Anadolu Kağnısı / Kağnımın Tekeri, Sevilla'nın Çekeri

Benim kağnımın seyr-i sefer günü Perşembe veya zorunlu bir gecikme olmuşsa Cuma idi. Geçen hafta yazamadım. Bugün sırada bir kitap vardı: Kafka'nın "Milena'ya Mektupları", yazmak için oturduğumda komşum oturmaya geldi, benim kafamda planladığım kurgu ve ilhamlarım uçup gitti. Kitabın adında "mektuplar" var nasılsa dedim. ben de Milena'dan yola çıkar, Sevilla'ya mektup yollarım. Posta arabası yerine kağnıma yüklerim...Olmaz mı? Olur, olur bal gibi olur!

Sarı Kanaryamın şansı, bir hafta önce aslan ile mücadele et, şimdi karşına İspanyol boğası çıksın. Reva mı bu benim minik kuşuma? Bu sarı kanaryayı sembol olarak seçerken, hiç kimsenin aklına gelmedi mi, iri yarı, yırtıcı ve vahşi hayvanlarla mücadele edeceği. Benim bildiğim simgeler hep öyle...Bir kanaryamız var evcil, bir de Denizli Horozu...Horozumuz kendi çöplüğünde ötüyor, denk gelirse başka çöplüklerde de. Kanarya malum, kırılgan ve narin, savunmasız...

*****
Sevilla Kulübü'nün resmi sitelerine girdim bugün. Bizdekiler gibi öyle vatan-millet meselesi gibi görünmüyor. Bizim gazetelerde cehennem edebiyatı yapılıyor sürekli. Şu anda Zico'nun basın açıklaması var.

Bugün 3 Mart, Zico'nun doğum günü. Burada veremedikleri hediyeyi, inşallah orada verirler. Roberto Carlos'un gitmemesi büyük şanssızlık, bugünler için transfer edilmişti oysa ki. Çok zor olacağını biliyorum ama onlar bizi yenmek zorunda kalacaklar, biz kaybedersek normal sonuç olarak nitelenecek, ama onlar kaybederse prestij kaybedecekler.

*****

Son iki yılın fırtına takımı Sevilla, kupa sahibi ve çok hızlı oynayan bir takım. La Liga'daki durumları pek içaçıcı değil, çok gol atan bir takım olmasına rağmen çok gol de yiyebiliyorlar. Sevilla, 1905 yılında kurulmuş, bu da bizimkilere ek bir motivasyon sağlar belki.

Sevilla'ya, 100. yıl marşının bestesini yapan sanatçı KIRAÇ da gitmiş. 5000 kişi de maç esnasında destek verecekmiş. Tanıdık isimler var, Ercan Saatçi, Uğur Dündar: Arenada, Arena'nın yapımcısı

Şu anda onların uçaktaki görüntüleri var haberlerde, pek keyifli görünüyorlar. ama bizimkiler her zaman keyifli, canlarını hiç sıkmıyorlar. İşte hep bu nedenle yeniliyoruz alt sıralardaki rakiplere, iddiasız oynuyorlar.

*****
Yarın, akşam olmaz artık. Fanatiklik zor iş be kardeşim... Nasıl istifa edilir bu işten? İş yaparken aklımda, yemek yerken, yatarken hatta uykumda, rüyamda bile.

Turkcell Süper Lig'in 24. haftası çok ilginç geçti. Bizim beraberlikten sonra yazdığım yazımda, darısı yarınki maçların başına demiştim. İki maç dışında hepsi beraberlikle sonuçlandı. Hiçbir takım ikinci golü atamadı. 0 ve 1 rakamları ile belirlendi skorlar. Gol açısından kısır bir hafta oldu, bu bir bakıma bizim şansımız.

Dün akşamki derbide Beşiktaş'ın yenmesine sevindim, sonuç bizim aleyhimize olmasına rağmen, çünkü 137 haftalık bir özlem vardı, kulüp adına değil sevincim, taraftarlar adına. Onların da sevinmek hakkı. Üstelik ilklerin günü olmuş, Yıldırım Demirören'in yönetiminde ve Ertuğrul Sağlam'ın teknik direktörlüğünde ilk kez liderlik. Kutlu ve hayırlı olsun! En azından bizim derbiye dek sürsün, mücadele edeceksek liderle edelim, değil mi ya?

Haftanın en güzel maçı, Bursaspor-Sivasspor maçıydı, izledim. Sivaslı oyunculara hayran kaldım, seneye bizim başkan onların 4 savunma oyuncusunu alsın, bir de Sinan Kaloğlu'nu yeter. yabancı sınırlamasıyla filan çenemizi yormayalım.

*****
Haydi bakalım, şimdilik bu kadar yeter! Yarın gece yarısına doğru yazarım, artık yüz hatlarım nasıl olur, ağlar mıyım, güler miyim? Sonuç ne olursa olsun, güzel oynasınlar, sırıtmasınlar sahada, başımız dik olsun yeter.

Sevgiyle kalın, mutlu kalın!

*****




Resim alıntıdır:
http://www.travelblog.org/Photos/592293.html