Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '12

 
Kategori
Anılar
 

Ananem benimmmm

Ananem benimmmm
 

Vakit akşamüzeriydi, hafiften alacakaranlık, dayımla ananem için yapılmış olan küçük tepsi mantı pişip, taşıp beni bekliyordu eve geldiğimde. Ya annem giderdi her gün ananeme günlük işlerini yapmak için, ya da ben,. İkimizde gidemediğimizde böyle yemek taşırdım her akşam saati, hem de en sevgiyle pişirilmiş olanından.

- Hemen al götür kızım sıcacıkken yesinler, oyalanıp soğutma yollarda emi.

Kaptığım gibi mantı tepsisini yollandım ananemlere, ellerimi yaka yaka, tepsiyi elimden ha attım ha atıyorum derken, neyse ki yollara saçıp da kurda kuşa yem etmeden vardım ananemin o dik yokuşun başındaki evine. Bahçe kapısını açtım girdim içeri.

Kocaman bir bahçe içinde dar bir yolu geçmek zorundaydım eve girmek için, iki yanı envai çeşit çiçeklerle kaplı dar bir yoldu bu, öyle bahçıvanlar marifetiyle yapılmış süslü püslü bir bahçe değildi burası elbette, dedeciğimin emeğiyle sevgi ekilmiş sevgi biçilmiş bir bahçeydi...Yıldız çiçekleri arzı endam ederdi bolca, aslanağızları, renk renk zambaklar, mis gibi koku saçan sümbüller, hani bir kez daha görebilmek için oraları şu an neler vermezdim bilseniz...

Mandallı kapı kilidinin şık şık sesiyle açılan kapıdan, tek elimde mantı tepsisini tutarak diğer taraftan dirseğimi kullanarak girdim içeri. Seslendim...

- Ananeee,
Ses yok.

- Ananeeeee.
Ses yok, kıpırtı yok.

Tonajı biraz yükselterek,
- Ananeeeeeeeee...

Ihh yine ses yok.

Mutfağa bıraktım mantı tepsisini, bakındım oraya buraya, sonra yan odanın kapısını açtım...
Baktım bizim sultan orada.

İki divan, bir televizyon bir de sobadan oluşan mefruşatıyla biraz daha misafirimsi olan odada, pembeli turunculu örtüye bezenmiş divanın birinin üzerine oturmuş, derin düşüncelere dalmıştı. Ama öylesine oturuvermiş, ilişmişti ucuna divanın, emaneten.. İki yana sallanıyordu bir yanda da öyleee televizyona bakıyordu.

Hmm dedim, bir şey olmuş bugün yine ama nee...

Aslında yemeği bırakıp hemen eve dönmeliydim, yemek vaktiydi zira. Ama baktım ki, ananemin haleti ruh iyesi daha fazla yalnız kalmaya uygun değil, hemen çıkardım parkamı üzerimden, oturdum yanına, amacım biraz laflamak, laflarken de ananemin kafasını dağıtmak....Gözüm televizyona ilişti, görevi ananemi soğuktan korumak olan, saçaklı, kareli yün atkısının, televizyonun üzerine sarılma amacı neydi tam anlamamıştım. Sormadım, ananem elbet anlatacaktı durumun vahametini az sonra kendiliğinden...

- Kızlar doluşuyo buraya,

- Aaaa nereye,

- Burayaa (başıyla televizyonu işaret ederek.)

- Aa ne kızı ananecim yaa, nerden çıktı kızlar, kimin kızıymış bunlar anlamadım valla.

- Dayın bekar biliyolar ya, doluşuyolar buraya, ben de bu odadan çıkmıyorum hiç, (Bu oda dayımın odası, amaç dışarı çıkmayıp dayımla onları yalnız bırakmamak:))

- Ee aman iyi ya işte anane, dayımda birini sever evlenir belki, hem dayımın da yaşı geçti geçecek.

- Aman kalsın, lazım değil onlar, kaşını başını yolmuş, boyanıp süslenmiş kızlardan ne dayına karı olur ne bize gelin...

Ahh benim canım ananem yaa, harikasın sen, o kalın camlı gözlüklerini ardından nasılda gördün kızların kaşlarını aldığını, bizi görmezsin sen bazen...

- Hıı, aman iyi yapmışsın o zaman ananecim televizyonu atkıyla sarmakla, gelmesinler buraya, lazım değil bize kaşını başını almış gelin...

Canım ananem, tontonum benim, bu gece rüyamda gördüm seni, nasıl özlüyorum bir bilsen, bu tatlı saflıklarını, unutkanlıklarını, dalgınlıklarını hele de....

 

N.Dilruba ÖRS

2012

Bilecik

 

 
Toplam blog
: 153
: 1584
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

Yaşamayı seven, yaşamı dürüst ve içten yaşayan, evi, eşi ve iki yavrusunun annesi... ..