Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Anadolu Kağnısı / Yola çıkar yavaş, yavaş...

Anadolu Kağnısı / Yola çıkar yavaş, yavaş...
 

Kerem Oğuz'un Dilenci Vapuru ve Yıldız'ın nam-ı diğer Yekruseha'nın Karadeniz'in Takası severek okuduğum ve izlediğim yazılar serisi. Benim niye yok, benim niye yok? Onlarla aşık atmam mümkün değil. Bi kere yaş farkı var, ikincisi onların denizi var, simit atacak martıları var. Olsun ben de hem yaşıma uygun, hem doğduğum ve doyduğum yere uygun, ( Uzak, uzak... denizler bize uzak!) hem de özbeöz Türk malı bir vasıta seçtim kendime. Yavaş yavaş giderim kağnı edasıyla, ama sesim dinlenir dağlardaki-taşlardaki yankısıyla.

Bu ilk bölüm, bakalım neler çıkacak!
...
Sabah erkenden doktora kontrole gidecektim. Yol üstünde olduğu için kütüphaneye uğradım. Daha birkaç hafta önce beni farketmeyen ve neredeyse kitap vermemek için çırpınan kütüphane memuresi, beni gülümsemeyle karşıladı ve "Günaydın Öğretmenim!" dedi. Ayaküstü kitap muhabbeti yaptık. Masasının üzerindeki biskivülerden ikram etmesine rağmen, yiyemedim. Çünkü aç olmam gerekti...

Kitaplar bana ben kitaplara bakarken yanıma geldi memur hanım, hatta kitap önerisinde bile bulundu. Onu kırmamak için dediği kitabı aldım, bir gönül daha fethettim, sanırım. Beni öyle sevecen uğurladı ki, "Çay içmeye de beklerim," dedi ve burada adının anılmasına vesile oldu. Sevinçliyim...gururluyum, herkese nasip olmaz böyle bir memure!...

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.

...
Sabah hava serindi, güneş ışıldamasına rağmen, canım yürümek istedi. Epeydir yürümemiştim caddelerde. Hangi mahallede olursa olsun sokakta yaşayan köpeklerin beni tanıdığını düşünüyorum. Belki de öyle, onlar hisseder. Yine sabah iki tane küpeli geldi peşimsıra. Konuşarak yürüdüm onlarla, çevredekilerin garipseyen bakışlarına aldırmadan. "Korkanlara, "Korkmayın onlar birşey yapmaz, dedim." Onlara kefil oldum, savundum hiç tanımadığım köpekleri, ya ben gittikten sonra birşey yaptılarsa?...

...
Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Yarım saat önceden vardım randevu yerime. Zamanında orada olmak benim için önemli, kan işim olsa hep erken giderim sözleştiğim yere, engel tanımam, erken gideceksem sabaha dek uyumam bile...ama belli etmem.

Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.

...
Onbeş gün önce muayene olmuştum, ilaçlarım bitti ve kontrole gittim. Doktor, benim ifademe göre yine ilaç yazdı, üç ay daha kullanacakmışım. Nereden çıktı şimdi bu reflü (Prospektüste refluks yazıyor.), eskiden böyle bir hastalık yoktu!.. Ama yine tam kesin teşhis değil, tahminen. Sindirim sistemimde en güvendiğim ve sağlam yerim midem, bana ihanet etti...Ölmek var dönmek yok, yenerim ben bu sözde reflüyü!

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Bir arkadaşımın "altın günü" vardı, yine bugün. İşim erken bitince uğradım. Her taraf dağınık, arkadaşım, yardımcı hanımla temizlik yapıyor, kadın aklı işte, iki saatlik yeme içme faslı için, bütün gün yorul... iki gün etlerin sızlasın. Elektrik süpürgesi ortada, süpürecek kimse yok. Kolları sıvadım hemen ve odaları süpürdüm. İşe yaradım bugün.
Arkadaşım da sevindi...

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Murathan Mungan
...
Milli maçı sakin sakin izledim, herkes gibi kıvranmadım ekran karşısında. Yazacak birşey bulamadım, yazan arkadaşlarınkileri okudum. Fikirlerim aynı değişmedi, şans bize güldü sadece... gururluyuz milletçe! Benim anlamadığım ve gözlerden kaçan bir durum vardı. Maçtan önce çimlerin üstüne kum ve çakıl dökmüşler, acaba rakibe oyun muydu bu, sahayı ağırlaştırmak için. (İsviçre maçı henüz hafızalardan silinmeden!) Hamit ne zaman topa vursa top tribünlere gitti.

Maç boyunca anons yapan bet sesli adamın biri de seyircileri hiç çoşturamadı. Oysa ki Kadıköy'de olsa bu maç, ne güzel izlerdi yüce Türk Milleti ve tüm dünya. Değil mi futbolseverler?

Maçtan sonra beni en çok etkileyen Terim ailesinin diğer bireyleri idi. Fulya Hanım ve kızları. Zor be kardeşim, ünlü ve stresli birinin eşi olmak, çocukları olmak. Geçmiş olsun Fulya Hanım, tebriklerim sana!

Kağnı doldu, akşam oldu, öküzler yorgun, ben yorgun, bugünlük bu kadar yeter!

Sağlıcakla kalın!



Resim alıntıdır:
http://www.posof.gov.tr/sitebcx/_files/photogallery/100_4681.jpg
 
Toplam blog
: 480
: 2046
Kayıt tarihi
: 27.03.07
 
 

Üstkimliği ile insan, altkimliği yeterince kalabalık birisi; Eş, anne, öğretmen emeklisi. Doğa, H..