Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Şubat '08

 
Kategori
İstanbul
 

Anadolu Kavağı

Anadolu Kavağı
 

Anadolu Kavağı


Şubat ayı ile birlikte bütün yurdu etkisi altına alan kara kış, İstanbul'u da etkisi altına aldı. Dondurucu soğuk ve kar, okulları tatil etmeye kadar götürdü.

Güneş yüzünü gösterip de havalar ısınmaya başlayınca şöyle bir Anadolu Kavağına doğru uzanalım dedik. Karayolu ile gitmeyi tercih ettiğimizden önce Beykoz'a geldik. Çocukluğumuzun, gençliğimizin geçtiği bu güzel ilçe hakkında MB ailesine küçük de olsa tarihi yerleri hakkında bilgi vermek istedik. Beykoz'a girişte hemen sağda On Çeşmeler bütün zerafeti ile karşımıza çıkıyor.

On Çeşmeler Türk Yapı Sanatının saheserlerinden olup, Behrus Ağa tarafından yaptırılmıştır. On Çeşmeler adını gece gündüz hiç durmadan akan On Adet Lülesi nedeni ile almıştır. 1747 yılında On Çeşmeler İshak Ağa tarafından yeniden yaptırılmıştır.

Yolumuza devam ediyoruz. Yalıköy'e geldiğimizde karşımıza Ahmet Mithat Efendinin (Beykoz Belediyesince restorasyonu yaptırılan) beyaz boyalı evi ile karşılaşıyoruz. Ahmet Mithat Efendi 1890 yılından itibaren 22 yılını bu evde geçirmiş olup 1912 yılında vefat etmiştir.

Aynı mevkide Beykoz Kasr'ının bulunduğu tepeciğin deniz eteği Hünkar İskelesi olarak bilinmektedir. 8 Temmuz 1833 yılında Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan Hünkar İskelesi Antlaşması burada yapılmıştır. Güzel bir yer olan Beykoz Kasr'ı ise Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşanın emri ile yapılmaya başlanmıştır. 1854 yılında yapımına başlanan eser, Mehemt Ali Paşa'nın ölümü ile oğlu prens Said Halim Paşa tarafından tamamlanmıştır.

Beykoz çayırından Doğu Kapısına doğru giderken sol tarafta gözümüze Beykoz Kışlası çarpıyor. Kışlanın ön cephesinde bir Kitabe, Osmanlı Tuğrası, kemerli bir giriş kapısı ve kemerlerin oturtulduğu sutun başlıkları yer almaktadır. Bu günlede kışla kullanılmamaktadır.

Rampayı tırmanarak Yuşa tepesine çıkıyourz.. Yuşa tepesi İstanbul'un önemli manevi merkezlerinden biridir. Adını bir rivayete göre Fenikelilerin kullandığı Yesu (kurtarıcı) kelimesinden, bir başka rivayete göre de Hz. Musa ile birlikte Mecmeal Bahreyn'e (bogaziçi) gelip, burada vefat eden Yusa Peygamber'den almıştır.

Tarihin ilk dönemlerinden beri kutsal kabul edilen tepede, ilk çağda bir Zeus Sunağı bulunduğu biliniyor. Bu Sunak, Bizans döneminde kiliseye çevirilmiş, Osmanlı döneminde ise Sadrazam Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Said Paşa, Hz. Yuşa'ya ait mezarın etrafını çevirmiş ve türbeye bir görevli tain etmiştir.

Hz. Yuşayı ziyarete gelenlerin dinlenmeleri için yapılmış çay bahçesi, kafesi ve restorantı bulunmaktadır. Burada oturup çayınızı, kahvenizi yudumlarken boğazın o eşsiz güzellğini doya doya seyredersiziniz.

Yuşa tepesini arkamızda bırakıp, ormanın içinden açılan yeni yoldan Anadolu Kavağına yol alıyoruz.. Mevsim dolayısıyla Kavak sakin, on onbeş kadar turist göze çarpıyor. Onlarda dönüş için vapur saatinin gelmesini bekliyorlar. Balık restorantları;masaları, sandalyeleri dışarı çıkarmak ile meşgul oluyolar.

Buraya kadar gelmişken Anadolu Kavağına hakim bir tepede olan Yoros Kalesini görmemek olmazdı.. Yoros Kalesi (Ceneviz Kalesi), boğazın girişini kontrol etmek amacı ile yapılan eski bir tahkimattır. Yoros adını, doğrudan doğruya ''Dağ'' anlamındaki ''Oros'' tan gelmiş olması düşünülür. 1350 senesinde Cenevizliler tarafından ele geçirilen kale, ilk Bizans tarafından yapılmıştır.

Bu bilgiler ışığında tekrar Anadolu Kavağına döndük. Eski dostlardan Muaffak ağabeyin Ağ restorantının kapandığını fakat Sabri babanın hayatta olduğu öğrenmek bizi biraz rahatlattı.

Çınaraltı restorantta oturmaya karar verip, birer duble rakı ile balığımızı yiyip, dönüş yolunu tuttuk.

Hem ziyaret hem ticaret bâbından bir hafta sonu böyle geçti...

 
Toplam blog
: 465
: 1550
Kayıt tarihi
: 03.12.07
 
 

Çevreye saygı, insanlık görevi olarak algılanmalıdır. Bankacılık ve finans yöneticiliği  uğraşım ..