Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anadolu Kağnısı / Nereden nereye?

Anadolu Kağnısı / Nereden nereye?
 

Bahçeden görüntü


Bugün kağnıma, farklılıklar ve uzaklıklar konusunu yükledim. Bir olayı ayrıntıları ile anlatırız, konuşuruz ya da tartışırız ve sözümüzü bitirirken "nereden nereye...işte bak!" diye bağlarız.

Nereden nereye, işte ilk örnek: Buluşmaya engel değil mesafeler!

*****
Milliyet Blog'un Japonya temsilcisi sevgili Nursen, geçen hafta Perşembe sabahı benim konuğumdu, kahvaltı sofrasında birlikte gündemi değerlendirdik. Kısa süre kalmasına rağmen çok şeyi paylaştık. Nursen, aylardır memleket hasretiyle yazıyordu, simitten, çaydan ve bize özgü yiyeceklerden bahsettikçe üzülüyordum. "Gel, fırsat bul gel," dedik koro halinde. O da çağrılarımıza uydu ve geldi.

Çarşamba günü sabah erkenden mesaj yazmış bana;" Denizli'deyim, çayını içebilir miyim?" diye. Nedendir anlamadım, o mesaj ancak öğleden sonra yayınlandı, birkaç girişimden sonra onunla haberleşebildim, bize çok yakında bir yerde kalıyormuş. Ertesi gün için sözleştik, doğal olarak o gece heyecandan uyuyamadım, sabah 8. 30'da eşimle Nursen'i almaya gittik, sanki kırk yıldır tanışıyormuşuz gibiydi ilk karşılaşma anımız.

Onun özlediği farklı şeyleri hazırladım, sabah sabah keşkek pişirdim, çünkü çok sevdiğini ve uzun süredir yemediğini biliyordum. Kahvaltıdan hemen sonra ikram ettim. Daha sonra sindirim zorluğu çekip rahatsızlandığını öğrenince çok üzüldüm. Biz böyleyiz işte, yemek için zorlarız, misafir de kırmamak için yer, rahatsız olacağını bile bile. Çok şükür şimdi iyiymiş ve Bodrum'da kardeşi Halide ile kırlarda koşuyormuş...(Yazısında öyle yazmış:)))

Nereden nereye işte, Osaka nere, Denizli nere! Sanal dostluk böyle bir gerçeğe dönüştü, hem de kendiliğinden.

Ben onu, geçen yıl Japonya'da bayanlar voleybol milli maçında ekranda görmüştüm. Bir grup Türk seyirci vardı ve bir bayan elinde TÜRKİYE yazan bir karton tutuyordu. Tamamen rastlantı, o olduğunu düşündüm ve kendisine sordum, evet, o bayan Nursen'miş. Daha sonra blogunda filenin sultanları ile çekilmiş resimlerini yayınladı.

*****
Bahar geldi, çiçekler açtı. Üç gündür esen deli rüzgar, lodos yıktı geçti ortalığı. Metabolizmayı etkilediği kesin, ister istemez vücut kırgınlığı ve başağrısı oluyor. Rüzgarın uğultusu da bir başka gerginlik sebebi. Rüzgarla birlikte yağmur geldi, bu yıl geçen yıla oranla daha çok yağmur düştü toprağa, zaten yeşilliklerden belli. Badem ağaçları çiçeklerle donandı, inşallah Mart kapıdan baktırmaz, soğuk vurmaz güzelim ağaçları.

Sahipsiz köpeklerin cenneti, olarak lanse ettiğim mahallemde ne yazık ki hiç köpek kalmadı. Hepsini zehirlediler sanırım, bizim derneğimiz hemen devreye girdi. Çünkü o köpeklere verilmiş özel bir hizmet vardı, aşılanması, kısırlaştırılıması, tedavileri ayrıca masraf gerektiriyor. Öldürmek yok etmek o kadar rezil ve kolay ki, taş atıp kolu ağrımıyor vicdansızların. Üç kuruşluk maliyeti olan bir zehir altı-üstü.

Nereden nereye, geçen ay kar yağdığında 5-6 köpek birbiriyle oynaşıyordu ve pencereden onları izliyorduk...

*****
Bir çift beyaz güvercinimiz var, kurban bayramında bir tanecik yavruları olmuştu, o fazla yaşamadı. Hemen arkasından iki yavru daha geldi. Anne-baba bembeyaz...yavrular zenciii...(Koyu kahverengi) Hani dışarıda olsalar bebekleri karıştırmışlar, diyeceğim... Ataları Afrika'dan gelen göçmen kuşlar olmasın? Hemen de büyüyüverdiler, maaşallah! Uçmaya başladılar bile.

Bizim insanlarımız onlara da karşı, geçen yıl, kuş gribi nedeniyle, balkondan attığımız ekmek kırıntıları bile söz olmuştu. Hayvan sevgisinin olmadığı yerde insan sevgisi ne gezer!

Yine nereden nereye geldim.

*****
Türkiye'min gündemi malum. Her ne kadar Yargıtay'dan; yargıya intikal etmiş bir olay, üzerinden konuşmak ve yorum yapmak yasaktır, şeklinde açıklama yapılsa da, bu konuda herkes birşeyler söylüyor. Tartışmaların ve açık oturumların tek konusu bu. Herkes ahkam kesiyor, kimsenin çizgisi belli değil!

Çok şükür kurtulduk, diyemiyoruz, türban neredeyse hükümetin ve partinin başını da ka-pa-ta-cak!

Benim görüşüm, demokrasi adına ayıp gibi görünse bile, demokrasinin iyi işlemesi için belirli kuralların ve yaptırımların olması gerektiğidir. Cumhuriyet'in İlkeleri'nin; harcının, sıvasının ve temel taşlarının öyle sağlam yapılmış ki, hiçkimsenin, hatta 550 kafa sayısı olsa bile asla yıkılamayacağının artık anlaşılması gerektiğidir. Bu sevdadan vazgeçilmelidir!

Bu olay, o partinin yerel seçimlerde bir kez daha zafer kazanmasını ya da o çoğunluğun ağırlığında ezilmesini sağlayacaktır, eğer o güne dek kapatılmazsa, kapatılırsa da bir yenisi kesin kurulacaktır, önceki yıllarda olduğu gibi.

Çoğunluk olmak, azınlığın üstünde baskı kurmak anlamına geldiği sürece ülkede demokrasiden bahsetmek mümkün mü?

Nereden nereye, işte en güzel örnek! Bu dünya hiçbir zaman kendini tek sananlara kalmamış, kalmayacak da!

Bu durumdan en çok etkilenen "very special man" olmuştur kesin ve de biricik karısı. İyi şov yapıyorlardı.

*****
Nereden nereye, işte bu da en son örnek:

Herkes bilir, daha geçen yıl, Aziz Yıldırım'a karşı, diğer 17 kulüp başkanı tavır almıştı. Bu yıl aynı zat-ı muhteremler oybirliğiyle Aziz Yıldırımı, Kulüpler Birliği'ne başkanlığına seçtiler. İyi mi, kötü mü oldu, göreceğiz. Fenerbahçe'nin yönetimini aksatmadığı sürece bir sakıncası yok, gerçi Fenerbahçe'de sistem saat gibi işliyor. Türk futbolu adına iyi işler yapacağı kesin, orayı da bir düzene sokacaktır bu da kesin. Ona güvenimiz tam, sonuçta herkes kazanacak!

*****
Sağlıcaklar kalın!

Kandiliniz kutlu olsun!
 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..