Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anadolu Kağnısı / Sordum Sarı Çiçeğe

Anadolu Kağnısı / Sordum Sarı Çiçeğe
 

Yeter ki istesin, kuru toprakta bile çıkar!



Havaların serinlemesini fırsat bilip her sabah atıyorum kendimi bahçeye. Kurak geçen yazın etkisiyle baharda bir yazıma konu olan çayır-çimen çöp olmuş durumda, temizlemek gerek. Hem bu arada ter atıyorum, zayıflamaya başlayan kaslarımı çalıştırıyorum, bu yıl Fenerbahçe'nin vermiş olduğu stresimi dağıtıyorum, bu arada gelen -giden insanlarla ayaküstü laflıyorum.

Bazen benim tembel komşular konaklıyor yanıbaşıma, beni işimden alıkoyuyorlar. "Avareyi yanına koyma, ya soğuk suyunu içer, ya yelden yanına s....r." der annem her zaman. Ne kadar örnek olmak istesem de insanların içlerinde yok, bir işin ucundan tutarlarsa incileri dökülür, havaları söner sanki. Benim görevim değil aslında, site görevlisi var, ama bahçe büyük, küçük çocuk sayısı çok fazla. Çikolata yiyorlar atıyorlar, kağıt mendil kullanıyorlar atıyorlar. Büyükler sigara içiyorlar atıyorlar, tükürenler bile var. Kazık kadar insanlar.

Ben atmıyorum dersem yalan olur, kuşlara kuru ekmek, kedilere yoğurtlu ekmek, köpeklere de kemik atıyorum bazen. Bazen de yediğim meyvanın çekirdeğini. Ama onlar kalıcı çöp değil. Birçok fidanı öyle elde ettik. Kayısı, şeftali, erik. Doğa senin verdiğini inkar etmiyor, gerisin geri iade ediyor hem de fazlasıyla.

Bahçenin çöp görünümlü kuru dallarını, otlarını toplayıp kazdığımız çukurun içine dolduruyoruz, gübre niyetine. Kimyasal madde içermiyor, maliyeti de yok üstelik. Yağmurla rüzgarla eksilen toprağın yerini doldurmaya çalışıyoruz.

****
Haftasonu bizim derneğin yıllık toplantısı vardı. Yeni binamızı görmemiştim. İskoçyalı veterinerin ısrarcı tutumundan sonra Denizli Belediyesi konuyu sahiplenmiş ve artık derneğin bağlı olduğu bir kurum, finans kaynağı ve kadrolu 3 veteriner hekimi var. Bir de henüz kadrosu olmayan görevlileri. Sokak hayvanları daha modern binada ve profesyonellerin elinde gönüllüler kadar ilgi ve sevgi görüyor mu, onu bilemem. Para karşılığı yapılan işlerde verim olur belki ama sevgi o kadar olmaz, Ümit Davala'ya dedikleri gibi "memur zihniyeti" olur, nitekim öyle.

İskoçyalı hekimi acil durumlarda 24 saat arayıp ulaşabiliyorduk, şimdi vardiya usulü çalışıyorlar, yönlendirmeli telefonla, birisi nöbetçiyse diğeri ilgilenmiyor, bir sürü kurallar konulmuş, 2 aydan küçük yavrular kabul edilmiyor. Asıl onlar yardıma muhtaç, büyükler zaten başının çaresine bakar, değil mi?

Toplantıda öğrendiğime göre; (Daha önce üretilmesi yasak biliyordum.) Pittbull cinsi köpeklerin sertifikasız ve kısırlaştırılmadan beslenmesi, üretilmesi kesinlikle yasakmış ve 3000 YTL cezası varmış. Orman Müdürlüğüne bağlı çevre ve doğal hayatı koruma (isimde hata olabilir) şubesi, eğer şikayet olursa baskın yapıyormuş. Bizi de uyardılar, bildiğiniz, duyduğunuz varsa uyarın, diye. Ben de buradan duyurmak istedim tüm okuyanlara. Çünkü son hafta yine "Pittbull Dehşeti" başlıklı haberler var, fuhuş çetesi bile kurdurtmuşlar köpeğe, terörist yapmışlar hayvancağızı, ürettikleri yetmiyormuş gibi.

****
Bir de şu "güvenilir üyelik" için iki laf edeyim. Üstteki konularla ilgisi yok ya, olsun. Kağnı bu, ne yüklersen götürür, nazlanmaz...

Bazı yazılara yorum olarak katıldım ama yeterli değil. Baştan söyleyeyim, kavgayı, hır-gürü sevmem, polemiğe girmem, tahriklere aldırmam. kalabalık ortamlarda zırt-pırt oradan buradan çıkmayı kendime yakıştırmam, ayıp gelir. Nazik olmak, saygılı olmak, haddini bilmek, DOBRA olmaktan daha çok değer katar, bilirim.

Henüz 5 aylık acemi bir yazardım teklif geldiğinde. Editörlerin kriterleri neydi, nasıl seçtiler bilemem. Yaşım, mesleğim, duruşum, kategorim, seçtiğim konular (KÜLTÜR-SANAT) ve diğer yazarlarla olan ilişkilerim etkili olmuştur belki.

*Asla yalakalık, yağcılık, vurdumduymazlık, bencillik, huysuzluk yapmadım.

*Editörleri, benimle ya da burayla ilgili hiçbir konuda özel mesajla rahatsız etmedim.

*Kimseyi şikayet etmedim.

*Günde 2 yazıdan fazla yazmamayı, diğerlerine haksızlık olacağı gerekçesiyle, kendime ilke edindim.

*Lay lay lom yaptığım yorumlarım vardır ve adresi bellidir. Bir-iki kişi, onlar da sempatik bulduğum insanlar.

*Kişisel tartışmalarda yer almadım, tek katıldığım Orhan Pamuk konusu. (O da iyi bir okur olarak en çok beni ilgilendirir her halde. )

Şimdi ben 3 maymunu mu oynuyorum?

Talep etmeden bir hak verilmişse ve ben uygun görüp kabul etmişsem, bu da bana bazı avantajlar getirmişse, yalakalık- yağcılık mı yaptım iddia edildiği gibi?

Bana, yazılarımın hemen yayınlanması dışında bir getirisi yok güvenilir üye olmanın. Gerçi değilken de 10 ila 30 dakika arasında yayınlanıyordu yazılarım. Bir buçuk yılda sadece bir yazım reddedildi, o da seçim yasağı nedeniyle.

Ben şimdi kendimi yazıları, yorumları, mesajları ikidebir silinen bir üye ile nasıl eşit göreyim?

Yazılarımı kurallar çerçevesinde yazıyorsam, diğerlerine saygı gösteriyorsam, yazım kurallarına ve Türkçe kullanmaya özen gösteriyorsam, sınırlarımı biliyorsam, zaten doğrusu da budur, ayıp mı ediyorum?

Anlamıyorum, burası kavga etme yeri mi? Durup dururken hakaret etme yeri mi? Otokontrolünü sağlamayı becerebilen bir insanım; elim, kolum, dilim nerede ne yapacağını iyi bilir. Üstelik her zaman iddia edilen bir durum var, üye sayısı görünürde 4000 deniyor, kafa sayısı kaç bilen var mı? Editörler farkında değil midir ki tüm bunların? Bazıları seçilmişse vardır elbette bir bildikleri.

Tamam, adlandırılma biçimi (güvenilir, güvenilir değil) pek uygun düşmüyor. Başka bir şekli olabilir, gerekirse anket yapılır. Toptan kaldırılması yine etkilemez beni. Sistemde düzenleme olur mu, bilemem. Diğer ücretsiz bloglarda onaylama yok. Sorumluluk yazara ait. Ancak kavgalarda, tartışmalarda şikayet olursa yazı siliniyordu sanırım.

****
Resimdeki sarı çiçek bahçede gözüme ilişti, hiç olmayacak bir yerde çıkmış, bir de sapsarı açmış. Seramik saksıya diksen, gübre versen, her gün sulasan bu kadar canlı gözükmez.

İlginç değil mi? Doğallık kadar güzel şey var mı?

Yeter ki iste, bahanelere sığınma, önce kendine bak, sarı çiçeği örnek al, dedim kendime.

"Sordum sarı çiceğe anne-baban var mıdır?
Çiçek eydür derviş baba annem babam topraktır.
......."

İyi akşamlar!
....


Selamlar-sevgiler!
 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..