Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Kasım '09

 
Kategori
Çevre Bilinci
 

Anarşik Teyzemle Çevre Üzerine Konuşmalar

Anarşik Teyzemle Çevre Üzerine Konuşmalar
 

*


Yaklaşık bir haftadır evde yoktum. Anarşik teyzem kış hazırlıkları yapıyormuş; yardıma çağırdı, gittim. Sonbaharda sararan yaprakların döne döne dökülmesiyle birlikte; kuşlar sürüler halinde şekiller, harfler, çize çize uzak ülkelere göç etmeye başlar. Haliyle bedenler de üşümeye başlar; yazlıklar kaldırılır, kışlıklar çıkarılır.

Düzenli Anarşik Teyzem güzel güzel yazlıklarını katlamış, ben de gömme dolabın üst tarafına merdivenle çıkıp hepsini yerleştirdim.

Eee tabii bu işlem için bir hafta ayırmadık. Bununla birlikte pazardan GDO’lu olup olmadığını bilemediğimiz, sebzeler, meyveler, turşuluklar ve reçel için portakal aldık. Nefiss bi portakal reçeli yaptı, Anarşik Teyzem. Eline sağlık.

Ben, patlıcan turşusunu çok sevdiğim için bir de patlıcan turşusu kurdu. Turşu kurulan evin de kokusu bi başka olur, hani. Kereviz saplarının miss kokusu, maydanoz, havuç, lahana. Bayılırım.

“Ahhh hayat ne hoşşş” dedim, Anarşik Teyzeme. Anarşik Teyzem onunla dalga geçtiğimi sanıp, dik dik baktı. “Yaaa Anarşik Teyzeciim, n’oluyo? Nen var Allahaşkına?” dedim.

“Kızım sen hiç gazete okumuyor musun? GDO’lu gıdalar, domuz gribi, çevre katliamları, seller, depremler” “Offf yaa, Anarşik Teyzeciim, şimdi bu güzel günde bunları düşünüp içimi karartayım mı? Sadece anın tadını çıkarıyorum. Geçtiğimiz yılarda da –kuş gribi vardı- aylarca tavuk, yumurta yemedik. Yemedik de ne oldu? Gribi fırsata dönüştüren fırsatçılar, köşeyi döndü. Malum bir zatı şahanelerinin oğlu, sıvı yumurta tesisleri kurdu, fırsatçılar, bu olaydan da nemalanmaya çalıştılar. Çoğu tavuk firmaları da battı. İnsanlar işsiz kaldı. En önemlisi de ölümler oldu, ne yazık ki. Bizse, Viki sayesinde tavuk ve yumurta yemeye başladık. Viki dile gelip de, “artık tavuk yiyin” demedi de, veterineri mantıklı bi açıklama yaparak bizi aydınlattı.

O sıralarda ne ana, ne de yavru haber bültenlerini izleyemez duruma gelmiştim. Zavallı tavuklar, canlı canlı çuvallara konup, kireçli çukurlarda canlı gömülüyordu. Anlamıyordum, insan hangi noktadan sonra gözü kararıp bu hale geliyordu. Zalimin teki olup çıkıyordu. Fakat aynı senenin yazında keneler de yüzlerce can aldı, maalesef. Doğa ergeç intikamını alıyor, insanoğlundan. Olan zavallı masum insanlara oluyor, işte. Biliyor musun, Anarşik Teyzeciim, o zaman alınan grip aşıları da elde kalmış. Valla aşı falan olmayı hiç düşünmüyorum.” Anarşik Teyzem “ben de” dedi.

“Anarşik Teyzeciim, bazen düşünüyorum da, hayat ne garip değil mi? Tarihte ilk biyolojik savaşı başlatan Cengiz Han’dan beri sanki hiç değişiklik yok. Sürekli yeni hastalıklar çıkıyor ve çaresi ise yok. Hastalıklar tamamen geçmiyor, sadece tedavi olduğun sürece baskı altına alınıyor. Kanserin hâlâ tedavisi yapılamıyor. Nükleer silahlardan vazgeçilmiyor, yenilenebilir enerji üretimi yok denecek kadar az.

Teknoloji bu kadar ilerliyor da ne oluyor, sigara kâğıdı inceliğinde ultra modern televizyonlardan 3. sınıf diziler yayınlanıyor. İnsanları yarışma programları, basit evlilik programlarının, sabah programlarının kölesi haline getiriyorlar.

Cep telefonları çıktı, insanlar iletişim kuramıyorlar. Tekno marketlerden alınan kampanyalı

laptoplarla, pazar günleri deniz kenarlarına gidiliyor. Hiç unutmuyorum Anarşik Teyzeciim, bu yaz Urla’da anne, baba ve küçük oğuldan oluşan çekirdek ailede, iki laptop vardı. Baba ve küçük oğul laptoplarını karşılıklı açmışlar, sağ ellerinin işaret parmakları ile sürekli tıktıklıyorlardı. Anne ise haklı olarak suratını asmış oturuyordu.

İletişim dünyası bu denli geliştikçe ailenin bireyleri de, sanki birbirinden daha da uzaklaşıyor.

Özellikle bizim ülkemizde toplu taşıma hâlâ gelişememiş durumda. Banka kredisiyle bi araba alan, 2 km öteye araba ile gidiyor ve sonra da trafikten şikâyet ediyor. Üçyol – Üçkuyular metro hattı bi türlü bitirelemiyor.

Kafalar, zihniyetler değişmemek için, her türlü fikri reddediyor.

Teknoloji gelişiyor ve dünyanın çivisi çıkmış durumda. Al işte gazeteye bak;

Munzur Vadisi’nde barajlar için doğa ve ağaç katliamı

Tunceli’de yapılacak 8 baraj arasında yer alan, Mazgirt İlçesi’ndeki, Uzunçayır Hidroelektrik Santrali (HES) ile Munzur’a ilk “gem” vurulmuş. Su tutulması işlemine devam ederken, 100 yıllık kavak ve çınar ağaçlarının yok olmasına neden olmuş. Munzur’daki çoban, “keçilerimi götürüp otlatacağım alan kalmadı. Munzur kenarında yürüyecek bir yer bile yok. Heryer sularla dolmuş” diyerek haklı şikâyetinde bulunmuş.

Kilimanjaro’nun karları hızla eriyormuş.

Florida yılanların istilasına uğramış.

Kaplan nüfusu hızla eriyor-muş.

“Offfff yeter, hiç mi güzel haber yok” dedi, Anarşik Teyzeciim. Sayfaları haşır haşır çevirdim, didik didik ettim ve “hah var işte” dedim, sevinerek, su örümcekleri çok romantikmiş.

Anarşik Teyzemle bi güldük ki. Aslında o kadar da gülünecek bişey değildi ama dünyanın bu kötü gidişatını izleyip; insanların birbiri ile iletişim kuramamalarına, 21. yy da hâlâ ilkelliklerle uğraşmamıza, kapitalist sisteme, her şeye o kadar kızgındık ki, su örümcekleri bizi güldürdü işte.

Artık evimdeyim, geldim. Kış mevsimine Anarşik Teyzemle hazırlanmak çok zevkliydi.

 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..