Analığım bana düşer mi?

Vakti zamanında şehirlerden bir şehirde Süleyman Ağa diye tanınmış bir adam yaşarmış.. Herkesçe her ne kadar sevilip sayılıp tanınsa da Süleyman Ağa kadar kimse ''dine'' bu kadar küfür etmezmiş.. İşte bu yüzden de yine o aynı olan herkesin gözünde de saman kılçığı kadar değeri yokmuş.. Ama nefreti de tartılmayacak kadar çokmuş..

Süleyman Ağa, ama evde ama şehir meydanında, tarlada avluda bağda bahçede yemez içmez devamlı ''dine'' küfür edermiş.. Ta ki, o gün milletin son sabrı taşana kadar..

Onu tanıyanlar baktı ki böyle olmayacak önce hocaya danışmışlar, arkasından da devletin valisine şikayete gitmişler..

Vali ne yapsın?
Vazifesini!

Oda düşünmüş taşınmış gelenlerin sırtını sıvazlamış ve cevaplamış.. Benim yapabileceğim bir şey yok! Devletin en yüksek makamına, savcısına gidin demiş.. Eee devletin valisi yol gösterir de o millete, o millette o yola gitmez mi? Hadi bakalım, buyurun gidelim de bu dinimize küfür eden Süleyman Ağayı, bir de devletin başına şikayet edelim demişler..

Sizce iyi etmişler mi?

Bence daha göreceğizdir..

Savcı Bey tabi ki de aklınca inancınca ve de kalbince düşünür taşınır ama o devletin valisi gibi gelenlerin sırtını hiiiçç sıvazlamadan ''resmi işlemlere derhal başlayın ve hemen mahkeme kararını çıkarın'' demiş..

Millet burada ne yapsın?

Hemen resmi daireler kanalıyla, devletin hakkına hukukuna, aynen Allah'a inanır gibi inanıp güvenirler ve onun için de son çare olarak yargıya baş vururlar yani sığınırlar..

Ninemin dediği gibi, ''al günler kara günler tez çatarmış'' mahkeme günü hemencik kapıya dayanmış..

Süleyman Ağa da millette, artık yüce hakimin karşısındadır.

Hakim Süleyman Ağaya döner ve sorar..

- Süleyman Ağa, bak herkes seni sevdiği kadar aynı zamanda senden şikayetçidir de ''niçin böyle dine devamlı küfür ediyorsun?'' Sebebi nedir? Bize söyler misin?

- Süleyman Ağa ''susma hakkını'' kullanır ve ağzını bıçak açmaz!

Hakim bir daha tekrar eder sorusunu ama yine cevap alamaz.. Allah'ın hakkı üçtür der ve bir daha sorar yine cevap alamaz ki tam o sırada mahkeme solanına hışım gibi, soluk soluğa genç bir adam girer veee ''Hakim bey, Hakim Bey, babam sizlere ömür, öldü. Analığım bana düşer mi? Der!

- Süleyman Ağa, önce şöyle bir genç adama bakar, sonra da Hakim Beye döner ve
''işte ben, böyle şerefsizlerin dinine küfür ediyorum'' der..

Bunu size neden mi anlattım? (yazdım?)

Bu defa sizler, ''okuyanlar'' cevaplasınlar efendim.

Gönül notum:
Şimcikten ve buracıktan bütün değer bilir yorumlarınız için, teşekkür ederim..

Saygılarımla..

Hikaye mi? Anonim!

YARIM EKMEK ARASI AŞK GİBİ! http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=100791

ÖNCE SEKS Mİ? ÖNCE TEST Mİ? http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=100049