Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '09

 
Kategori
Tarih
 

Anadoluda eşkiyalığın temelleri - Köylü bu hale nasıl geldi?

Anadoluda eşkiyalığın temelleri - Köylü bu hale nasıl geldi?
 

http://images.google.com.tr/imgres?imgurl=http://www.cahitalptekin.com/gorsel/photo.php%3Ffile%3D/ta


Uzun zamandır yaptığım araştırmalar, çıkarımlarım beni hep aynı tarihlere götürüyor. 16. Yüzyılın ikinci yarısı. İnanması kolay değil ama bu gün dahi yaşadığımız pek çok sorunun temelinde benim gördüğüm kadarıyla bu tarihler çok önemli yer tutuyor. Feodal sistem olsun, köyler olsun, toplum yapısı olsun bu tarihlerde derin bir kırılmaya uğruyor. Ulaştığım bu ilginç sonuçları gelin paylaşalım.

Öncelikle bu tarihlerde dünyada meydana gelen en büyük değişiklik artık ticaret yollarının değişmesidir diyebiliriz. Bu tarihlere kadar ticaret yollarını elinde bulunduran Osmanlı bu imkanını büyük ölçüde kaybediyor. Bunun etkileri ise bize tarih kitaplarında anlatılandan çok ama çok daha fazla etkili oluyor. Olay sadece gümrük vergilerinin kesilmesi olayı kadar basit bir olay değil. Çünkü ticaret yollarını şöyle düşünebiliriz. Sabah gün ışıyınca yola çıkan bir kervanın akşam gün batmadan önce varacağı noktada başka bir kervansarayın bulunacağı şekilde bütün yurdun nakış gibi işlendiği bir yapı düşünün. Mükemmel bir şekilde işleyen kusursuz bir mekanizma adeta. Bu kervansarayların çevresindeki capcanlı bir ekonomik faaliyeti gözlerinizin önüne getirin. Gelen kervancılar buralarda konaklıyor. Yiyeceğinden her türlü ihtiyacına, bu ihtiyaçları gideren halkın yüksek refah seviyesine, canlı ticaret imkanlarına, güvenlik imkanlarını sağlayan insanlardan yüksek yüksek kazançlar sağlayan halka ve bu imkanların yükselttiği zengin bir devlet organizmasına kadar bir capcanlı sistem.

Bu çarklara sokulan çomak ise bütün yapıyı temellerinden sarsmıştır. Bu gün bile bunun etkilerini yaşıyoruz. Yavuz dönemi sonrasında toprak sisteminde meydana gelen bozulmalarla, önce toprak mülkiyetinin bu günkü feodal sisteminin temellerini oluşturacak şekilde istisnalar sağlanmasıyla temelden sarsılmasına neden olmuştur. Tımar sistemi yerine mültezimler vasıtasıyla vergiler toplanmaya başlanmıştır. Zamanla giderek özellikle doğu bölgelerde feodal güçlü toprak ağaları oluşmuştur. Bu gün bu yörede görülen feodal sistemin temelleri işte bu tarihlerde alınan kararlar nedeniyledir. Alevi inancına karşı bölgede kürt feodal beylerinin etkili, silahlı güçler olarak palazlanması desteklenmiştir. Bu da dikkate değer ve önemli bir tarihi kırılmayı işaret etmekle birlikte ana konumuza dönelim.

Mültezim sistemi kaba hatlarıyla şöyle ifade edilebilir; Belli bir bölgede toplanacak olan vergilerin açık arttırmaya çıkarılmak suretiyle belli kişilere verilmesidir diyebiliriz. Örneğin Sivas ili için arttırmaya giren mültezim ihaleyi anlaşmalı bir şekilde devlete 1000 altın vermek suretiyle alıyor. Daha sonra bu vergileri toplamak için belli bölgelerdeki taşeronlarına dağıtıyor ve örneğin 10 tane ağaya her birine 200 altın getirmeleri suretiyle vergi toplama işini ihale ediyor. Bu ağalar da gidip köylüden her biri 400 altın topluyor. Sonuç nedir? Devlete 1000 altın vergi gitmiştir. 1000 altında mültezim kazanmıştır. 10 tane ağa da 200 er altın kazanmıştır. Halktan 4000 altın toplanmıştır. Yani can dayanmayacak bir vergi ve bu vergiyi kendi cebini doldurmak için silahlı askerleriyle birlikte toplayan bir küçük grup. İşte bu paraları toplayanlar zaman içerisinde onlarca köy sahibi ağalar, aşiret reisleri, ve feodal beyler olacaklardır.
Bakın Doğan Avcıoğlu bu olayı nasıl değerlendiriyor? ‘’Sipahinin yavaş yavaş yerini alan mültezim sürekli bir görev yüklenmediği ve yatırdığı parayı bir an önce çıkarma endişesi taşıyan bir kapkaççı ve vurguncu olduğu için köylüyü insafsızca sömürmüştür. Sistem normal işlediği zaman tarım üretiminde artış sağlamakta köylü kadar çıkarı olan ve bir cins tarım memuru sayılan sipahinin giderek tasfiyesi, tarım üretimini de etkilemiştir. Toprağını bırakan köylülerin sayısı çoğalmıştır. Üstelik bu köyden kaçış, nüfusun yüzde 40-50 gibi olağan üstü artış sağladığı döneme rastlamıştır. Büyük sayıda köylü delikanlılar(levent) sokaklara dökülmüştür. Bu köy delikanlılarının çoğu, medrese öğrencisi( suhte) ve bey kapısında asker(sekban) olmuşlardır. Suhte ve sekban adlı bu köy delikanlıları, çok uzun bir dönemi kapsayan kanlı boğuşmaların vurucu gücünü teşkil edeceklerdir. Prof Barkanın deyimiyle ‘işsizler güruhunun softa kılığına bürünmüş kolu olan ‘ suhteler, çeteler, halinde köyleri basacak ve kanlı yağmalara girişeceklerdir. Hangi resmi sıfatlı kişi daha çok ücret ve yağma payı verirse, onun hizmetine giren levent ve sekbanlar da asayişi korumakla görevli devriye bölüklerinde, bazen asi ’celali’ birliklerinde köy soygunlarına yöneleceklerdir. Paşalar, yeniçeri ağaları, tımar sahipleri, bölükbaşılar, celali eşkiyası olacaklardır. Padişahlar, adalet fermanları ile, asayiş kuvvetlerine karşı köylülerin milis kuvvetleri kurarak kendilerini koruma hakkını tanıyacaklardır! Sivrilen bazı milisşefleri de ( yiğit başı) öteki resmi sıfatlı kişiler gibi köy soygunları ile beslenen yağmacılar kesilecektir. Anadolu köy hayatını alt üst eden Celali isyanları, ellerine ‘’hükm-i hümayün’ yada ‘emir-i şerif’ ile eşkiyalığa çıkan resmi sıfatlı kişelerin, geçim sıkıntısı içindeki işsiz köy delikanlıları kitlesini kullanarak köylere karşı giriştikleri haydutluktan ibarettir. Yine aynı köy delikanlılarından kurulu isyanları bastırmakla görevli devriye bölükleri de köye zulmetmekte, suhteler ve Celalilerle yarışmaktadırlar! Celali isyanlarını köylü ayaklanmaları saymak, gerçeği çok fazla zorlamaktır. Sipahi, levent, saruca, sekban, deli taifeleri ile kapıdan kopmuş serseri kopuk alayları –iddiaları ve davaları ne olursa olsun- bir noktada ittifak ediyorlardı; Köyleri basmak, köylüyü soymak’’

Çok daha ilginç saptamalarla devam edeceğiz. Devamı için http://blog.milliyet.com.tr/Anadolu_koylusu_son_silahini_nasil_kullandi_/Blog/?BlogNo=217714

Örnek için http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=117594

örnek 2: http://blog.milliyet.com.tr/Hani_eskiyalar_basardi_dogdugun_yerleri/Blog/?BlogNo=217818

 
Toplam blog
: 166
: 1969
Kayıt tarihi
: 30.09.06
 
 

Sıcak bir Ankara yazında, 1975 yılında doğmuşum. İlk gençliğim Ankarada geçti. Üniversite yılları..