin tüketilen ürün bedeli olarak topladığı para kar amacı olmadığı için sadece masraf ve çalışanlara verilecek. Bu nedenle bugün esnaflık yapan ve yeni sistemde Dağıtım Birimi’ne kaydırılacak olan esnaf yine de dolgun aylık alabilecek.

Bulunduğumuz ilçenin bir özelliği var. Merkezi konumda olduğu için çok sayıda köy alışverişini buradan yapıyor. Yüzlerce insan traktörleriyle sebze meyve almaya geliyorlardı. Ama karşılarında ortaçağ kafalı insanlar vardı. Eminim satıcıların işleri iyiydi.

Bu karar büyük ihtimal belediye, esnaf sanatkâr odası gibi artık çağın dışında kalmış abuk sabuk kurumlar tarafından alınmıştı. Nasıl bir mantıktı bu? Senin ilçen Adana mı? Ne yetişiyor? Bafra’yı Çarşambayı bütün Türkiye biliyor. Oraların pazarcıları kamyonlarla getirip satsa nolur? Sen de onun pazarına git. Kerim Korkut’un bu bilinçsiz ve bazen de kötü niyetli halka karşı mücadelesi çok çetin geçecek çoookkk!

Bıktık söylemekten. Bu ülkede devlet yok. Yazılarımda artık devleti yazmıyorum. Kale de almıyorum. Bizzat halkın dışında hiçbir güçle ilgilenmiyorum. Orada kaymakam var, belediye başkanı var. Böyle bir kararın mantıksızlığını görmüyorlar mı? Bunların mevkilerine, makamlarına bakmayın. İnanın bana sizin kadar akılları yok. İlçenin Pazar durumunda belki bizim bilmediğimiz yanlar olabilir. Yetkililer ilçede yetişen ürünleri ve ilçenin esnafını korumak amacıyla böyle bir karar almış olabilirler. Belki diğer yerlerdeki benzer uygulamalara tepki ya da misilleme olarak bu uygulama vardır. Ne olursa olsun bir yerin halkı bu şekilde cezalandırılamaz. Pazarcılar, siz sadece burada yetişen ya da bizim getirdiğimiz ürünleri yiyeceksiniz diyemezler.

Herkes şunu iyi bilsin ki eğer ortada haksız bir durum varsa bunun tarafları isterse milyonlarca olsun hiç fark etmez. Kendilerine karşı durulacaktır. Yani milyonlarca kişi böyle istiyor bu nedenle bunu değiştiremeyiz şeklinde bir anlayış yok. Doğru bildiğimizi gerekirse Türkiye’yi de karşımıza alarak yapacağız.

Bizim halkımız maşallah belediye, devlet bir karar aldı mı sessizce uyuyorlar. İstanbul’da bir pazarın yerini belediye değiştiremedi. Gerçi bunları onaylıyoruz demiyorum ama böyle haksız uygulamalara karşı çıkacaksınız. Belediye, devlet Allah mı ya! Devletin aldığı kararlar, belediyenin aldığı kararlar hep belli bazı kesimlerin yararına oluyor. Halkın yararına bir şey yok. Güç sayıda değil, haklılıktadır. Sizin devletiniz bazı kesimlerden korkuyor olabilir. Halkın önderi Kerim Korkut Allahtan başka hiç kimseden korkmaz. Vız gelir tırıs gider. Haklı olun sırtımda taşıyayım. Halkın iktidarı gerçek devlet düzeni Ağaç Hareketi yola çıktı bile. Yeniçağda bu topraklarda hiçbir haksızlığa izin verilmeyecek. Mansur gibi asın, Nesimi gibi derimizi yüzün; Madımak’ta alev alev yakın. Halkın yoluna baş koymuş gerçek vatanseverleri korkutamazsınız; yolundan döndüremezsiniz.

Benim anlayamadığım şey hayvanların bile yemediği kalitesiz, ezik, çürük, buruşmuş, ham, tatsız, tuzsuz, aylarca depolarda bekletilmiş meyve ve sebzeleri insanlarımız neden yiyorlar ya da neden yemek zorundalar? Bu konu hükümetin icraat alanına girmiyor mu? TV''lerde halkın kafasını şişiren Türkiye'nin sayın âlimleri, yazarları, düşünürleri, ilim fen ve siyaset adamları böylesine önemli bir konuyu neden gündeme getirmiyorsunuz? Sayın başbakan ATV kanalına evrenin imparatoru gibi kurulmuş fetva verirken benim vatandaşım içi kurtlanmış çürük domates yiyor. Ben mi düzelteceğim bunları!

Benim akılsız ve tepkisiz ruh vatandaşım, bir elinde pazardan aldığı depolarda bekleye bekleye buruşmuş çürük elma, diğer elinde AKP'ye atacağı oy pusulası böyle nereye gideceğini sanıyor acaba! Cehennemin dibine ver, kime verirsen ver oyunu; ama elindeki eşeklerin bile yemediği çürük elmanın sana yedirilmesinin hesabını sorman gerekmiyor mu?

Beni bağırtma editör, yayınlamıyor kardeşim! Türkiye gibi bir ülkede halkına çürük meyve sebze yedirenler alçaktır. Torbalarınızı, sepetlerinizi gösterin  başbakana, belki ne yediğinizi bilmiyordur. Özel davetle gidiyor Meram bağlarındaki sergiye, belki Florida armududur Çubuk ovasında yetişiyor diye kendisine verilen. Üretenler tarladan toplayabilirler, bizler halk çöpten topluyoruz on kuruşluk ıspanağı bile, biliyorlar mı acaba? Halkın içinden çıkmayan kişiyi yönetici yapmayın, derdinizi bilmez.

Gerekçeye bak, "halkın parası yok, ancak bu çürük meyve sebzeye güçleri yetiyor. Parası olan kaliteli alsın"  Bu, halkı hayvan yerine koyan zihniyet Türkiye'de var maalesef. Türkiye gibi bir ülkede çürük meyve sebzeden bahsetmek gerçekten kabul edilemez. Bu, ülkenin yönetilmesiyle ilgili acziyetin sonucu. Benim ülkemde doğru dürüst kaliteli meyve ve sebze yetişmiyorsa söyleyin. Halkın parası yokmuş. O zaman inekler gibi çürük meyve sebze yesinler.

Sayın başbakan, Marmaray ile hava atacağına biraz da halkın nasıl yaşadığına bakın. Ekmeği ve diğer yiyecekleri kontrol ediyorsunuz meyve ve sebzeleri niye kontrol etmiyorsunuz. Belediyeniz, zabıtanız ne işe yarıyor! Ne demek halkın parası yok, ancak buna gücü yetiyor! Fakirim diye  bana çürük meyve sebze yediremezsin.

Bırak o koltuğu git. Bak ben ne yapacağım. Bir kere toprak ve ürün ıslahıyla (TABİR sistemleri) en iyi ve kaliteli üstelik hepsi doğal hepsi organik sebze ve meyve yetiştirmeye çalışacağım. Yetmez, tarlada/bahçede ürünleri tek tek seçerek en iyisini en kalitelisini parası olsun olmasın, fakir ya da zengin olsun halkıma yedireceğim. Bu ülke bu insanların değil mi kardeşim, gerekirse bedava veririm! Değil ezik/ çürük halkıma sunacağım meyve ve sebzelerde çizik bile olamaz. Üç kuruş ihracat geliri elde edeceğim diye sebze ve meyvenin en iyisini, en kalitelisini seç sat, çürüğünü adisini de halka yedir.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..